Tabak Çeviri Fransızca
1,570 parallel translation
Wilson, yeni bir tabak getirebilir misin?
Wilson, faites-en du frais.
Başka bir tabak koyayım mı?
Dois-je ajouter un couvert?
Sana bir tabak ayarlamamı ister misin?
- Je te prépare une assiette?
- Ah, büyük bir New Yorker. - Bir büyük tabak.
- Une grande "New York".
Ama o tabak sardalyelerle dönmeye başladığında hepsi kendi yemeklerini çıkarıp paylaşmaya başladı.
Quand le plat de sardines passait, ils sortaient tous leur nourriture.
Ve sonra tabak her tarafı dolaştı İsa'ya geri geldi ve üzerinde hala balık ve somunlar vardı.
Quand le plat a eu fait le tour, et qu'il est revenu devant Jésus, les sardines et le pain étaient toujours dedans.
Bir keresinde sevdiğimi söylemiştim, ama sonrasında, gümüş tabak içinde aldım.
Je dis que j'aime un truc et la fois suivante, j'en ai sur un plateau d'argent.
Anne, ona kağıt tabak veremezsin.
Ne lui donne pas une assiette en carton.
Bir tabak daha alabilir miyim?
Je peux avoir un autre bol?
Bir tabak soslu makarnaya deliriyor.
Elle devient folle devant un chili et des spaghettis.
Otur, senin için bir tabak hazırlıyayım
Je vous prépare à manger. - Quoi?
Bir tabak erişte çorbası mı?
Une part de nouilles Pako, c'est ça? Oui.
Yukarı iki tabak yemek gönder.
Faites monter deux assiettes pleines.
Sen bu tabak olayını biliyor muydun?
Tu connaissais son problème d'assiette?
Gerekirse, ortaya fazladan bir tabak patates kızartması iste.
S'il le faut, demande un supplément de frites.
Tabaklar tabak koruyucularıyla kutu başı 10 tane paketlenecek.
Enveloppez les assiettes et rangez-les par dix.
- Bir tabak kaldırdım.
J'ai débarrassé une assiette
- Sen tabak kaldırmazsın.
Tu ne débarrasses pas les assiettes
Bir tabak limon geliyor.
Une assiette de citron, tout de suite
Bu tabak ne zamandır burada,... somon, salmonella bakterisine dönüşmeye başladı.
Cette assiette est là depuis si longtemps, que le saumon se transforme en Salmonelle.
Bana sıcak tabak dedi.
Il m'aime bien, c'est clair
İslamda karma kavramı var mı bilmiyorum ama bu adanın sana kozmik intikam dolu bir tabak sunduğunu görüyorum.
Je sais pas si les islamistes captent le karma, mais je crois que cette île vient de te rendre la monnaie de ta pièce.
Döndüğümde, Seni tabak olarak kullanacağım.
A mon retour, tu me serviras d'assiette.
Adın, Disher. Dish ( tabak ), yani plate ( tabak ), Plato.
Votre nom, c'est Disher, ce qui veut dire plat, plateau... plat de côtes...
Tabak yıkamayayım diye lavabonun başında yemek yerim.
Je mange au-dessus de l'évier, je n'ai ainsi pas d'assiettes à laver.
Ama kafamda saç kalmadığında... ve kusmadan bir tabak pirinci bile yiyemediğimde... ve belimde çocuk beziyle bir hastanede yattığımda neler düşüneceksin?
Mais que penseras-tu de moi quand je serai chauve, que je ne pourrai pas avaler un grain de riz sans vomir et que je serai sur un lit d'hôpital, affublé d'une couche?
Otursana. - Sana tabak çıkarayım.
Je vais te chercher une assiette.
Bu tezgâhı birazcık daha temizlersen tabak kullanmaya ihtiyacımız kalmayacak.
Tu sais, si tu nettoies encore ce plan de travail, on n'aura plus besoin d'assiettes.
Tam bir pizza, 5 tabak karides dolması 16 tane acılı döner yiyebilir, ama yinede yangının içine dalabilirim.
Je peux manger une pizza, cinq portions de crevettes, 16 hot-dogs et courir éteindre un feu.
Böylece bir tabak ve bir kaşık kirleniyor.
Comme ça, on salit un seul bol et une cuillère.
Tabak mı, araba mı?
L'assiette ou le plateau?
Hemen fırla ona da bir tabak getir
Va lui chercher une assiette!
- Sana bir tabak hazırladım Russ.
- Je vous ai préparé une assiette, Russ.
Benim şehriyeli tavuk çorbamdan bir tabak içmek ister miydin?
Ça te ferait envie une assiette bien chaude de ma soupe aux nouilles et au poulet?
Yepyeni bir televizyon, plastik tabak ve bardaklar Ve bize binlerce kış yetecek kadar hazır makarna çorbası
Nouvelle télé, verres et assiettes en plastique tout neufs, et assez de soupe aux nouilles pour durer un millier d'hivers.
Sofradan bir tabak eksilir.
Une bouche de moins à nourrir.
Kovulunca tabak ve kaşık masadan Gizlice birbirlerine varmışlar
L'assiette et la cuillère, expulsées De la table, se sont barrées
Tabak ve kaşık örneğin, Ters döndü şansları onların
L'assiette et la cuillère, par exemple. N'ont pas eu de chance
Bu kadar gevezelik yeter. İşte şimdi koca bir tabak sebze.
En parlant de ça, une bonne grosse assiette de... légumes.
Evine geldiğimde Red Sox tabak havlularını, bardaklarını ve Yankee tuvalet kağıdını görmüştüm.
Les torchons Red Sox et le papier toilette Yankees.
- Sadece bir tabak!
C'est qu'une assiette. - Ah oui?
Bir tabak daha koyar mısınız? Denny yemeğe kalıyor.
Ajoutez un couvert, Denny dîne ici.
İnsan sayısı kadar tabak olması benim için yeterli.
Du moment qu'on a un plat chacun.
Hep insan sayısından bir sayı eksik tabak vardır. Bu da benim aile geleneğim, yeteri kadar yemek ısmarlamamak.
Dans ma famille, on prend 3 plats pour 4, c'est sacré!
Bırakın yesin, bir tabak daha alırsınız.
Laissez-la manger, vous aurez une autre assiette.
- Bir sürü tabak çanak kırdı.
II a cassé pas mal de vaisselle.
Kafasının iki yanında saçları tabak gibi yassılaştırılmış bir prenses vardı ve devasa bir maymun kostümü vardı. "Çok acayip, çok çok acayip" dedim. Başka macera yok!
Le sabre-laser était en fait le flash d'un appareil photo de 10 cm sur 12.
Tabak olayından sonra, internetten birşey almıyorum. Hayır.
Pas d'eBay.
Anne, tabak temizlendi.
Maman, la vaisselle est propre.
- Tabak numarası.
Les assiettes.
- Ondan bir tane, tabak içinde.
Un comme lui, sur un plateau.