Solitude Çeviri Fransızca
1,928 parallel translation
Bu senin yalnız ve sefil hayatınla ilgili.
C'est au sujet de votre vie de solitude et de tristesse.
Yalnızlığının tadını çıkar.
- Profite de ta solitude.
Yalnızlık.
De la solitude.
Yukarıda, sessiz kaledeyim.
Je serais là haut, dans mon forteresse de la solitude.
Yaptığımız her neyse... bazı zamanlar yalnız kalabiliyoruz.
On traverse souvent des moments de solitude.
Oluşturduğun yalnızlık kalesine sızabilecek birisi.
Un professionnel qui puisse pénétrer cette forteresse de solitude que tu as érigée.
Temiz hava, tenha bir ortam, insana zihin açıklığı veriyor.
L'air frais, la solitude. Ça m'éclaire.
Bu kadar çok yalnız gibi görünen kişi sözüm ona yalnızlık çekiyorsa, tek başına yalnız olmak bağışlanamaz bir bencillik olurdu.
"Alors que tant de personnes sont seules et semblent l'être, " ce serait extrêmement égoïste de souffrir seul de solitude. "
Yalnızlığının farkında olabilen tek varlık olan insanoğlu için yalnızlık en derin muammadır.
"La solitude est le fond ultime de la condition humaine. " L'homme est l'unique être qui se sente seul. "
Yalnız kaldığım bu dönem benim için çok zor oldu Ruth.
Cette, heu, période de solitude a été très dure pour moi, Ruth.
Ama burada, senin yanlızlık kalende, Eğitimin için, gezegenimizin özellikleri tekrar yapılandırıldı.
Mais ici, dans ta forteresse de solitude, la géographie de notre planète a été reproduite pour ton entrainement.
"Solitude"
"Solitude"
Yalnız başına kafa dinlendiriciydi..
C'était la solitude.
Aşk yalnız kalmaktan korkan ezikler içindir.
C'est pour les paumés qui ont trop peur de la solitude.
Yalnızlık Kalesi.
La forteresse de solitude.
Bu alışık olduğum yalnızlıktan oldukça farklıydı.
C'était très différent de ce que j'avais connu jusqu'ici dans ma solitude.
Umarım yalnızlığın tadını çıkarmışsındır çünkü bir daha seni gözümün önünden ayırmayacağım.
- J'espère que tu as bien profité de ta solitude parce que je ne laisserai plus rien t'écarter de ma vie.
Burada... Yalnızlık Kalesinde yanıtları birlikte bulmaya çalışacağız.
Ici, dans cette forteresse de solitude, nous essaierons d'y répondre, ensemble.
Mutluluk, hüzün. Belki de yalnızlık.
Joie, tristesse... solitude, peut-être.
Burnu onu insanoğlundan daha uzaklara, daha yukarılara götürüyordu Dünyadaki en büyük yalnızlığın manyetik kutbuna doğru götürüyordu!
Jusqu'ici, son nez l'avait amené à s'élever, à s'éloigner de toute humanité Toujours plus attiré par le pôle magnétique... de la plus grande solitude possible.
Soyutlanmamızı ve sessizliği seviyorum.
Vous savez, j'aime bien notre solitude, ici. Le silence.
Soyutlanma ve yalnızlık birbirinizden şüphelenme ve nefret etme.
Isolement, solitude, la haine et le soupçon de tous envers tous.
Yalnız kalmak isteğine saygı duymalıydım.
J'aurais dû respecter ton besoin de solitude.
Oluruna bırakmaktan bir şey olmaz.
La solitude ne me gêne pas.
# Bir arkadaşı var, yalnızlık # kendi kıyafetlerini derede yıkıyor # sabah ve akşam
Elle n'a qu'une seule amie, la solitude. Elle lave son linge au ruisseau matin et soir.
Yarıştan önceki gün yalnızlığı tercih ederim.
J'aime la solitude avant une course.
Bir çok Yalnızlıkta.
Dans la foule, dans la solitude.
Sükunetini ve Yalnızlığınıda bile bana verirmisin.
Donne-moi aussi ton calme, et aussi ta solitude.
Yalnızlığını bana verirmisin.
Donne-moi.. ta solitude.
Ve yıllarca uğraşıp, onu bir türlü bulamamak.
Et après des années de solitude, le trouver, mais ne pas pouvoir l'avoir.
Benim dinim yalnızlıktır.
La solitude est ma religion.
- Yani, bana göre erotizm, Baudelaire için işlerinde çok önemliymiş ama bu onu yalnızlığa da itmiş.
Je pense que l'érotisme a servi de moteur à l'œuvre de Baudelaire. Mais il a aussi provoqué sa solitude.
Merak etme. Yalnız kalmaya alıştım.
T'en fais pas, je me suis habituée à la solitude.
Yalnızlığımdan nasıl kurtulurum?
Comment se débarrasser de la solitude?
Profesyonel siyah yalnız bir kadının kaderi yalnızlık ve mutsuzluktur.
Une professionnelle célibataire noire est destinée à la solitude.
Gerçekten yapayalnız biri.
Il sera toujours seul, avec sa solitude...
Yalnızlıkla nasıl baş edebiliyorsun?
Comment faites-vous face � votre solitude?
İnzivaya mı çekilmek istiyorsun?
Songerais-tu à une vie de solitude?
Zaten, insanlar seni tek başına kalmana izin vermeyecek kadar çok seviyor.
Et puis, les gens t'aiment trop... pour te laisser vivre en solitude.
Sen yalnızlığı seçmedin mi?
N'avez-vous pas vous-même choisi la solitude?
Yalnızlığını gizlemekte çok yetenekliydi.
Il était très doué pour masquer sa solitude.
O tür bir yalnızlığı hissettin mi hiç?
As-tu éprouvé pareille solitude?
Hapis denince korkulan şeyler arasında... özgürlüğünü yitirme, kötü yemekler, klostrofobi, yalnızlık vesaire vardır. Bunların hiçbiri, ya beni düzerlerse diye duyulan korkuyla kıyaslanamaz.
De toutes les craintes des prisonniers, la perte de liberté, la mauvaise nourriture, la claustrophobie, la solitude, aucune n'est comparable à celle de se faire enculer.
Git ve yalnız hayatına dön. Çünkü bitti.
Profite bien de ta solitude.
Ucu bucağı olmayan yalnızlıklara varan yolculukların birikimini bilmezler. Hiç bilmezler.
Mais du goutte à goutte... de l'interminable solitude sans fin... ils ne savent rien.
Hayır. Bir yalnızlık şarkısı.
Non, une chanson sur la solitude.
Yalnızlığım gece havası gibi. Gözle görülmez, elle dokunulur
Ma solitude est invisible Mais évidente au toucher
Yanlızlık berbat birşey.
La solitude, c'est le pire.
Arkadaşlığınıza güvenmek zorunda kalsam yalnızlıktan ölürdüm.
Si je n'avais que toi pour toute compagnie, chère Millie, je mourrais de solitude.
yalnız kaldığımda, konuşmalarımızı hatırlıyorum, ve dün biri sana olan aşkımı duyunca afalladı. "
Durant mes rares moments de solitude, je me plais à imaginer nos conversations. Hier, j'ai même affolé un canard en lui déclarant mon amour pour vous.
- Yalnız.
- De la solitude.