Rupture Çeviri Fransızca
2,853 parallel translation
Trevor ile ilişkimiz bitmeden bir şey olmadı.
- C'est arrivé après la rupture.
Fakat ayrılık senin fikrindi.
- Mais la rupture était ton idée.
Ayrılık bayağı koymuştu kıza.
Elle a eu du mal à se remettre de cette rupture.
İşini, nişanlısını kaybetmek psikotik krize neden olabilir.
Peut-être que sa cécité est d'ordre nerveux Perdre son job, sa fiancée a causé rupture psychotique
Tru Blood stoğumuz bitti.
Nous sommes tous en rupture de stock de Tru Blood.
Abdominal aort anevrizması.
Rupture du triple A.
Tamam, Morgan, spontan koroner arter diseksiyonuna bağlı akut miyokard enfarktüsü geçirmişsin.
Tu fais un infarctus du myocarde, dû à une rupture de l'artère coronaire.
Diseksiyon çok geniş.
La rupture est extensive.
Ayrılmalarından kendimi sorumlu hissediyorum.
J'ai l'impression que leur rupture est de ma faute,
Adam ol da doğru dürüst ayrıl. - Peki. - Hayır.
Soyez un homme et faites une rupture nette.
Bu bir ayrılık...
C'est une rupture, donc...
Ancak ölümüne boyun arterinin ayrılması neden olmuş. Doğal olarak bu da benim şunu keşfetmemi sağladı.
Mais c'est la rupture de la carotide ce qui m'amène à cette découverte.
Onun ilk kalp kırıklığının yarasını sarmaya çalışan bir genç olduğunu söylüyorum.
Je dis que c'est un adolescent qui fait face à sa première rupture.
Evlenmemizi düşünüyorum ayrılmamızı düşünüyorum.
Je pense à notre mariage, Je pense à notre rupture.
Bu sabah, pop yıldızı Katy Perry ve komedyen Russell Brand, bittiğini ilan etti. Boşanma davasının sonuçlanmasını bekliyorlar...
Ce matin, l étoile de la pop Katy Perry et Facteur Russell Brand ont annoncé leur rupture.
Olay kritikleşiyor.
On est au point de rupture.
Hayır. Bu konuda yardım edemeyeceğim.
Mm, non, il y a une rupture de stock.
Ayrılık hediyem.
Mon cadeau de rupture.
İlk seferim kötü bir ayrılıktı. Bu yüzden yüzüğü tuttum.
La première fois c'était une rupture difficile, donc j'ai gardé la bague.
Selam. Jimmy, tuhaf aileni severim bilirsin ama eğer büyük annene çakıyorsan gerçekten büyük bir sorunumuz var demektir.
Tu sais que j'aime ta famille de dingues, mais te taper ton arrière-grand-mère, c'est un motif de rupture.
Dr. Nolan'a bakılırsa, iki haftadır yavaş yavaş sevgilisinden ayrılmanın yolunu yapıyormuş.
Le Dr Nolan prétend qu'elle a commencé une rupture en douceur il y a deux semaines avec son petit ami. D'où le nouvel appartement.
Ortalama 30 saat ayrılmadan durabiliyoruz.
On en est à 30 heures sans rupture.
Ayrılık seksi yapmadığımız tek kısım burasıda ondan.
C'est le seul moment où on n'était pas en train d'avoir du sexe de rupture.
Omuriliği ayırmış.
Rupture de la colonne vertébrale.
Stent taktım ve hasta şimdi yırtılma riski olmaksızın yaşıyor. Yani ölmedi.
J'ai mis une endoprothèse et il vit sans risque de rupture, il n'est pas mort.
Bilmek zorundaysanız, sevgilimle yakında kötü bir ayrılık yaşadım ve bir süre uzak kalmak istedim.
Si vous tenez à le savoir, je viens de vivre une mauvaise rupture et je voulais mettre les voiles un moment.
Evet aslına bakarsan dava ile ilgili en büyük gelişme olmak üzere.
Uh, yeah. En fait, il va y avoir une rupture majeur dans ce cas.
- Bence apandisti patladı.
- Pour moi c'est une rupture d'appendice.
Apandistin patlamış olmalı.
Vous avez probablement une rupture de l'appendice.
Patlamayı bırak iltihaplı bile değil.
Ce n'est même pas enflammé, sans parler de rupture.
Yırtık görmedim.
Je n'ai vu aucun signe de rupture.
Hala gelen zarar senin Goran ile dağılmasından?
Toujours blessée par ta rupture avec Goran?
Büyük bir akıl sağlığı sorununu önlemeye çalışan benim.
Je suis la seule qui a essayé de prévenir une rupture à grande échelle exactement de ce type. Ligoté dans sa propre tête avec sa culpabilité.
Her şey yolunda mı?
Quoi? Une rupture de canalisation chez ma mère ; Tout va bien?
Yani, sen bir ayrılıktan yeni çıktın ve ben yerden turta yiyorum. Lütfen.
Tu sors d'une rupture, et moi, je mange les trucs tombés par terre.
Alex'ten ayrılığının ne kadar zor olduğunu biliyorum.
C'est génial. Je sais que ta rupture avec Alex a été difficile.
Bir bağlantı olmalı, ve en kötüsü de, aslında... bizi ayıran olay da bu... onun hayatını kontrol etmeye çalışmam yani.
C'est forcement lie. Et c'est le schema de notre rupture qui se reproduit. Je voulais regenter sa vie.
Daniel ayrılığınızı anlattı.
Daniel m'a parlé de votre rupture.
Neal, arkadaşIığımızın seni ve Lily ile olan ayrıIığını... etkilemesini istemiyorum.
Ecoute, Neal, je ne veux pas que la rupture entre toi et Lily affecte notre relation.
Çünkü, ayrıIdığımızdan beri onunla konuşmadım.
Je ne lui ai pas vraiment parlé depuis notre rupture.
Çünkü, hiçbir şey eski sevgilinle ayrıIdıktan sonra... onu tekrar ilk kez görmekten daha tuhaf olamaz. Ve bu durumu daha az tuhaf yapar.
C'est moins bizarre comme ça, parce qu'il n'y a rien de plus bizarre que de recroiser un ex pour la première fois après la rupture.
Lily'nin ilişkisi yeni bitti.
Lyli sort à peine d'une rupture.
Ve ateşli bir ayrıIık seksi yaptık.
Et après on a eu une partie de jambe en l'air pour la rupture vraiment intense.
- İnsan gençken keskin sınırları oluyor, gerçek sevginin ne kadar zor bulunduğunu bilmiyor.
Et bien, quand tu es jeune, tu penses qu'il y a certaines choses qui sont causes de rupture car tu ne sais pas combien l'amour est furtif, mais plus tard, ce que tu veux...
Ayrılık olayına Ray Jay'i sokmama gerek yok. Ki ayrılık olayı filan da yok. Evet.
Je n'ai pas besoin de mêler Ray Jay à ma rupture, d'ailleurs tout va bien.
Ki bu da yetişkin profesyoneller olacağımız anlamına geliyor. Yetişkinler olarak ayrıldık.
Nous avons eu une rupture d'adulte mature
Ray Jay, canın yandığı için kızgın olduğunu anlıyorum. Ama bu senin ilk ayrılığın. Hepsi böyle olmayacak.
Ray Jay, Je comprend que tu sois en colère parce que tu es blessé, mais c'est ta première rupture, et elles ne seront pas toutes comme ça, et je pense que, tu sais, ça t'aiderais vraiment d'en parler.
İkinizin arasında iletişimsizlik olmuş. Ben de düşündüm ki... Her şeyi konuşalım.
Il y a visiblement eu une rupture de la communication entre vous deux, donc j'ai pensé, laissons juste sortir tout ça.
Onların ayrılığı için kendininkinden daha çok üzüldün.
Tu es plus contrariée de leur rupture que de la tienne.
- Biliyorum canım.
La rupture c'est comme, juste... Je sais.
- Kötü ayrılık mı?
- Mauvaise rupture?