English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ S ] / Sou

Sou Çeviri Fransızca

1,641 parallel translation
- Borçlarını ödedi mi?
Il a pu rembourser? Chaque sou.
. Jane Fairfax beş parasız bir yetim, kızına arkadaşlık etsin diye Albay Campbell yanına aldı.
Jane Fairfax est orpheline sans le sou élevée avec un certain style par le colonel Campbell comme compagne de sa fille mais maintenant la fille est mariée et Jane doit trouver un emploi
Güzel bayan, güzel bayan, bize bir peni verin, lütfen!
Jolie fille, jolie fille, donnez nous un sou, s'il vous plaît!
Lütfen güzel bayan, bir peni yanlızca!
S'il vous plaît, jolie dame, seulement un sou
İkisi de Ted, ceplerinde tek kuruş olmadan öldü. Bu bana olmayacak.
Les deux, Ted, sont morts sans un sou.
Onu meteliksiz, umutsuz, sevgisiz ve işi bitmiş olarak görmek istiyorum.
Je veux le voir sans un sou, sans espoir, [br] sans amour.
Burası Ritter in Sou-west Com 3
Ritter, du P.C. Sud-ouest.
- Uğur param, şanslı patlatıcım.
- Un sou chanceux... mon détonateur chanceux et mon explosit chanceux.
Çıkart onları, çıkart, çıkart.
Pas-un-sou!
Sigorta şirketleri bizleri ürkütüyorlar, ve kuruş dahi almıyoruz.
Les assurances nous redoutent, et on ne vous prend pas un sou.
Bana derhal ayrılmamı ve iki seçeneğimin olduğunu söyledi... ya kovulma kabul edip, hiçbir şey almayacaktım, ya da bu mektubu yazıp, istifa olduğunu belirtecek ve şirket de bana suskun kalmam için nakit 10.000 $ verecekti.
Il m'a dit de partir immédiatement. J'avais à choisir : être renvoyée sans un sou, ou écrire cette lettre de démission et la Cie me donnerait 10 000 $ en liquide pour me taire.
Üzgünüm ama burada her kuruşun değeri vardır.
Désolée mais ici un sou est un sou.
- O zaman benim gönlümü kazan. - O zaman parayı almayacağım.
Alors, faites-le à mon nom, ou je ne verrai pas un sou.
Yeni para gibi gıcır gıcır oldun.
Tu brilles comme un sou neuf.
Müzik plağı için bozuk paran var mı?
Vous avez un sou pour le juke-box?
Çeyreğin var mı?
Vous avez un sou?
- Sadece ondan bir çeyrek sordum.
- Je lui ai demandé un sou.
Beş parasız bir katil zanlısı olurum ve sende bir yerlerde olursun.
Je serai un suspect sans le sou et toi, tu te la couleras douce.
Müzik kutusu için bir kıza bir çeyrek verdim.
J'ai donné un sou à une fille, pour le juke-box.
- $ 200, ve sen parasız değil miydin?
- 200 $? Tu n'avais pas le sou.
Çok cimrisin. Ve orta sınıf para kısmaların.
Tu es tellement pingre et grippe-sou et bourgeois.
Onları bir kuruşsuz bıraktım.
Je les ai laissés sans un sou.
- Parlak bir 5 kuruş.
- Un sou neuf.
"'Karnın aç ve paran yok, Yiyecek çalar mısın? "'
"Vous avez faim et êtes sans le sou. Vous volez?"
Söz noelden açılmışken... Monica ve ben yeni bir işe başladığımızdan ötürü bu sene neredeyse hiç paramız yok. Bu nedenle belki de bu sene Gizli Noel Baba'yı yaparken herkes sadece bir hediye alır.
A propos de Noël... comme on commence notre affaire et qu'on n'a pas un sou... cette fois, ça pourrait être secret et limité à un cadeau.
114. mil, jilet gibi oldu.
Mon 1 1 4 est propre comme un sou neuf.
Üzgünüm geriye hiç para üstü getirmedik.
Jusqu'au dernier sou.
Koskoca çimento fabrikası var. Bana asla bir kuruş bile vermedi.
Il a une cimenterie immense, il m'a jamais filé un sou.
- Hayır bayım, Rick Magruder, avukatım, eski karınızı... son kuruşu da ödemiştim.
Non, Rick Magruder, avocat de votre ex-épouse Je lui donnerai plus un sou Ce n'est pas ce qui m'amène
Çeyrek franka ne dersin?
Et pour un sou?
Sana çeyrek frank harcayabilirim.
Il me reste un sou pour toi.
- Para getirmiyorsun.
- Tu ne nous rapportes pas un sou.
- Nasıl oldu bu?
Jusqu'au dernier sou.
İlk başta, içki içmek, maç izlemek ve Lady'nin etrafında dolanmak için eve gelirdi ama daha sonra şehre inip kuyruk sallayanların peşine takılırdı.
Au début, il restera chez lui à boire et à regarder le sport... à la télévision et à faire des câlins à la belle. Mais sou peu, il retournera à la décharge publique... pour s'accoupler avec quelqu'un de son espèce.
Müşterileri casuslardan ayıralım, açgözlülükle, ihtiyacı! ve bana güvenenlerle güvenmeyenleri...
Voyons qui sont les acheteurs, les curieux, les sans-le-sou, les rapaces, ceux qui me font confiance et ceux qui se méfient.
Lord Appleton Smythe'nin parası bitmiş gibi.
Il semble que Lord Appleton Smythe n'ait plus un sou.
Ve planımız, paramız bitene dek Malezya'da eğlenmekti.
Le but était de s'éclater en Malaisie jusqu'à ce qu'on n'ait plus un sou.
Hiçbir haltımız yok.
On a pas un sou!
Ben KGB'yi çözmüştüm. Normal şartlar altında onun bütün parasını almak isterdim. Ama fazla zamanım yoktu.
J'ai finalement chopé celle de KGB, et d'habitude je l'aurais laissé mâchouiller ses biscuits jusqu'à ce qu'il n'ait plus un sou, mais je n'ai pas le temps.
Ön taraftaki 500 sıra kişi başı 2 peni olsa bunun dışında arkalardaki 400 sıra 3 peni ve minder için de fazladan 1 peni.
500 places à deux sous au parterre. Plus 400 derrières à trois sous, un sou par coussin.
Bir gün kendi restorantımı açtığım zaman paranı her kuruşuna kadar geri alacaksın.
Quand j'ouvrirai mon restaurant je te rembourserai jusqu'au dernier sou.
Devlet hastanesi olarak nakit sıkıntımız var.
C'est un hôpital public sans le sou.
Hiç kimseyi tanımıyorum.
J'ai pas un sou. Je ne reconnais personne.
Tabii ki beş parasız ve yalnız öldü.
Mais il est mort seul et sans le sou.
Eğer 30. yaş gününde... saat 18 : 00'dan önce... evlenmemiş olursan... bu senin dünyaya geliş saatindi... tek bir lanet olası... sent alamaya...
si tu n'es pas marie avant 18 h 05, au jour de ton trentieme anniversaire, heure a laquelle tu es venu au monde, tu n'auras pas le moindre sou, et m...
Eğer evlenmezsen tek bir sent bile alamadan kalır ve ce...
Si tu ne te maries pas, tu te retrouves sans un sou, et m... et m...
Tek kuruş vermeden kesiyorsun bizi!
On sera sans le sou!
Üzerimde bir kuruş para yok.
J'ai pas un sou.
Belki bu para sana da şans getirir.
Mon sou sera peut-être chanceux pour toi aussi.
Ama, kendine ait bir parası yok...
Lui n'a pas un sou.
Daha fazla koy.
Vous n'aurez pas un sou de plus!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]