Stereo Çeviri Fransızca
421 parallel translation
- Stereo. Oldukça iyi, hah?
- Pas mal, la stéréo, hein?
Mono-kantor yerine stereo kantorlar düşüncesi bana cazip gelir.
L'idée de chantres en stéréo plutôt qu'en mono me plaît assez.
Bir sonraki sokak evlerle dolu. - Herkes kocaman evlerde oturuyor. - Stereo plakları var mı?
À droite une grande librairie, un beau magasin de fruits...
Bir yıI önce Stereo Heaven'da tanıştık.
De notre rencontre, il y a un an.
Benim çalıştığım plakçı dükkanı.
Au Stereo Heaven, où je travaille.
- Şehirde Stereo Heaven'da çalışıyor.
- Elle travaille au Stereo Heaven.
Ve şimdi de stereo.
ET MAINTENANT, EN STÉRÉO
Stereo izleyebilirsiniz.
Et maintenant en stéréo!
Stereo durdu.
À ce moment, sur un dernier accord, le disque prit fin.
- Canlı stereo cihazım bozulmuş mu?
Ma radio est morte?
Yani ben stereo Frank Sinatra mı taşıyormuşum?
Un enregistrement de Sinatra?
- Daytona Speedway... Stereo.
- La course de Daytona... en stéréo.
Bu yüzden büyükler onlara öğretir, hem de stereofonik olarak.
Alors les aînés leur enseignent, et en stéréo!
Bu stereo.
La chaîne stéréo est ici.
Bu mükemmel yıldızları, gözlerinizin önünde, hem de reklam kesintileri olmadan, stereo ve renkli olarak, hayran kalacak ilk siz olun.
Soyez le premier à vous émerveiller devant ces stars somptueuses grâce à la magie du son stéréophonique et des images aux couleurs chatoyantes, tout ça sous vos yeux sans interruption publicitaire.
ITC, stereo, zaman ve direnç.
ITC, résonance et résistance.
Şu stereo'yu dinle.
Ecoute le son stéréo.
Ve üzerinde o küçük "Pacific Stereo" işaretini taşımasını mı?
Avoir le panneau : Pacific Stereo au-dessus de ta tête?
Belki stereo kulaklık tarzı bir şey olabilir.
Peut-être dans le style d'un casque stéréo.
Sen şu bilgisayar malzemelerinden istiyorsun... Bilirsin stereo sistemi gibi.
Il vous faut des composants électroniques... comme pour de la stéréo.
... 3 renkli ekran, stereo hoparlörler... ve sana maliyetine veririm.
... 3 couleurs pour la vidéo, et en stéréo... Je vous le fais à prix coûtant.
- Ne konuşuyorlar? - Bu telefon değil ki dürbün.
- Les jumelles, c'est pas stéréo.
Bir teyp hediye etmişti.
On lui a offert une stéréo.
- Ve o verandada ayakta duruyor.
Y a-t-il la stéréo?
Bu beyefendi karısının mink etolünün rengine uyan bir müzik seti bakıyor.
Ce monsieur veut une chaîne stéréo assortie au vison de sa femme.
Şimdice hoş bir müzik yardımıma geldi. Açık bir pencereden ve anında, yapılması gerekeni gördüm.
Car, à présent, une musique enivrante venait à mon aide... par une fenêtre ouverte, et en stéréo... et, aussitôt, j'ai Vidie ce qu'il fallait faire.
- Stereo tertibatı olmasın?
Ça peut être une chaîne hi-fi?
Belki biraz müzik dinleyebiliriz. ya da... biraz TV seyrederiz!
Peut-être qu'on pourrait écouter de la musique sur la chaîne stéréo... ou regarder un peu la télé!
Ve müzik seti buraya olur ve bir ayna altın kaplama çerçeveli.
Et ici, la chaîne stéréo, et un miroir dans un cadre doré.
Ses sistemi ve tüm aksesuarları olan bir araba satın alacağız.
On va s'acheter une voiture. Avec la stéréo et tout.
Bu işi kabul ettiğinizde, Bay Farnsworth, antika ses ekipmanlarınızı değiştirip, benimkilerden alabilirsiniz.
Vous pourrez changer votre vieille chaîne stéréo... et acheter une des miennes.
Pikabın mı bozuk?
Votre stéréo est en panne?
Burası King Stereo 92, KKNG Oklahoma City.
ici radio knng 92, programme stéréo,
Teybimde dinlerdim.
Je la passais sur ma stéréo.
Bir ev, buzdolabı, bulaşık makinesi, çamaşır makinesi, kurutma makinesi, TV, müzik seti, motosiklet, otomobil var.
J'ai une maison, un frigo, un lave-vaisselle, un lave-linge, une télé, une stéréo, une moto, une voiture.
Müzik setimi, peruğumu ve kırmızı ayakkabılarımı sana bırakıyorum.
Je te laisse ma chaîne stéréo, mes bottes rouges et mes perruques.
Benim adım da Love Machine.
À bord, j'ai une chaîne stéréo... télé couleur. On m'appelle "Love Machine".
Müzik setinin altındaki ve hatıra bardaklarının bu tarafındaki her şey.
Sous la stéréo, de ce côté-ci du tableau.
Yıllardır yaşadığından daha büyük bir zevkten söz ediyorsak 1200 dolarlık aptal bir setten fazlasını getirmelisin.
On parle du plaisir que tu n'as pas éprouvé depuis des années. Et toi, tu parles d'une chaîne stéréo minable à 1200 dollars?
- Sana o seti alırım.
- La chaîne stéréo.
73 model bir Lincoln Continental. Ful aksesuar. Aircondition'ı var.
Une lincoln continental, mark 4, 1973, elle est équipée å mort, elle a la climatisation, la stéréo, la direction, le freinage assistés les sièges et les vitres assistés et un prix qui est juste trop élevé!
Benim müzik setim...
C'est ma stéréo...
Bu, senin ve arkadaşlarının oyuncağı değil.
Cette stéréo n'est pas un jouet pour toi et tes copains.
- Yani müzik seti de benim?
- La chaîne stéréo est à moi aussi?
Seninle de tanıştığıma memnun oldum. Byn.Robistat müzik setini nereye kuralım?
- Mlle Robistat où je mets la stéréo?
Müzik açmamı ister misin?
Je t'allume la stéréo? Non!
Her kulaklık aynı değildir
Pas d'égalité des chances dans la stéréo
Güzel bir kasetçalar.
Quelle belle stéréo.
Pencereden çıkıyorum. Kucağımda çalıntı bir teyp var. Pencereden çıktım, çitlere yaklaşıyorum.
Je sors par la fenêtre... avec une stéréo que j'ai volée à la main.
Ve ben de pencereden çıkıp çitlere doğru giden bir hırsızım.
Je suis le cambrioleur. Je sors... je franchis la haie avec la stéréo...
Beynini patlatmadan o teybi bırak piç!
Lâche cette stéréo ou je te fais sauter les roustons, trou-du-cul!