Savoir Çeviri Fransızca
100,510 parallel translation
Bu yangını neyin başlattığını öğrenmek istiyorum.
Je dois savoir ce qui a commencé ça.
Bu adamlar bu işe ne zaman son verecekler bilmek istiyorum.
Je veux savoir jusqu'où ils sont prêts à aller.
Hangi çeteden olduklarını ve suikasti kimin düzenlediğini bilmeliyim.
Je veux savoir de quel gang ils sont, et qui les a commandités.
Neden olduğunu bilmeliyim.
Je veux savoir pourquoi.
Şimdi seni kimin gönderdiğini öğreneceğiz.
On va savoir qui t'a envoyé.
Ve bilmem gerektiğini biliyorum, kendimi toparlayacağım, baba.
Mais je suis censée savoir, alors je vais me débrouiller. Je t'assure.
Bilmek istediğim senin için neden bu kadar önemli?
Ce que je veux savoir, c'est pourquoi est-ce si important pour vous?
Sadece ne olup bittiğini öğrenmek istiyorsun.
Tu voudrais bien savoir ce qu'il se passe.
Sizin mutlu olmanızı istiyorum.
J'ai besoin de savoir que vous êtes heureuses.
Winn ile Lyra'nın, J'onn ile M'gann'ın, Clark ile Lois'in de.
Comme je veux savoir pour Winn et Lyra, J'onn et M'gann, Clark et Lois.
Geri geliyor. Hepsi geri gelirse tam olarak ne yapacağımdan emin olurum. - Bu muhteşem.
Ça revient, et si tout ça revient, je suis sûr de savoir exactement quoi faire.
"Büyü Savaşları bilginin olduğu yerde olacak."
Elle me l'a dit. "La Magie de Combat sera " où le savoir est toujours.
Masum olduğumu bilmelerini istiyorum.
Ils doivent savoir que je suis innocente.
Bunu henüz bilemeyiz.
C'est trop tôt pour le savoir.
Sanırım ne istediğini biliyorum.
Je crois savoir ce que tu veux.
Belki çünkü o partiye gideceğimi bilen tek kişi sensin.
Peut-être car la seule à savoir que j'allais à cette fête était toi.
Bak, ona bakmıyorsam, Şüpheli bir şey yaptığını nasıl bileceğim?
Si je ne la regarde pas, comment savoir si elle fait une chose suspecte?
Sanırım konuşmaları kim durdurmaya çalışıyor biliyorum.
Je crois savoir qui veut empêcher les discussions.
Bence biliyorum.
Je crois savoir.
Her zamanki gibi Coop, buralarda kendimi daha iyi hissettiren tek kişisin.
Comme toujours, Coop, tu es le seul à savoir comment me remonter le moral.
Merak ediyorum, çekici ve fanatik kız arkadaşına yardım etmek için kartımı çaldığında sadece kendin için değil, bu yerdeki diğer herkes için de ne gibi sonuçları olacağını hiç düşündün mü?
Je suis curieux de savoir si quand tu as pris ma carte-clé pour aider ta jolie copine fanatique, tu as réfléchi aux conséquences, pas seulement pour toi mais pour tous les autres ici.
Kızımın burada yaşıyor olabileceğini duydum. Ve nerede olduğunu bulmaya çalışıyordum.
J'ai su que ma fille pourrait vivre ici, et j'essayais de savoir où elle pourrait être.
Ondan aylardır haber alamadım ve, Arkadaşlarından biri burada yaşadığını duymuş. Ama burada kan ve mermi,
Je n'ai rien su d'elle pendant des mois, et... mais alors une de ses amies... a dit savoir qu'elle vivait là, mais le sang et les balles... si vous savez où elle est,
Nerede olduğunu bilmek istedim.
Je voulais savoir où elle était.
Bilmiyordum,
- Ne pas savoir était...
Bilmeliyim.
Je dois savoir.
Birileri oğlun hakkında bir şeyler bilseydi korkunç bir şey bile olsa bilmek istemez miydin?
Si quelqu'un avait pu vous parler de votre fils, même si le récit était terrible, vous n'auriez pas voulu savoir?
Ne bilmek istiyorsunuz?
Que voulez vous savoir?
Kızı öğrenmek istiyor.
Elle veut savoir, pour la fille.
Şimdi, sadece iş merkezinin nerede olduğunu öğrenmek istiyorum.
Je veux juste savoir où est le centre d'affaires. C'est par là.
Orada bir yerlerde bu şeyden daha çok olduğunu bilmek seni mutlu eder mi?
Est-ce que ça vous rend heureuse de savoir qu'il reste encore de cette chose dehors?
Bilmek daha iyi.
C'est mieux de le savoir.
Evet, bununla nereye varacağınızı bildiğime dair bir hissim var.
Je crois savoir où vous voulez en venir. Vous êtes très intelligent.
O hâlde sebebi öğrenmeye hakkım var ve söyleyene kadar hiçbir yere gitmiyorum.
Alors j'ai le droit de savoir pourquoi. Et je n'irai nulle part tant que vous ne me l'aurez pas dit.
Pekâlâ tatlım, bana Ganymede'deki her geminin kesintisiz izini göster. Kulaklarını dört açıp MKCD'na ait her frekans bandını ve yayını izle. İstasyona giriş ve çıkış trafiğini etkileyecek bir şey olursa bilmek istiyorum.
Bien, chérie, donne-moi une écoute sur chaque vaisseau de Ganymède et garde l'oreille ouverte, surveille chaque fréquence, je veux savoir si quelque chose affecte le trafic entrée sortie sur cette station.
Üzgünüm ama içeride kim varsa söylesin.
Désolée, je dois savoir qui c'est.
Kasanın içindekileri isteyip istemediğini öğrenmem gerek.
Je dois savoir s'il est intéressé par ce qui est - dans ce coffre.
- Bilemiyorum, belki de bir öğrencidir.
- Va savoir, il peut être étudiant.
Benim varlığımdan kimsenin haberi olmamalı.
Personne ne doit savoir qui je suis.
Sadece iyi olduğunu bilmek istiyorum.
Je dois savoir si elle va bien.
- Ona. - Kim olduğunu, nerede.. .. olduğunu ve bu işten ne çıkarı olduğunu bilmek istiyorum,.
- Je veux savoir qui c'est, où il est et qui est le commanditaire.
Fosdick Koğuşu hakkında bilmem gereken bir şey mi var?
Y-a-t-il quelque chose à savoir sur le service Fosdick?
Bak, biliyorum o biraz günümüze göre eski kafalı. Ama sen ne yaptığını bildiğine emin misin?
Je sais que ça peut paraître vieux-jeu de nos jours, mais tu es sûre de bien savoir ce que tu fais?
Sadece nasıl yaşadığınızı görmek istedim.
Je voulais juste savoir comment vous alliez.
Maalesef otopsiye kadar beklemek zorundayız, ama... Dün gece Dr Powell çağrılmış ve Bakewell'le o bakmış.
Il va falloir attendre l'autopsie pour le savoir, mais... je crois que le Dr Powell était de garde et est intervenu cette nuit.
Bilmek istersiniz diye düşündüm.
J'ai pensé que vous voudriez savoir.
Onun bunu yapacağını bilemezdik.
On ne pouvait pas savoir qu'elle ferait ça.
Renard bu işle alakanı bilmemeli.
Renard ne peut pas savoir que tu as quelque chose à voir avec ça.
Şantajı bırakacağını nerden bileceğim?
Maintenant, comment puis-je savoir que vous cesserez de me menacer?
Tavırlarının hala pek değişmediğini görüyorum.
Il vous faut savoir quoi d'autre, putain?
Hayır ama burası benim okulum.
Quoi, c'est un école de savoir-vivre, maintenant?