Signe Çeviri Fransızca
20,140 parallel translation
Resmen alt üst oldum. Ayrıca ay da tam benim burcun yörüngesine girdi.
Je suis vraiment claquée, et cette lune mets mon signe du zodiaque à l'épreuve, et je pense qu'on devrait...
Putin kabuslarımın hepsinde duyuyorum. Cece'ye çatı katı anlaşmamızı imzalattır.
Écoute, fais en sorte que Cece signe le règlement du loft.
Komutanım, her yeri aradık.
On a fouillé partout. Aucun signe d'eux.
Bu yüzden neden sözleşmeleri imzalamıyoruz? Sadece beş saniyeni alacak.
Signe les contrats, ça prendra 5 secondes.
- Sonra gider temizleriz seni.
Je signe rien du tout.
Anladın mı beni? Lütfen şunu imzala gitsin.
Je t'en prie, signe les papiers.
O sözleşmeyi imzalayacaksın, sonra da eve karının yanına gideceksin.
Signe et rentre auprès de ta femme.
Ama sizin tarzınıza kimse anlaşma imzalamayacak.
Mais tels quels, on vous signe pas.
Babasından iz yok.
Aucun signe du père.
Bir anlaşma yaptıktan sonra ve bu anlaşma için bana 77 dolar ödeyeceksiniz.
On signe cet accord et ensuite vous me payez 77 cents au lieu d'un dollar pour cet accord.
"Bir tanesinin saçı sokağın başından sonuna kadar dalgalanıyor... "... ama bakımlı gözüküyor fakat kalbi Inkburg'da. "
Une d'entre elle lui fait signe avec envie de l'autre côté de la rue, mais il maintient que pour le moment, son cœur appartient à son salon de tatouage, Inkburg. "
Nasıl olduğunu anlamıyorsanız sebebi aleyhinize eğilmiş olmasıdır.
Si tu vois pas ça, c'est mauvais signe.
Pazartesi görüşürüz.
Signe, t'es des nôtres.
Bu sütyen vajinanın ölümü olur.
Cette brassière signe la mort de ton vagin.
Bir işaret ver. Bir ipucu.
Fais-moi un signe, donne-moi un indice.
Bu iyiye işaret değildir herhalde.
C'est pas bon signe, hein?
"El sallayabilir misin?"
Tu peux faire un signe de la main?
İstismar bulguları.
Signe de violence.
Çok hasta bir topluma uyum sağlamış olmak akıl sağlığının ölçüsü değildir.
Ce n'est pas un signe de santé mentale que d'être équilibré dans une société malade.
- İmzanı at.
- Signe.
Ayrıca çıkarılmış kısım için gizlilik sözleşmesi yapmamı istersen...
Et si tu souhaites que je signe un accord de confidentialité sur le chapitre que j'ai retiré...
Jane Scott'un cesedinden iz yok.
Aucun signe du corps de Jane Scott.
Bay Chadwick içeride, ama Bayan Frost'tan iz yok.
M. Chadwick est à l'intérieur, mais aucun signe de Miss Frost.
Mesai saati kartlarını imzalayan adam.
Qui veut savoir? L'homme qui signe vos cartes de pointage.
Bu iyiye işaret değil mi?
C'est bon signe, non?
Hiçbir belirti, hiçbir şey yoktu.
Aucun signe, rien.
İlk ölen, diğerine bir işaret yollayacak.
Le premier qui meurt envoie un signe à l'autre.
İşaret mi?
Un signe...
Göndereceği işareti nasıl anlayabileceksin ki?
Comment savoir si c'est un signe?
İşareti alana kadar.
J'ai reçu un signe.
Bir işaret daha göster.
Donne-moi un autre signe.
Çatı katı antlaşmamızı bile imzalamadı.
Elle n'a même pas signé notre règlement de colocation.
İki hafta sonra anlaşma yapıldığında yüzde on yedi artış olacak.
On cherche un saut de 17 % dans deux semaines quand le contrat sera signé.
Bu delilik için kayıt olmamıştım.
J'ai pas signé pour ces conneries.
Ben de "Richie bu çok sikko bir anlaşma." demiştim. Sen yine de kabul ettin çünkü hayatında bir kez olsun... -... çılgınca bir şey yapmak istedin.
Je t'ai dit qu'il était merdique, mais t'as signé quand même, car tu voulais faire un truc dingue.
Anlaştık tamamdır.
On l'a signé! - C'est fait.
Formları imzalamış mı?
Elle a signé les papiers?
Kontratımız var.
On a signé un contrat.
Belgeleri imzaladın mı?
Tu as signé les papiers?
O bildiriye imza attınız.
Vous avez signé cette déclaration.
Ufacık bir şüphe dahi duysaydım sigorta tahakkukunu hayatta imzalamayacağımı biliyordu.
Il savait que je n'aurais jamais signé les papiers pour l'assurance si j'avais eu le moindre doute.
O zaman asla zararları telafi edilmezdi.
Et si je n'avais pas signé, pas de remboursement des dégâts.
Bir şirket ile anlaşınca böyle olur.
T'as compris... ce qu'il se passe quand t'es signé?
Ben bir grup ile anlaştım.
J'ai signé un groupe.
Bir grupla anlaştım baba.
J'ai signé un groupe, papa.
Hannibal ile anlaştım.
J'ai signé Hannibal.
Bu konuyu sikik Elvis Presley ile anlaştıktan sonra dert ederiz.
On verra ça quand on aura signé ce putain d'Elvis Aaron Presley!
Şu üzerinde imzası olan, sayı yaptığı beyzbol topunu buldum.
Cette balle de baseball, celle qu'il a signé.
Will o işe girdiğinde kendini tehlikeye attı, senin gibi.
Will s'est mis lui-même en danger au moment où il a signé pour ce job, tout comme toi.
Amir Sousa ile birlikte beyanname imzaladık. Muhbir olarak güvenliğine kefil olduk.
Le chef Sousa et moi-même avons signé une déclaration sous serment, attestant de sa crédibilité comme témoin.
İyi olması imkansız.
C'est sûrement pas bon signe.