Sabre Çeviri Fransızca
1,677 parallel translation
Çek kılıcını!
Sortez votre sabre!
Kılıç öldürebilir.
Une sabre peut tuer.
Gerçek bir kılıçla şimdiye ölmüştün.
Avec un vrai sabre, vous seriez mort.
Beni düelloya davet etti, düelloda kılıcım kafasında yaraya sebep oldu.
Il a demandé un combat, et mon sabre l'a atteint à la tête.
Kılıç sallamaya benzemez bu.
Il faut faire comme avec le sabre.
İnanılmaz bir "tek-kılıç" ustası.
C'est un adepte du sabre long.
Sen Toda Okulu'nun kısa kılıç dövüşçüsü değil misin?
Vous êtes un combattant avec sabre court, de l'école de Toda?
Onu evin içinde yenebilmek için kısa kılıç kullanmamız lazım.
Il doit être combattu à l'intérieur. Le sabre court va aider.
Bunu söylemekten çok utanıyorum ama, yaşlı bir anne, hasta bir eş ve.. iki küçük kız ile geçen sıkıntılı bir hayat nedeniyle içimdeki kılıç kullanma arzusu yok oldu.
J'ai honte de dire qu'au cours de plusieurs années de privation... avec la naissance de mes filles, ma femme malade et une mère âgée, j'ai perdu le désir de manier une sabre.
Gözlerimi sesin kaynağına çevirdiğimde babamın kılıcını bilediğini gördüm.
Cherchant d'où venait le son, j'ai vu mon père qui affûtait son sabre.
Lütfen kılıcını çek.
Prenez votre sabre, s'il vous plaît.
Kılıçta iyiyim ama, artık bu hayata dayanamıyorum kendimi içkiye verdim.
J'étais bon avec un sabre, mais j'avais un sale caractère... et je tenais mal l'alcool. Malgré tout, je m'étais promis que les choses se passeraient bien.
Ve son çareyi kılıcımı satmakta buldum.
J'étais désespéré, et finalement j'ai dû vendre mon sabre.
Baba yadigarı kaliteli bir kılıçtı..
C'était un excellent sabre hérité de mon père.
Beni o bambu kılıçla mı öldüreceksin?
Vous allez me tuer avec un sabre de bambou?
Toda Sensei'den kısa kılıç tekniklerini öğrendim.
J'ai appris la technique du sabre court.
Kısa kılıçla mı?
Un sabre court?
- Bu benim en sevdiğim kılıcım!
- Mon sabre préféré!
Şu kılıçtan hoşlandın mı?
Ce sabre te plaît?
Oyuncu ya da değil, bu kadının ilk kılıç darbesiyle yaralandığına inanmamız için sebebimiz var.
Nous pensons que cette femme a été blessée, lors de la première insertion du sabre.
Kılıcı yanlış deliğe sokması mümkün mü?
Aurait-il pu insérer son sabre dans la mauvaise fente?
Ama bu gece, ne kılıçlar ne sürprizler ne de gönüllüler olacak.
Mais ce soir, il n'y aura pas de sabre, pas de surprise et pas de volontaire.
Kılıcı yapmak bir ayımı alacak.
Il me faudra un mois... pour préparer le sabre.
Eğer yolculuğun sırasında Tanrı'yla karşılaşırsan Tanrı'yı bile kesebilirsin.
Qu'un dieu veuille se mesurer à toi, il se ferait passer au fil du sabre.
Üzerlerinde iç çamaşırı ve samuray kılıcından başka bir şey bulunmayan iki yabancı kapını çalıp, hayatta kalmak için ihtiyacın olan yiyeceğinden istiyor. Kapıyı açıp, onları içeri alır mıydın?
Si deux étrangers, avec juste leurs... sous-vêtements et un sabre de samouraï venaient chez toi te demander la nourriture indispensable à ta survie, tu leur ouvrirais ta porte?
- Kılıç kullanmayı öğreneceksiniz!
Le sabre est l'ami des sabreurs.
Neden? - Bir beyefendi asla kılıcından ayrılmamalı.
- un homme sans sabre est un taureau sans cornes!
Bir samurayın kılıcı, onun ruhudur derler.
Ils disent que le sabre d'un samourai représente son âme.
Kılıcı yere bırak.
Pose ce sabre.
Ujio sana Japon kılıcını kullanmayı öğretiyor.
Ujio vous enseigne le maniement du sabre japonais.
Düşünce kılıç, düşünce izleyenler, düşünce düşman.
trop de sabre, de personne qui regarde, d'ennemi
Kendini tümüyle ahlaki ilkelere adamak mı? Ruhunda huzur aramak mı? Ve kılıçta ustalaşmak mı?
Se dévouer complètement à des principes moraux aspirer au calme, au vide de l'esprit... et maitriser le sabre.
Bu meclisi koruyan benim kılıcımdı...
Cette salle a été protégée par mon sabre....
Bay Katsumoto, çok üzgünüm ama kılıcınızı çıkarmanızı istemeliyim.
C'est avec grand regret... que je vous demande d'ôter ce sabre.
Bu kılıç, İmparatora hizmet ediyor.
Ce sabre sert l'Empereur. Seul l'Empereur peut m'en donner l'ordre.
O halde kılıcımı vermeyi reddetmek zorundayım.
Je refuse d'ôter mon sabre.
Kılıçla öleceğim.
Je mourrai par le sabre.
Kendi kılıcım ya da düşmanlarınkiyle.
Mon sabre ou celui de mon ennemi.
Bu, Katsumoto'nun kılıcı.
C'est le sabre de Katsumoto.
Son nefesinde bu kılıcı tutan ataları ve onların ne uğruna öldüğünü hatırlamanızı ümit etti.
Il espérait jusqu'au dernier souffle que vous vous remémoreriez les ancêtres qui tenurent ce sabre et ce pour quoi ils sont morts.
Utancın katlanılmaz boyuttaysa sana bu kılıcı teklif ediyorum.
Si votre honte est insupportable... je vous offre ce sabre.
Karımla evlenmeyeceksin!
C'est votre sabre, mais c'est ma femme.
Çocuğun ışın kılıcı yeteneği çok etkileyici.
Le talent de l'enfant avec un sabre-laser est très impressionnant.
Çok yetenekli bir kılıç ustasına benziyorsunuz Tengu ile karşılaşırsanız onu rahatlıkla yenebilirsiniz.
Mais, même si ce "Tengu" apparaissait, vous avez l'air de bien manier le sabre. Vous pourriez lui tenir tête.
Bir sürü adam öldürdüğünüze bahse girerim.
Je suis sûr que de nombreux hommes sont tombés sous votre sabre.
Buraya 2 gün önce geldin. Vücudunda 13 kılıç yarası ve sırtında 4 ok vardı.
Vous êtes arrivé ici il y a deux jours... avec 13 plaies au sabre et 4 flèches sur votre corps.
Hey, kılıcın çok eski ve yıpranmış.
Hé, hé! Visez-moi un peu ce sabre!
Kılıcını çek lütfen.
Prenez votre sabre s'il vous plaît.
Kan sanır.
Goûte à mon sabre, graine du mal.
- Bana kılıcımı bulamaz mısın?
- Mon sabre!
Onları yakına çekeriz.
Assez près pour un sabre.