Sentir Çeviri Fransızca
15,038 parallel translation
"Yenidoğan için ne anlama geldiğini kim bilebilir ahşap duvarlar ve halı kaplı zemin görmek için ve gerçek insan kokusunu almak için ve yünlü, pamuklu, flanelli giysileri nişastalı yerine, beyaz, kokusu olmayan" nokta, nokta, nokta.
" et qui sait ce que cela peut vouloir dire pour un nouveau-né de voir des murs en bois et de la moquette de sentir de vraies odeurs humaines de sentir la douceur du coton, de la laine et de la flanelle au lieu de voir cet endroit blanchâtre désodorisé, trois petits points
1999 yılının Mart ayında, Yorgun ve kafam karışık hissetmeye başlayacaktım.
En mars 1999, je vais commencer à me sentir fatiguée et confuse.
Canlı hissetmek için sana işkence ediyorum. Ama bunun gerçek empati olma ihtimali de var.
Je te persécute peut-être pour me sentir en vie, ou bien je compatis vraiment.
Ve bu iş, yani, Christy ile tanıştım şu an bu beden içinde olmak ne kadar rahat. Sadece... Tüm bunlar için teşekkür etmeliyim.
Mais ce boulot, ma rencontre avec Christy, le fait de me sentir aussi bien dans ma peau... c'est à toi que je dois tout ça.
Onu kurtaramadığın için kendini kötü hissediyor olmalısın.
Vous devez vous sentir affreux vous ne pourrait pas la sauver.
Hissediyorum!
Je peux les sentir!
Çok uzun süre ayrı kaldınız, özlemişsindir.
Séparés pendant une si longue période, vous devez le sentir.
İyi kalbinin kokusunu hemen aldı.
Elle pourrait sentir votre bon coeur à l'instant.
İstersen 3500 tane geçsin, hiç anlaşılmaz.
Pour les 7,62, vous pouvez en tirer 3 500 sans sentir la différence.
Lakin bu gece yine bir erkek gibi hissetmeye başladım.
Mais ce soir, j'ai commencé à me sentir homme de nouveau.
Uzun metraj bir filmde oynadığımı görünce feci salak hissedeceksiniz.
Vous allez vous sentir supra stupide quand vous me verrez - jouer dans un long-métrage.
Olur da birisi, söylediği veya yaptığı bir şeyden dolayı bir şeyler hissetmemi isterse falan diye işte.
C'est un peu comme quand j'emporte un petit morceau d'oignon avec moi pour obtenir des larmes, vous savez, au cas où quelqu'un a besoin de moi pour sentir quelque chose à propos de ce qu'ils disent ou ce qu'ils font, vous voyez?
Ama seni iyi hissettirecekse, o mektupları okudum ve bir kere bile seni sevdiğini söylemedi.
( soupir ) Mais, hey, si ça peut te faire sentir mieux, j'ai lu toutes ces lettres, et il n'a pas dit une seule fois qu'il t'aimait.
Güçsüz hissedemem.
Je ne peux pas me sentir faible.
Her şeyi kaybetmenin ve bir şey yapmak için güçsüz hissetmenin nasıl olduğunu biliyorum.
Je sais ce que ça fait de tout perdre et de se sentir impuissant à faire quoi que ce soit contre ça.
Burada kaldığım her gün Londra'yla olan bağımın azaldığını hissedebiliyorum.
Je sais que je peux sentir mon lien avec Londres diminuer avec chaque jour passé ici.
Seni yemek bana iki kat iyi gelecek.
Je vais me sentir deux fois mieux en te mangeant.
Benim hissettiklerimin 10'da 1'ini hissettirmek.
Leur faire sentir un centième de ce que je souffre.
Havada göremezsin ama o ıslaklığı hissedersin ya hani.
On ne voit pas, mais on peut sentir l'humidité.
Yemek yiyecek kadar içki içecek kadar seni kollarımızla saracak kadar nefesimizi teninde hissedecek kadar kanlı canlı.
Assez concrets pour nous voir manger, boire, sentir votre bras qui se serre, notre souffle sur votre peau.
Görmüyor olabilirim ama hissedebiliyorum.
Je ne peux pas la voir, mais je peux le sentir, tu sais.
Onlar, ellerinde kartları tutmayı seviyorlar.
Ils aiment sentir une carte dans leur main.
İzin verde koklayayım şu ayakkabıyı.
Je veux sentir ton soulier.
Çoraplarınıda çıkarmanı istiyorum.
Je veux sentir des pieds sans bas.
Bu beni sana çok yakın hissettiriyor.
Ça me fait me sentir si proche de toi.
Bu insanlara acıyorum doğrusu. Büyük evlerde oturup kendilerini önemli hissetme ihtiyacı duyuyorlar.
Je plains ceux qui ont besoin de ces palaces pour se sentir importants.
Evet, New York'a gönülden bağlı olduğumu fark etmem için Manhattan'dan ayrılmam yeterliymiş sanırım.
Oui, j'avais besoin de quitter Manhattan pour sentir combien je suis new-yorkais.
Mermiyi hissedebiliyorum.
En fait, je peux sentir la balle.
Kimsenin kendini güvende hissetmesini istemedim.
Personne ne devait se sentir en sécurité.
Üzgün hissetmek çok insansı bir duygudur.
C'est parfaitement humain de se sentir triste.
Kendim gibi hissetmeye başladım.
Je commence à sentir que je suis moi-même.
Belki de kötü hissetmelisin.
Tu devrais te sentir mal.
- Kendini suçlayarak tüketme.
- Pas te sentir coupable.
- Kendimi daha iyi mi hissetmem lazım şimdi?
C'est censé me faire sentir mieux?
Biraz baskı hissedeceksin. Sadece rahat olmaya çalış.
Vous allez sentir une pression, alors essayez de vous détendre.
Belki çok yalnızlardır.
Ils doivent se sentir seuls.
Kokunu alabiliyorum.
Je peux vous sentir.
Hepinizin kokusunu alabiliyorum.
Je peux tous vous sentir.
Seni aciz, daha az güçlü hissettiriyor.
Ça te fais sentir impotent, moins puissant.
Böyle hisseden bir ben varım sanırdım.
Je pensais être la seule à me sentir ainsi.
Olması gerektiği gibi normal hissetmek benim için hep zor olmuştur.
Ça toujours été difficile de me sentir normale, si je suis là où je suis censée être.
Tamam, "Goodbye, Columbus" un merkezi çatışması ayrıca Philip Roth'un seçilmiş Yahudiler hakkındaki düşüncesi ki ona ilgiliyim veya değilim ve bu daha az Yahudi olanlar ve bu dindeki sınıf çekişmesi birbirini seven insanları hep birlikte güvende tutar.
Le conflit central de "Goodbye, Columbus", à part si je suis attirée par Philip Roth ou non, est qu'il y a ces juifs choisis et ces juifs inférieurs, et ce conflit de classes dans la religion empêche les gens qui s'aime de se sentir en sécurité ensemble.
Nasil olur da hazirliksiz yakalanabilirsin be!
Comment peux-tu te sentir pris de court! ?
Hislerin incinmiş olabilir seni yeşil kanlı melez.
Vous pourriez vous sentir blessé, bâtard au sang vert.
ORİJİNAL SERİ... gerçek bir insan gibi hissetmesini sağlayacaklardı.
LA SÉRIE ORIGINALE... et lui permettent de se sentir comme un humain.
Oradaki herkesin sevgisini hissettiği için çok minnettardı.
Il était très heureux de sentir l'amour que tous lui portaient.
Yalnız hissetmek korkunç bir şey.
Se sentir seul? C'est horrible.
Tanrım, artık onu hissedemiyorum.
Je n'arrive plus à le sentir.
Yapabildiği tek şey bir sıradan gibi kokmak.
Ce dont elle est capable, c'est de sentir la Terrestre.
Peki ne zaman iyi hissedeceğim?
Quand puis-je me sentir bien?
- Dişlerini hissetmek gibi... - Yok hayır. - Kırılmışken...
Comme sentir tes dents être arrachées une par une.