Rüzgarlar Çeviri Fransızca
451 parallel translation
Kızılderililer buraya "Rüzgarlar Diyarı" derler.
Les Indiens appellent cet endroit le pays du vent.
Bu esen de o kuzey rüzgarlarından birisi mi?
Et ce vent souffle... du nord?
Kızılderililerin şeytani atı homurdanmaya başlarsa cennetteki tüm rüzgarların çığlık atma yarışmasına girdiğini düşünürsün.
Quand ce Satan de cheval des Indiens se met à s'ébrouer! On croirait que tous les vents du ciel font un concours de hurlements!
"Geceleyin, dağlarda rüzgarlar uluyor."
"La nuit, le vent mugit."
Ters rüzgarlar - balık avlamaya çalıştık başarılı olamadık yine ekmekte kesinti yaptık
Vents contraires. Pêchons continuellement et sans succès. Ration de pain à nouveau réduite.
Sert rüzgarlar, nefretimi körüklemek için!
Une bourrasque de vent pour attiser... ma haine.
Bitkiye aşinasınızdır belki, taç yapraklarını açmadan önce ılık günışığını ve hafif rüzgarları bekler.
Vous connaissez peut-être cette plante. Elle attend le soleil et la chaleur... pour ouvrir ses pétales.
Bu rüzgarların dindiği bir gün.
Quand tout ça se calmera.
Bayan Mottram'ın çay partisi için içeri girdiğinde Karayiplerin tüm rüzgarları esiyor gibiydi.
Quand vous êtes arrivée au thé de Mme Mottram, on aurait dit les vents des Cara : ï { y : i } : bes.
Uğuldayan rüzgarlar...
Sifflements...
Fırtına rüzgarları esiyor, seyirciler uluyor. Gemideki biricik kaptan benim... tanrıdan sonra tabi.
Les rats quittent le navire, le public est houleux, mais je suis le maître à bord.
Her zaman güneş batsa da ve her zaman soğuk rüzgarlar çöllerde esip savursa da hala o kızılderililerin kanı vardır orada. Onu anlatan kızılderililerin. Pearl Chavez'i anlatanların.
Quand le soleil se couche... et le vent froid souffle sur le désert... ceux de sang indien parlent encore de Pearl Chavez,
Ben Sibirya rüzgarlarının kökünü kazımayı, ya da yok etmeyi umuyorum.
Dieu fasse que les vents de Sibérie ne la déracinent, ni ne la cassent, ni ne la gèlent.
Sibirya rüzgarlarının kökünü kazımayı umuyorum, ve onu kırmak ya da dondurmak.
Dieu fasse que les vents de Sibérie ne la déracinent, ni ne la cassent, ni ne la gèlent.
Gecenin rüzgarlarını ve yağmurun tokadını yiye yiye, yüreğin yıpranmaya başlıyor.
On a le cœur qui s'effiloche, sous le vent et la pluie nocturnes.
İster bırakın rüzgarların başını saldırsınlar kiliselerin üstüne,... ister dalgalar şahlansın, parçalayıp yutsun tüm gemileri, Ham başaklar, ulu ağaçlar serilsin yere,... kaleler yıkılsın içindekilerin başına,... saraylar, ehramlar yerle bir olsun, batsın bereket hazinesi tabiatın,... bütün tohumlarıyla birlikte.
Dussiez-vous délier les vents, qu'ils frappent les églises, dussent les vagues écumant dévorer les navigateurs, les blés être couchés, les arbres abattus, les châteaux s'écrouler sur ceux qui les gardent, palais et pyramides plonger le front à leurs fondations,
Essin ölüm rüzgarları!
Souffle, vent! Viens, désastre!
Bak bana Cicero, ben çok fırtınalar gördüm. Meşeleri söktüğünü gördüm hırçın rüzgarların.
Cicéron, j'ai vu des tempêtes fendre le tronc des chênes noueux.
Yağmur, kuraklık veya rüzgarlar...
La pluie... Le soleil... Le vent.
Aygır bu işte. Adı Savaş Rüzgarları.
C'est l'étalon "War Winds".
Eğer kızınız da uygun görürse, aygırınız Savaş Rüzgarları'nı almaya geldim.
Pour acheter "War Winds". Si cela ne chagrine pas votre fille.
Bay Benedict'e Savaş Rüzgarları'nı ben satayım.
Laisse-moi vendre "War Winds" à M. Bénédict.
Ya Savaş Rüzgarları, ya ben.
Mais ce sera "War Winds" ou moi.
Savaş Rüzgarları'na biniyormuş.
Elle montait "War Winds".
Melek soğuk rüzgarlar estirir. Nehrin suyunu sertleştirir.
Ange fait souffler vent très froid... qui rend dure l'eau de la rivière.
Şimdi kuzey rüzgarları esiyor.
Et maintenant Ie mistral souffle,
Sonsuza kadar rüzgarlar arasında dolanmak zorunda.
Il errera a jamais dans le vent.
Sen rüzgarlarınla estin ve deniz onları kapladı!
Tu as soufflé de ton haleine et la mer les a couverts!
Gemini Colossa adasına sürükleyen rüzgarlar, o kıyıda bir sürü gemiyi paramparça etti.
Les vents qui vous ont amenés à Colossa... ont conduit de nombreux navires au naufrage.
Şeytan adasında rüzgarlar ve deniz güçlü.
La tempête règne autour de l'île des démons.
Bu evi onardık çiftçilikleri, rüzgarlar ve hava durumu hakkında bir şeyler öğrendik.
on a réparé cette maison et appris des choses sur leur agriculture.
Sadece alize rüzgarlarının yelkenlerini doldurması yeterliydi.
Il lui suffisait de sentir le vent et de hisser la voile.
Olağanüstü rüzgarlar, aynen ortaya çıkışları gibi, aniden yok oldular.
"Les vents sont tombés aussi vite qu'ils s'étaient levés."
Çekirgelere, güçlü rüzgarların yaptığı gibi siz de Calvera'dan kurtulmalarına yardım ettiniz.
Vous les avez aidés à se débarrasser de Calvera, comme un vent violent les aide à se débarrasser des sauterelles.
Ama savaşçılara ve atlara ihtiyacın kalmadığı esen barış rüzgarlarının ağaç yapraklarını bile alıp götüremediği bir dönemde yiyecek bulmak bile büyük mücadele gerektiriyordu.
Mais depuis la paix, personne ne voulait d'un vieux guerrier. La vie était dure pour nous.
Ümit Burnu'nu dolaşan uzun bir yol. " " Bu, rüzgarların da yardım ettiği bir rotaydı. "
C'était l'itinéraire présentant des vents favorables.
Gök kubbenin rüzgarları kulağıma tek bir ses fısıldıyordu ve denizin üstündeki dalgacıklar ilelebet mırıldanıyordu, Morella.
" Les vents du firmament... ne soufflaient qu'un son dans mes oreilles... et le clapotis de la mer murmurait sans cesse... Morella.
Yıkım rüzgarları esiyor.
Le vent de la destruction souffle.
Roma yüce ve yalnız. Üstüne yıkım rüzgarları esiyor!
Rome... puissante et seule, ce vent s'abat sur toi!
Onun canına karşılık, bizlere açık rüzgarlar ve iyi bir yolculuk ver.
Donnez-nous des vents favorables et une belle traversée en échange.
Rüzgarlar yakında gelecek. Tehlikeli kum fırtınaları.
Bientôt, le vent du Nord amènera le danger des tempêtes.
Ani ateş parlamaları ile basınç dalgasının... yanan ocakları körüklemesi sonucu... fırtınanın merkezinde oluşan yangınlar, ısının artmasına ve havayı emerek... saatteki hızı 185'yi aşan... rüzgarlar oluşmasına neden oluyor.
La chaleur s'élève de différents foyers causés par la chaleur et l'onde de choc, renversant poêles et fourneaux, et créé un souffle au niveau du sol d'une vitesse de plus de 160 kilomètres / heure.
"Beyaz otobüs Kırmızı yapraklar Sertçe esen rüzgarlar"
"Un bus blanc traverse une forêt rougissante." "La gentiane grelotte sous le vent."
- Rüzgarları kontrol ettin mi?
- Vous avez vérifié les vents?
Eski bir dünya, şimdi buzul kaplı çorak bir arazi ve gezegende ölüm rüzgarları esmek üzere.
Un ancien monde, gelé et à l'abandon, condamné, sur le point d'être désintégré.
- Hala kar yağıyor. Rüzgarlar traş bıçağı gibidir.
Le vent est comme une lame de rasoir.
Yelkenlerinizden sizi çekebilmek için rüzgarlar yarattım.
- Oui. J'ai arrêté le vent qui gonflait vos voiles.
Buralar cehennem gibi, kahrolası yağmur,... kahrolası yalnızlık ve kahrolasıca rüzgarlar.
C'est un enfer sur terre, ici, avec cette foutue pluie et cette foutue solitude, et ce foutu vent.
"Sert rüzgarlar Mayıs tomurcuklarını sarsar, ama yazın getirdiği..."
"Un vent brutal abat les chers bourgeons de mai. Ce que prête l'été..."
- Esen böyle soğuk rüzgarlar görmemiştim.
.
İyi rüzgarları yakalayacağız, hızlı bir yolculuk,... sonra da bütün gün kumar oynayabileceğiz, değil mi, Hawkins? Eğer böyle karmakarışık konuşmasaydın Trelawney, seni daha iyi anlayabilirdik.
Si vous n'êtiez pas si exclamatif, on vous comprendrait.