Seoul Çeviri Fransızca
702 parallel translation
Saat 18.00'da Seoul'e uçacaksın.
Vous partez pour Séoul à 18 h.
Yarın saat 10.00'da Seoul'e uçacaksın.
Vous partez pour Séoul demain, à 10 h.
- Yarın 10.00'da Seoul'e uçacağım.
- Je pars demain.
Düzensiz birlik Seoul'a kadar gidebilmiş olsaydı kim bilir tarihimiz nasıl değişirdi?
Est-ce que notre histoire aurait changé si l'armée de paysans... avait pu atteindre Séoul?
Seoul'de, Kore'de doğdum.
A Séoul, en Corée.
- Seoul'de, Kore'de doğdu.
A Séoul, en Corée.
Onları Seoul'e yolladım.
Je les ai envoyés à Séoul.
Yarın Seul'de olmayı umuyorum.
Je pense être à Séoul demain.
Babamın Seul'e gittiği zaman olmuş.
C'était pendant l'absence de Père. Quand il était à Séoul.
Seul'den A negatif kan geldi mi?
Est-ce qu'on a reçu le A négatif de Séoul?
Bu teğmen Seul'den sizi görmeye gelmiş.
Le lieutenant vient de Séoul pour vous voir.
Pentagon'dan gelen bilgiye göre bunların en az 20,000'i geçen hafta Kuzey Kore'nin başkenti Seul'un bombalanmasına karşılık olarak Kuzey Doğu Asya'ya gönderilecek.
Au Pentagone, on indique qu'au moins 2o ooo de ces nouvelles recrues seront envoyées en Asie du Nord Est à cause du bombardement de Séoul, la capitale de la Corée du Sud, la semaine dernière.
Seul'dan kalkan 9-6-2 no'lu uçak 13. kapıya doğru yanaşmaktadır.
Arrivée du vol 962 en provenance de Séoul à la porte 13.
ve Kore'de Seul şehrinde iyi bir aileden geliyor.
Et il vient d'une bonne famille de Séoul, en Corée.
Global Air 747 uçuşta. San Francisco'dan Seul'a.
Ce sont les débris d'un 747 de Global Air... en route pour San Francisco de Séoul, Corée du Sud.
Kore olimpiyatlara hazırlanıyor.
Séoul prépare les Jeux olympiques
Seul'u terk etmiyorum.
Je ne quitte pas Séoul!
Seul'e.
À Séoul!
Birisi Seul'den, diğeri de kasabada hikamet eden birisi. Şöyle orta boylu biri.
Avez-vous vu deux hommes, l'un est de Séoul et l'autre un habitant du coin de taille moyenne?
Evet, Seul Milli Üniversitesi'ne müracaat ettim.
Oui, je me présente à l'Université Nationale de Séoul.
Temmuz 1994 Seul'de gaz patlaması
Juillet 1 994 Explosion au gaz à Séoul
Kasım 1998 Seul
Septembre 1 998 Séoul
Seul'de patlarsa, işimiz biter.
S'il explose à Séoul, on est foutus.
Güney ve Kuzey Kore takımları bugün Panmunjum'dan gelen Kuzey Kore yetkileri ile birlikte Pohang'da idmana çıktıktan sonra Seul Eğitim Merkezi'ne gelecek.
L'équipe de fiootbaLLdes Corées du Sud et du Nord est rentrée aujourd'hui... au camp d'entraînement de SéouL aprèss'être entraînée à Pohang... tandis que Les ofifiicieLsnord-coréens passaientpar "Panmunjum".
Seul şehrine 10 adet CTX yerleştirdik.
On a placé 1 0 CTX dans tout Séoul.
Seul şehrine CTX'leri yerleştirmişler ve 10 milyon dolar istiyorlar.
Ils ont posé du CTX dans tout Séoul et veulent 1 0 millions de dollars.
Seul da değil.
Pas à Séoul.
J Seul e hemen dönmedi.
J hésitait à retourner à Séoul.
- SeuI çok güzel.
- C'est bien, Séoul!
Hangi hastanede hangi doktor tarafından takıldığını bulabilirsin. Bence Seul Hastanesinde takılmışlar.
A mon avis, il est allé a l'Hopital Central de Séoul.
Park'ın ailesi Paris'te yaşıyor. Seul'de tek başına ne işi olabilir?
Pourquoi M. Park était a Séoul... alors que sa famille était a Paris?
Seul'dan ayrıldığımda onunla tüm ilişkilerimi kopardım.
J'ai coupé les ponts avec lui lorsque j'ai quitté Séoul.
"Çiçekli gölün yanındaki kız kaçmış Seul'a. Atmış kovasını, çapasını bir yana..."
Au printemps, la jeune villageoise est partie de Séoul.
Tamam, öğretmenim! Bunu güzelce yaparsanız size Seul hakkında hikâyeler ve başka peri masalları anlatacağım.
Si vous le faites bien, je vous raconterai des histoires sur Séoul et des contes de fées.
Pek fazla değil, ama Seul tren paranı karşılar.
Ce n'est pas grand-chose. C'est juste un billet de train pour Séoul.
Şanslı günündesin.
En ville, à l'arrêt du bus pour Séoul.
Atla bırakayım seni.
Je vais vers Séoul.
- Seul'den mi geldin? - Evet.
- Vous venez de Séoul?
- Seul'den.
De Séoul.
Seul'ün neresinden?
Chez vous, c'est Séoul tout entier? Où, à Séoul?
Chunhyang'ın aklı ve vücudu acıyla dağlanıyor, fakat hiç belli etmiyor.
Il m'avait promis de m'emmener à Séoul avec lui, mais il est mort soudainement.
Hey sen, bana bak.
Mon père a été nommé vice-ministre du Roi, à Séoul.
O kadar uzakta kimi arıyorsun?
Je dois partir pour Séoul demain.
O kalp kırıklığından beri ne kadar zaman geçmişti?
Seigneur, buvez ce verre d'alcool. Tout au long de votre voyage jusqu'à Séoul, pensez à mon amour quand vous verrez le fleuve bleu.
Efendileri için koşturuyordu hizmetçiler.
Alors... L'a-t-il emmenée à Séoul?
Fakat Chunhyang'a yaptığın çok zalimce değil mi? Sınıflarımızın kesin kuralları vardır.
Pendant ce temps, Mongryong poursuit ses études à Séoul.
Gösterimizin tamamı 5 saat sürecek.
De Séoul, très loin...
Teşekkür ederim.
- Je viens de Séoul.
Tüm büyük alimler, bütün meşhur yerleri görmüştür. Şimdi anlat bakalım.
"Pour Mongryong, à Séoul"
Söylediklerin arasında en iyisi Kwangharu gibi görünüyor. Atımı hazırlayın.
"Allez-vous épouser la fille d'un noble de Séoul?"
Fakat sen vücudun ve zihnin arasında denge kurmayı sağlayamıyorsun.
Enterrez-moi à Séoul avec vos ancêtres.