Rım Çeviri Fransızca
431,462 parallel translation
Sadece aletleri içeriye nasıl sokacağımızı bulmamız gerek ama sanırım nasıl sokacağımızı biliyorum.
Il faut juste trouver comment faire entrer les outils. Mais je pense savoir comment.
Ben işe hazırım.
Je suis prêt à me mettre au travail.
Bu peri hakkında hiçbir şey bilmiyorum... ama sanırım siz biliyorsunuz.
Maintenant, je ne sais rien à propos de cette Fée, mais je suppose que toi oui.
Kötü yarımın neredeyse tüm pisliklerini temizledim. Kasaba sınırındaki koruma büyüsünü hallettim.
J'ai nettoyé presque tous les dégâts de ma moitié maléfique... le charme de protection de la limite de la ville... fait.
Sanırım ne olduğunu biliyorum.
Je pense savoir ce que c'est.
Sanırım.
Je pense.
Tamam, bunu alırım.
Bien. Je la prendrai.
Sanırım "Hamilton" biletleri yok.
Je suppose que c'est un "non" pour les tickets "Hamilton"?
Çünkü o seni seviyor. Sanırım ikimiz dde haklıyız.
Donc je pense que nous avons tous les deux raison.
- Sanırım başı belada.
- Je crois qu'il a des problèmes.
Sanırım biraz nakite ihtiyacı var ve bu yüzden korkarım, bulunmaması gereken bir yerde şu şeyi elden çıkaracak.
J'ai l'impression qu'il a besoin d'argent, et j'ai peur qu'il ne balance ce truc quelque part où il ne devrait pas.
Sanırım iyi bir şey değil.
Je suppose que c'est pas très bon.
Sanırım getirdiğin yiyecekleri koymalıyız.
Je pense... qu'on devrait sortir la nourriture que tu as amené.
Sanırım 300 ila 400 civarında.
300 ou 400.
- Ben alırım.
- Je vais prendre ça.
Onun adamı sayılırım.
Je suis un peu son gars.
Sanırım bu kadar yeter.
Je crois que nous avons terminé.
- Sanırım buna inanabilirim.
Je suppose que je peux y croire.
Sanırım huzuru başka yerde aramak onun için mantıklı geliyordu.
Je pense que ça a du sens s'il cherche du confort ailleurs.
Sanırım Jimmy Dan'e gönderdiğim uygunsuz mesajları görmüş.
Mais je pense que Jimmy a vu un message coquin que j'ai envoyé à Dan.
Sanırım burada işimiz bitti.
Je crois que nous avons fini.
Yıldırım akışının önüne göğüs germeye çalışıyorum.
J'essaie de plonger devant la foudre.
Dwarven Tanrıları'nın baltasıyla bu ölümsüz cehennem yaratığını ortadan ikiye ayırırım.
Je fends cette créature non morte en deux avec ma hache des Dieux des Nains.
Ama sanırım kuracağımız eğitim ekibi de işe yarayacaktır.
Mais là encore, je pense que l'on peut trouver un programme d'entraînement qui fera l'affaire.
Sanırım Jesse ve Flynn'in buradan geçtiğini söylesek yalan olmaz.
On peut certainement supposer que Jesse et Flynn sont passés par là.
Sanırım bu Tonto.
Je pense que c'est "Tonto".
Evet ben... Sanırım sonunda gecikme sorununu çözdüm.
Oui, je, je pense que j'ai finalement réparé le problème de latence.
Sanırım Lexie son zamanlarda kendinde değil çünkü...
Lexie n'est plus elle même parce que...
- Sanırım yarın.
Demain je crois.
Sadece söz konusu bensem kıskanırım ki o da öyle.
Seulement envers moi même.
Sanırım seninle konuşuyordu.
Je crois que c'est à toi qu'elle parlait.
Dayıların taşınman konusunda seni sıkıştırıyorlar mı?
Tes oncles t'en font baver à cause du déménagement?
Ona yardım edersen, iyilerin tarafında olacaktır.
En revanche, si tu l'aides, il sera du côté des bons.
Daha önce bulmuştun... ve bahse girerim sende bir tane daha vardır.
Tu m'en a obtenu un auparavant, et je suis prêt à parier que tu en as un autre.
Hayır, eski arkadaşımın hala derinlerde... bir yerde olduğunu ve... yaptığını telafi etmek istediğini biliyorum.
Non, non, je sais que mon vieil ami est encore là tout au fond, et je sais qu'il veut se racheter.
Sevdiğim kadından ayırıldım... ve şimdi o tehlikede.
J'ai été séparé de la femme que j'aime, et maintenant elle est en danger.
Beni ne zamandır kilit altında tutuyorsunuz? Size bunu hak edecek kadar kötü ne yaptım ki?
Vous m'avez fait enfermer pour très longtemps maintenant, et qu'est-ce que je vous ai fait qui soit si méchant?
- Hazır mısın?
- T'es prêt?
İki yıldır da barın arkasındayım.
Au bar depuis deux ans.
Çünkü ne yaparsak yapalım, hatta dinlemeyi bıraksak bile "O" oradadır.
Peu importent nos actions même quand on arrête d'écouter, - Il est là.
- Hayır, buna ihtiyacım yok.
J'ai pas besoin de ça.
20 yıldır Şirin'in elinin altındaydım.
J'ai été sous la coupe de Smurf pendant vingt ans.
Bana katılır mısın yabancı?
Vous joindrez-vous à moi, étranger?
Hazır mısın?
Prête?
Asıl soru, sen hazır mısın?
La question est "l'êtes-vous?"
Başka bir şeye ihtiyacımız olursa seni çağırırız.
Nous vous rappellerons si nous avons besoin d'en savoir plus.
Sadece iki yıIdır buradayım.
Je ne suis là que depuis deux ans.
Bir sürü hayranım vardır.
J'ai beaucoup d'admiratrices.
Sadece yazıIımın ayrıştırıIması gerekiyor.
Le logiciel a juste besoin d'être décompilé.
YazıIımın ayrıştırıIması gerekiyor.
Le logiciel a juste besoin d'être décompilé.
Dinlenmiş ve bugünkü ders için hazır mısın?
Ah, reposée et prête pour la leçon d'aujourd'hui?