English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ R ] / Reserve

Reserve Çeviri Fransızca

7,969 parallel translation
Yarın kimselere söz verme çünkü patronla öğle yemeği yiyeceksin.
Reserve ta journée demain car tu déjeunes avec ton patron.
Bir otel odası ayırttım.
J'ai réservé une suite d'hôtel.
Oraya cinsel çağrı için mi koşacağım?
Tu as réservé une suite d'hôtel. et je suis censée y aller pour des plans culs?
Cinsel çağrı için hoş bir otel odası ayırttım. Tamam, hayır.
- J'ai réservé une jolie suite pour des plans culs.
Sana, Lindara için bir bilet ayırttığını söyledi.
Il a dit qu'il t'avait reservé un ticket pour aller à Lindara.
DVD'ler depoda saklanıyor.
Les DVD sont dans la réserve.
Tamam, sen ve Dash şu özel zulanıza çok fazla giriyorsunuz, o yüzden...
Ok, si tu veux mais Dash et toi vous fouillez beaucoup dans la réserve privée donc..
Bunu ancak ifademde belirtebilirim.
Je réserve ça pour l'audition.
Şu saat... 10 günlük güç rezervi olan seramik saat mi?
Et cette montre est en céramique avec, heu, la puissance de réserve? Bien sûr.
Çatı katındaki dönen restoranda yer ayırtmıştım.
Je nous ai réservé une table au restaurant tournant du dernier étage.
Elinde iyi bir kaynak var ama sen onu bir tekneye zincirlemiş durumdasın.
Tu as une bonne réserve, et tu l'as enchainée à un bateau.
Büyük bir balığı o seçiyor, otobüs turunda yer ayırımca size bildiriyor. - Odasına girip giysilerini işaretliyor...
Il a choisi la cible, t'a fait savoir quand ils ont réservé un tour en bus.
- Kararımı saklı tutuyorum.
Je réserve ma réponse.
İşte buradayım ve onu saklı tutuyorum.
Et pourtant je la réserve.
- Etrafta soruşturdum ve söylenenler Kızılderililerin yaşadığı bir yerleşim yerine gittiğini gösteriyor.
- J'ai demandé autour, apparemment, la piste qu'elle suivait mène à une réserve indienne.
Bir dakika, burası Yavapai yerleşim yeri mi? - Evet.
Attends, ça ne serait pas la réserve yavapai, par hasard?
Bunların çoğu Yavapai yerleşim yerinin oradaki baraj inşaatının yerini gösteriyor.
La plupart concernait la construction d'un barrage près de la réserve yavapai.
Castle ve ben cevapları almak için o yerleşim yerine gidiyoruz.
Castle et moi allons à la réserve pour avoir des réponses.
Gerçekten Kızılderili yerleşim bölgesine bu kıyafetlerle Gene Autry filminden fırlamış gibi mi geldiniz?
Vous êtes sérieux? Vous venez à la réserve habillés comme des figurants prêts pour un western?
Whitey kendi ismiyle otele giriş yapmış.
Comme Whitney avait réservé avec son propre nom,
Annem tatlı su koruma grubunun kurul başkanlığını üstlendi.
Maman a présidé le groupe qui a déclaré que c'était une réserve d'eau naturelle.
Nakliyat şirketiyle konuştum, ve eşyalarını hemen toplatabilirim.
J'ai déja reservé le camion de déménagement, et je peux préparer tes valises.
Destek için ne kadar lazım?
Combien tu gardes en réserve?
Son üç ayda stüdyoyu üç kere kiraladık.
Nous avons réservé le studio 3 fois en 3 mois.
Keşke bana bunu onca yolu, gelmeden önce söyleseydin.
J'aurais préféré que vous me le disiez avant que je réserve mon vol.
Gelecek ne getirirse getirsin, sen benim ışığımsın.
Quoi que l'avenir nous réserve, vous êtes ma lumière.
- Bende gerekli teçhizatlarım var.
- J'ai ma propre réserve.
Hiçbir yere rezervasyon yaptırmadı.
Rien n'est reservé.
Rezervasyon falan yapılmayacak.
- Rien ne va être réservé. - Je ne peux pas en parler.
Rezervasyonu yapalım.
On réserve.
BRIAN GRIFFIN'İN PARK YERİDİR
RÉSERVÉ POUR BRIAN GRIFFIN
Sabaha uçak biletimi ayırttım. Yani eğer benimle o içkiyi içmezsen otel odamdaki buzların israf olacağı anlamına geliyor.
J'ai réservé un vol dans la matinée, ce qui signifie que les glaçons dans ma chambre d'hôtel vont fondre sauf si tu prends ce verre avec moi.
- Mahkeme kayıtları, New York hazinesinin veri tabanını büyük bankalara yolsuzluk yaptığına dair kanıt bulmak için hacklediğini yazıyor.
Les rapports de la court montre qu'elle a hacké une base de données de la réserve fédérale de New-York, cherchant des preuves que la réserve fédérale était de mèche avec les banques.
Eminim öyledir ama takdir hakkımı meslektaş olarak değerinizi anlayana kadar saklı tutacağım.
Je n'en doute pas, mais je réserve mon opinion jusqu'à je puise voir ce que vous valez professionnellement.
Aşk Meleğinin senin için planlarını sorabilir miyim?
Et puis-je demander ce qu'a Cupidon en réserve pour toi?
Depoda bir tane varmış ama üst kısmı yokmuş.
Je crois qu'on en a un en réserve, mais il manque le haut.
Önce ta Jasper'a sonra da Bedford'a gittim çünkü beni bir ağaç için beklettiler ve görünüşe göre herkes satış yaparken bir kişi soruları yanıtlıyor.
Je viens de conduire jusqu'à Jasper et ensuite Bedford car ils m'ont réservé un sapin, ce qui veut apparemment dire "vendez-le au premier qui demande."
Düşünelim... Caroline'ı şahsi kan torbama dönüştürdüm. Matt'in kardeşini vampire çevirdim ve Bon Bon'u bir iki kez öldürmekle tehdit ettim.
J'ai utilisé Caroline comme ma réserve de sang personnelle, j'ai transformé la sœur de Matt en vampire et menacé Bon-Bon de mort une ou deux fois.
Bana hemen bir helikopter ayarlayın.
Réserve un hélicoptère. Immédiatement
Barakada üstünü değişiyor.
Elle se change dans la réserve.
Ana paraşüt ve yedek.
Un premier... et un de réserve.
Ama yedek paraşütün OAA'sı Otomatik Açma Aleti var.
Mais le parachute de réserve a un SAA, un système d'activation automatique, qui aurait du se déclencher de lui-même.
Durum şöyle : ... biri sizinki gibi bir aletle Holland'ın yedek paraşütündeki OAA'yı bozmuş.
Quelqu'un a utilisé un outil comme le votre pour saboter le SAA sur le parachute de réserve d'Holland.
Aşırıcı derecede mahremiyetine düşkünsün. Sınırları aşmayı seven bir tıbbi bilginsin. Ayrıca bir devlet çalışanına göre çok iyi giyiniyorsun.
Sacrément réservé, crack en médecine sur les bords, et vous vous habillez plutôt bien pour un fonctionnaire.
Artık sadece yemek pişirmede kullanılmıyor.
Ce n'est plus réservé à la cuisine.
Bu ayrılan alanla ilgili anlaşma Spotswood Nehri'nin doğu sınırını tanımlıyor. Ve sözleşmenin kaynağı bu harita.
Le traité qui a instauré cette réserve prend le fleuve Spotswood comme frontière est et cite cette carte comme source.
Bu da demektir ki önerilen kumarhane yeri önceden ayrılan alanda olmayacak.
Le site du casino n'est donc pas du tout dans la réserve.
Topografik kaygılardan dolayı hiçbir bölge de ayrılamaz.
En raison de la topographie, aucun autre endroit de la réserve ne convient.
Aileniz hala ayrılan alanın hemen dışındaki arazinin sahibi. Yüzlerce milyon değerinde olan arazinin. Tabi eğer kumarhane yapılırsa.
Votre famille possède toujours des terres à côté de la réserve, qui vaudraient des centaines de millions de dollars, si le casino était construit.
Çünkü burası koruma altına alınmış bir orman.
Parce que "c'est une réserve protégée".
Son görüşmeden sonra Harrison, L.A'den Kona'ya sabah birde inen bir uçaktan bir bilet almış.
Et, juste après le dernier appel, Harrison a réservé un vol de LA jusqu'à Kona qui est arrivé à 1h00 ce matin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]