English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ S ] / Sıf

Sıf Çeviri Fransızca

34,959 parallel translation
O yüzden şu an Yeni Delhi'de sıfırdan tutanak oluşturabiliriz.
Vous pouvez donc déposer plainte à New Delhi.
Yakıt sıfır.
Le carburant est à zéro.
Konuşup kaçmış gibi olmak istemem ama pilotumu arayabilmek için bu külüstürü sıfırlamam lazım.
Je déteste faire vite puis m'enfuir, mais je dois juste réparer cette manivelle pour que je puisse appeler mon pilote.
- Her şeyi sıfırladım, eski haline getirdim.
J'ai remis les choses telles qu'elles étaient avant. Mais certains détails ne sont plus les mêmes.
- Şimdi zaman çizgisini sıfırlayabilirsin ya da düzeltmeye çalışabilirsin ama ne kadar çabalarsan çabala asla eski haline dönmeyecek.
- Maintenant... tu peux recommencer l'histoire, tu peux essayer de réparer ça, mais peu importe à quel point tu essayes... cela ne sera jamais comme avant.
Üçte sıfır gidiyoruz.
On en est à 0 sur 3 là.
Bu şeyi mutlak sıfıra ulaşacak şekilde tasarladım.
J'ai construit ça pour aller au zéro absolu. Je le réalise.
- Bunun için mutlak sıfıra bile gerek yok.
Le zéro absolu est plus qu'assez froid pour ça.
Yani mutlak sıfır en düşük sıcaklık değeri olabilir ama...
Donc, comme le froid absolu peut être la plus petite température possible, ce n'est pas pas l'enthalpie
- Şu ana kadar sıfır.
Même pas d'ADN sous les ongles?
Zamanı sıfırladığında ölmüş.
Il remet tout à zéro, c'est pourquoi il est mort.
Sıfır.
Rien.
Birkaç ay o zamanda yaşadım. Sonra büyük bir hata yaptığımı fark ettim... ve zaman çizgisini sıfırlamaya çalıştım... herşeyi olması gerektiği haline döndürmye çalıştım. Ama...
J'y ai vécu pendant quelques mois, avant de comprendre que j'avais fait une grosse erreur, j'ai tenté de tout remettre à zéro, remettre les choses comme elles étaient censéees être, mais...
Sıfırın altında iki haneli ısıyla uyanmak.
Se réveiller avec deux chiffres sous zéro.
Tüm sınıfı evine davet etti ve evi son terk eden ben oldum.
Tout la classe était chez lui ce soir, et j'étais la dernière à partir.
Niye fısıldıyorsun?
Pourquoi tu chuchotes?
Henan bir III. sınıf Luyang güdümlü füze destroyeri, bizimkine benzer...
Le Henan est un classe Luyang III un destroyer à missile guidé similaire au nôtre...
- Bizim Arleigh Burke sınıfımızdan çalınmış.
Escroqué de notre Arleigh Burke. ( destroyer américain )
Az önce sınıf iki fırtınaya terfi etti.
Ca a augmenté à une tempête de deuxième catégorie.
İki saate kadar sınıf üçe ulaşır rüzgar hızı da saatte 185-190 km'ye çıkar.
Devrait atteindre la catégorie trois dans les deux heures avec des vents allant jusqu'à 185, 193 kilomètres par heure.
Rüzgar çantayı araziye... -... fırlattığında kırılmış olmalı.
Il a dû être cassé quand le vent a ballottés le cas à travers le site
Fırtınanın başladığını kimse anlamadı.
La tempête s'engouffre de partout.
Fırtına artık sınıf üçte değil.
La tempête n'est plus de catégorie trois.
Bu artık bir yoğunlaşmış süper hücre fırtınası ve bir F4 kasırgasına sebep oldu ki o da dosdoğru size geliyor.
C'est maintenant une tempête concentrée, et cela devient une tornade F4 qui se dirige droit sur vous.
Yetimhanedeyken yangın söndürücüleri yastık kılıfına boşaltır sıkıca kapatırdım, CO2 saniyeler içinde kuru buza dönerdi sonra adi kızlardan her türlü intikamını almak için kullanabilirsin.
Retour à l'orphelinat, Je tirerais sur des extincteurs dans un taie d'oreiller, le scellerai serré, le CO2 deviendra de la glace sèche en quelques secondes, alors tu peux utiliser tout les moyens pour retourner aux filles normales
Zayıf ve bencil olduğun için de kendini bu işten sıyıracaksın.
Et vous allez vous en tirer en étant faible et égoïste.
Eğer döndüğümde para arabada olursa hepsini üssün çöp yakma fırınına atarım.
S'il est dans la voiture, je le jette dans l'incinérateur.
Hemen bu durumun öncesinde fıçı dönüşü yapmış olurdum.
Je voudrais avoir un tonneau roulé hors de la situation.
Tek bildiğimiz tüm kanıtların F-130'un hacklendiğini gösteriyor olması ve bunu kim yaptıysa onları, geçen bir saat içinde Conejo Vadisi'nin güneyinde zorla bir it dalaşının içine soktu.
Ce que l'on sait sont tous les signes que le F-130s a été piraté. et quiconque l'a fait s'engage dans un combat acharné pour les heures futures à Conejo Valley.
Elime şans geçince ona duygularımı söyleyeceğim ama şimdi Los Angeles semalarında bağıran kontrolden çıkmış iki tane F-130 mevcut yani endişelenmemiz gereken daha önemli şeyler var.
Je vais lui dire ce que je ressens. quand j'en aurais l'occasion mais pour l'instant, il y a le f-130 qui est hors de contrôle hurlant à travers L.A., nous devons donc nous soucier de choses plus importantes.
Ohio sınıfı, Clayton.
Ohio class, the Clayton.
- Telsizden ne fısıldadığımı bilmiyor.
Elle ne sait pas ce que j'ai murmuré dans l'oreillette.
Neden fısıldayarak konuşuyorsun?
Pourquoi tu chuchotes?
Birkaç yeni arkadaşım kulağıma fısıldadı. Biz de size güzel bir hoş geldin hediyesi verelim dedik.
Des amis à moi m'ont chuchoté à l'oreille donc les gars et moi avons décidé de vous accueillir dignement.
Sanki güzel bir melek kulağına fısıldıyor.
On dirait un ange chuchotant dans ton oreille.
Burada kalabilirdin, birinci sınıf tesislere erişimin olurdu.
Tu aurais pu rester ici, avoir accès à des installations mondialement connues.
Anlaşılan elime olaylara Julian'ın bakış açısından bakma fırsatı geçti.
J'ai l'occasion de voir les choses du point de vue de Julian... Immédiatement.
Söz konusu aile olunca elinden gelen her şeyi yapmalısın çünkü gün gelir, böyle bir fırsatın olmayabilir.
Quand il s'agit de la famille, tu dois faire tout ton possible, parce qu'un jour, tu ne pourras plus le faire.
Dövüşürken bir boru patladı ve fıçıya doldu.
Quand on se battait, un tuyau s'est percé, et un liquide en a coulé jusque dans la cuve.
FısıItıları diyorsun değil mi?
Ce sont les murmures, c'est ça?
Lamb Valley'deki insanlar işçi sınıfından, düşük gelirli kişiler.
Les gens à Lamb Valley, sont de la classe ouvrière, avec des revenus bas.
Görünüşe göre birkaç yıl önce sizin Hudson Üniversitesindeki bir sınıfınızda ders almış.
Il se trouve qu'il a assisté à l'un de vos cours à l'Hudson University il y a quelques années.
Tamam, sadece sekiz yaşındaydım ve ilk kez bira fıçısı görüyordum.
D'accord, je n'avais que huit ans, et je n'avais encore jamais vu un fût de bière.
İyi de, neden fısıldıyoruz?
Mais pourquoi on chuchote?
Onun dışında, vurabileceğim zayıf bir yeri yok.
Autrement, j'ai zéro point de vulnérabilité.
Onu buradan kaçırmak en uygun fırsatıymış yani.
La kidnapper ici était plus facile.
Jeremy F.'le tanışın.
Voici Jeremy F.
E - postaları inceleyince, yazışmalarını anlatmak için en iyi kelimenin "sıkı fıkı" olduğunu söyleyebilirim.
En les lisant, leur correspondance pourrait être décrite comme "intime".
Böylece onu kaçırmak için en uygun fırsatı yakalayana dek zavallı kızı takip etmeye başlamış.
Il a commencé à traquer cette pauvre fille jusqu'à ce qu'il trouve l'opportunité de la kidnapper.
Burada olmanızın tek sebebinin sınıfınızdaki en iyi pilotun disiplin sorunları yüzünden okuldan atılması olduğunu tekrar hatırlatmama gerek yok sanırım.
Dois-je te rappeler que tu es là uniquement parce que le meilleur pilote de ta classe a échoué pour raison disciplinaire?
Savaşçı sınıfına geçtim. Senin sayende.
Je suis dans la classe des chasseurs, car tu t'es fait recaler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]