English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ S ] / Socrates

Socrates Çeviri Fransızca

108 parallel translation
Socrates'i, William Pitt'i seçebilirsin VIII. Henry'i seçebilirsin.
Vous pouvez choisir Socrate, William Pitt, Henri VIII.
Socrates'in... bunu açıklayamam.
Socrate... C'est difficile a expliquer.
Socrates, Plato ve Aristo.
Socrate, platon et Aristote.
Socrates, kirletme. Kirletme.
- Reste propre, Socrate.
- Socrates, Homer ve Aristotle.
Un Socrate, un Homère et un Aristote.
- Socrates'in ölümü?
- La mort de Socrate?
- Bunu tartışacak durumda değilim ama..... Socrates'in, Buda'nın, Schopenhauer'in ve hatta Ecclestiastes'ın felsefelerini okuyunca..... ikna edici olduklarını görüyorum.
- Je ne vais pas le démontrer ici : Ia lecture de Socrate, Bouddha, Schopenhauer ou de l'Ecclésiaste est très convaincante.
Pedro Socrates, yaş : 15 baba adı : Julio, anne adı : Ambrosia.
Pedro Socrates, fils de Julio et d'Ambrosia, 15 ans, cité Tucuma, exact?
Sokrat gol attı. Yunanlar çılgın gibi seviniyor.
Socrates est là!
Lincoln'ü öldüren manyak Dr. Martin Luther King'in, Kennedy'lerin, Lumumba'nın katilleri Joan D'Ark'ı yakan, Socrates'i zehirleyen, İsa'yı çarmıha gerenler tüm katiller bağırır, "meşru cinayet" diye.
Le maniaque qui a tiré sur Lincoln... les tueurs du Dr Martin Luther King, des Kennedy, de Lumumba... ceux qui ont brûlé Jeanne d'Arc, empoisonné Socrate, crucifié le Christ... tous les assassins pleurent, "Homicide justifiable."
Tanrım! Socrates'ı okudum.
J'ai lu Socrate.
Socrates.
Socrate.
Hem zaten, ölümün nesi bu kadar korkunç ki? Socrates'ın da felsefik bir şekilde açıkladığı gibi, ölümün ne olduğunu bilmediğimiz için ondan korkmak mantıksız.
Après tout, la mort ignorant ce qu'elle est, pourquoi la craindre?
Sokrates,...
Socrates,...
Socrates Fortlow.
Socrates Fortlow.
Bilge bir adamın adı olduğu için annesi ona Socrates adını vermiş.
Sa mère l'avait appelé Socrates, car c'est le nom d'un sage.
Socrates yalnız bir adamdı.
Socrates était un solitaire.
Socrates el arabasıyla sokakları dolaşırdı çünkü böylece en azından özgür biri olduğunu söyleyebilirdi.
Socrates sillonnait les rues avec son caddie, car au moins, il pouvait dire qu'il était son propre patron.
Socrates'le ilk karşılaşmam Crenshaw'daki bir inşaatın yanından geçerken oldu.
J'ai rencontré Socrates sur un chantier de construction à Crenshaw.
Socrates'i oradan dışarı ancak üç adam atabildi.
Il fallut trois hommes pour évacuer Socrates.
Socrates, South Central'daki neredeyse bütün süpermarketlere iş için başvurdu.
Socrates avait postulé dans presque tous les supermarchés de South Central.
Socrates her gece kendine bir not verdi.
Chaque soir, Socrates se mettait une note.
Socrates her koyunun kendi bacağından asıldığına inanırdı.
Socrates estimait que chacun a son fardeau à porter.
Socrates!
Socrates!
Socrates.
Socrates.
Ee, burada ne yiyorsun, Socrates?
Qu'est-ce que tu manges, Socratch?
Hey, lola, adamım Socrates'e şu tavuktan biraz daha getir.
Yula! Remets du poulet pour mon ami Socrates.
Bu harika, Socrates.
C'est excellent, Socrates.
Socrates Darryl'in kendisine saygı duyduğunu ve ne düşündüğünü öğrenmek istediğini anladı.
Socrates voyait que Darryl le respectait et qu'il voulait avoir son avis.
Socrates çocuğa elini uzatıp ona işlerin yolunda olduğunu her şeyin yoluna gireceğini söylemek istiyordu.
Socrates avait envie de dire au gamin que tout allait s'arranger.
Buralarda harcayacak vaktim yok, Socrates Fortlow.
Je n'ai pas le temps de traîner ici, Socrates Fortlow.
Howard? Howard, Socrates geldi.
Howard, Socrates est là.
Sen böyle dememiş miydin, Socrates?
T'es pas de cet avis, Socrates?
Ah, tabii ki, Socrates o çöplükte nefes nefese kalan ve güçlükle soluk alan o çocuğu duydu.
Socrates l'avait bien sûr entendu haleter dans ce container.
Ve bu dokunuşla belki Socrates de daha iyi bir şeyler görebilirdi.
Et Socrates aussi entrevoyait-il peut-être un avenir plus serein.
Socrates'in hayatında bazı zorlu kavgalar olmuştu ama en zoru da, hiçbir şey yapamadığı zamanlardı.
Socrates avait connu des moments difficiles, mais le pire, c'était l'impuissance.
Socrates Darryl'ın korktuğunu gördü.
Socrates voyait bien que Darryl avait peur.
Arkadaşını kollasan iyi edersin, Socrates.
Tu devrais surveiller ton copain.
Burada sana iş yok, Socrates Fortlow.
T'as rien à faire ici, Socrates Fortlow.
- Merhaba, adım Socrates Fortlow.
- Je m'appelle Socrates Fortlow.
Hayır, sen aptal değilsin, Socrates Fortlow.
T'es loin d'être stupide, Socrates Fortlow.
Benim hakkımda ne düşünüyorsun, Socrates? Ne dedin?
Qu'est-ce que tu penses de moi?
Senin görevin bitti, Socrates.
Tu as fait ton boulot, Socrates.
Çünkü Socrates en dip noktaya vurmuştu.
Car Socrates avait touché le fond.
Socrates'i duydun mu?
Vous avez lu Socrate?
Leonardo da Vinci eşcinseldi, Michelangelo, Socrates, ve Shakespeare da öyle, ve hemen hemen, bizim güzellik diye algıladığımız şeyleri yaratan, diğer herkes eşcinseldi.
Léonard de Vinci était homosexuel, et Michel-Ange, Socrate, Shakespeare... et presque tous ceux qui ont forgénotre concept de la beauti
Socrates, Atina'nın kurallarını yıkmaktansa adil olmayan bir şekilde ölmeyi seçti.
Socrate préféra être injustement exécuté plutôt que d'enfreindre les lois d'Athènes.
Socrates ölüme mahkum edildi.
Socrate est condamne a mort.
Her neyse, sonra Socrates...
Bref, Socrate...
Socrates'in çirkin olduğunu söylemiş miydim?
L'ai-je dit?
Socrates çirkindi, Platon şişkoydu ve Aristotales kadın elbiseleri giyerdi.
Il etait moche, Platon gros et Aristote maniere.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]