Siege Çeviri Fransızca
155 parallel translation
DE VORE MAĞAZASI HEYECAN VERİCİ BİR HÜNERE SAHNE OLACAK
LE MAGASIN "DE VORE" SERA LE SIEGE DE CETTE EXCEPTIONNELLE ACROBATIE
Çok büyük bir konser ve senin yanındaki koltuk boş kalacak.
Un super concert, un siege vide a côté de toi.
Ve tepede oturan Anubis... ... sana iyi koşullar verdi...
Anubis, qui siege sur la colline... t'a donne ta place.
RICHMOND KUŞATMASI, VIRGINIA 1865
SIEGE DE RICHMOND, VIRGINIE 1865
BİRLEŞİK DÜNYA BİNASI
SIEGE DU MONDE UNI
Burası dolu mu? - Hayır.
Ce siege est-il libre?
SANTA MİRA'YA HOŞGELDİNİZ
SANTA MIRA, SIEGE DES CREATIONS TREFLE D'ARGENT
- Korunmak. - Ve koltuğunun altındaki... tüm bu kuru piller?
- Et toutes ces piles seches... sous le siege?
Arabanın arka koltuğunda ihtiyacın olan her şey var.
II y a tout ce qu'iI te faut sur Ie siege arriere de Ia voiture.
Kadının arabasında koltuğun altına düşmüş olmalı.
Ca nous a echappe Ia premiere fois. Ca a du tomber sous Ie siege de sa voiture.
Tamam, Uyuşturucu testi asetaminofen gösteriyor.
SIEGE DE LA POLICE L'analyse toxicologique montre de l'acètaminophen.
KUŞATMA
"LE SIEGE"
Siege of Leningrad'daki Rus vecizesiydi :
C'était la devise des Russes lors du siège de Leningrad.
357'lik bu koltuğu, kızını ve konsolu delip geçer.
La balle traverserait le siege, Lynn, le tableau de bord.
F.B.I. GENEL MERKEZİ WASHINGTON
SIEGE DU FBI, WASHINGTON, DC
F.B.I. GENEL MERKEZİ SABAH 05 : 17
SIEGE DU FBI 05 h 17
F.B.I. GENEL MERKEZİ WASHINGTON
SIEGE DU FBI WASHINGTON
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER BİNASI NEW YORK
SIEGE DES NATIONS UNIES NEW YORK
Hartum Kuşatması'ndan kaçarken onu Nil'de timsahlar yedi.
Mange par les crocodiles, dans le Nil, en fuyant le siege de Khartoum.
Ml6 KARARGAHl LONDRA
SIEGE DE MI6 LONDRES
Ml6 KARARGAHl, İSKOÇYA bir kimyasal bomba etkisinde.
SIEGE DE MI6 ECOSSE c'était une bombe chimique.
Merkezlerinin Avrupa'da bir yerde olduğunu düşünüyorlar.
ils pensent que Ie siege est quelque part en Europe.
Dikkat et, Jimmy.
Prenez un siégé.
- Bütün gün mahkemede miydin?
La Cour a siégé?
Jüri toplandıktan sonra cesetleri göstermek için onları geri getireceğim.
Quand le jury aura siégé je les ferai revenir pour voir les corps.
Miki'nin kahraman savunması, düşmanın stratejisini yok etti, Washizu, Birinci Kale'de Inui'nin saflarını ok yağmuruna tuttu.
Messire Miki a réussi à contenir l'ennemi. Quant à Messire Washizu, il a rompu le siége des hommes d'lnui, et s'est porté au secours du fort Deux.
Washizu ve Miki'nin adamları, düşmanı Garnizon'da tuzağa düşürmek üzere peşlerinden gittiler, efendim.
Les deux généraux ont chassé Fujimaki, le félon, dans sa citadelle du Nord. Il est en état de siége.
Gannon... Üniversitede birçok akreditasyon komitesine katıldım. Söz veriyorum... bu gece bitmeden "Sosiyal" Bilimler dalında diploma alacaksın.
Gannon, j'ai siégé dans des tas de comités universitaires donc je vous promets qu'avant que vous partiez, vous aurez un diplôme en arts lillibraux.
Senato bütün gün şu Spartacus hakkında toplantı yaptı.
Le sénat a siégé toute la journée sur cette affaire de Spartacus.
15 sene yargıçlık yaptım. Hep masumları korumaya, suçluları da cezalandırmaya çalıştım.
Pendant les 15 années où j'ai siégé, je me suis appliqué à défendre les innocents et à punir les coupables.
Sen. George McLewís 22 yıllık görev hayatı ardından bugün senatodan istifa ettiğini açıkladı.
Le sénateur MacLewis vient de démissionner après avoir siégé 22 ans.
Kabine ekonomik kriz yüzünden Downing Sokağı'nda saat ondan beri oturum yapıyor.
... Ia crise économique. Le cabinet a siégé en continu.
MUHAFAZAKAR PARTİ
SIEGE DU PARTI CONSERVATEUR
Arjantin, Mısır, İspanya, Paraguay. Merkezi de Almanya'da.
en Argentine, en Egypte, en Espagne, au Paraguay, mais son siége est en allemagne.
Sendika genel merkezindeki kasadan bahsediyorum.
Je parle du coffre au siégé du syndicat.
Tabi, çiftçilerden biri arabana bir çuval soğan devirirse, senin de ona bir miktar içki vermende sakınca görmem.
Bien sûr, si un fermierjette un sac d'oignons sur votre siége arriére, vous pouvez laisser quelques dos mouillés dans son champ.
Yargıç, 11 sene boyunca Temyiz Mahkemesinde görev aldı.
Il a siégé 11 ans au tribunal...
Bu lanet sandalyede bir şey yok.
Il n'y a rien sur ce foutu siége.
Çok heyecanlıyım. Siz hiç jürilik yaptınız mı?
Vous avez déjà siégé?
Temyiz mahkemesinde bana görev ayarlanması karşılığında... oysahtekarlığıyla suçlanan ve önemli biri olan sanığı beraat ettirdim.
En échange d'un rendez-vous avec un siége à la cour des Etats-Unis. J'ai rejeté toutes les charges de fraude électorale contre un accusé influent.
benim akü öldü tabi ki, Mr. Merrick.
Ma batterie est à plat. Bien sûr. Les clés sont sous le siége.
Oyle bir okul ki, mezunlarindan ikisi... Beyaz Saray'daki Oval Ofis'te oturdular.
Une école, dont certains diplômés ont siégé au bureau du Président à la Maison-Blanche.
Gemide, koltuğun altında.
Dans le bateau, en dessous du siége.
Yani perşembeleri, ana şubenin kasası para dolu oluyor.
Jeudi, le siége touche le gros lot.
Ulusal Güvenlik Konseyinde bulunduğum.. yıllar bopyunca... Kabinenin içerisindeydim..
- Pour ce qui est de l'expérience... au cours des ans, j'ai siégé au Conseil de la sécurité nationale... j'ai été membre du cabinet... j'ai rencontré les chefs parlementaires...
Varil kalmamıştı.
J'ai pas de siége.
- Otur Sun-Joo.
- Sun-Joo, prends un siége.
Sadece geçmişini kontrol ediyoruz.
SIEGE DU FBI WASHINGTON Simple enquête de routine.
En çirkinleri benim tahtımda oturuyor.
Regarde. On dirait que le plus moche est assis sur mon siége.
Arka koltukta büyük bir bıçağım var yolcu koltuğunda bir balta ve pantolonuma sıkıştırdığım eski Beretta.
J'ai une machette à l'arriére, une hache sur le siége avant et mon vieux Beretta calé dans mon froc.
İlk ben doğduğum için özür dilerim, Anne.
je suis désolé d'être né par le siége, Maman.