Tamsin Çeviri Fransızca
151 parallel translation
- ben Tamsin
Moi, c'est Tamsin.
Tamsin'in yeni bir erkek arkadaşı var. Gülme kası devrede.
Tamsin a un nouveau mec.
Öldü. Tamsin'in erkek arkadaşı öldü.
Mort, en fait, il est mort.
İşte size hikâye. Dağılın bakalım.
Le copain de Tamsin est... mort.
- Demek Tamsin'le birlikteydin.
Alors... Toi et Tamsin?
- Tamsin!
- Tamsin!
Tamsin orada mı?
Est-ce que Tamsin est là?
- Tamsin mi?
- Tamsin? - Oui.
Söyle bakalım Tamsin?
Dis-moi Tamsin?
Ben Tamsin'in erkek arkadaşı.
C'est moi, le copain de tamsin.
- Merhaba. - Merak ediyordum da Tamsin ve seminer konusunda.
- Le cour de préparation où Tamsin est allée.
- Tamsin orada mı?
- Est-ce que Tamsin est là?
- Tamsin bugun tanıştığın Susan telefonda. - Susan mı?
- Tamsin, c'est ta copine Susan que tu as rencontré aujourd'hui.
- Susan, ben Tamsin, merhaba.
- Susan, c'est Tamsin, bonsoir.
- Merhaba Tamsin.
- bonsoir Tamsin.
- Tamsin gideli aylar oldu. - Evet?
Oui mais il y a un autre truc cela fait au moins un siècle que l'on ai séparé avec Tamsine.
Kurban, bir kız çocuğu, beyaz, yaklaşık... 3-4 yaşlarında, ve Cordelia ile Tamsin caddelerinin köşesindeki bir park yerinde... bir kutunun içinde bulundu.
La victime est une fillette de type caucasien, environ 3 à 4 ans, trouvée dans une boîte sur un parking à l'intersection de Cordelia et Tamsin Street.
Tamsin ve lola Hillicker.
Tamsin et lola Hillicker.
Tamsin Borgia- - Akif Ailesi, Klan Bukharin.
Tamsin Borgia, de la Famille Akif, Clan Bukharin.
Rigsby, bu Tamsin Wade.
Rigsby, voici Tamsin Wade.
Mesela, ben onu Brazenwood'daki Spaghetti Western'e Tamsin'e yollamışımdır?
Comme quand je l'ai mise à l'écart pour jouer à Spaghetti Western avec Tamsin?
Sen ve Tamsin, Lauren'in evinde oturup,
Toi et Tamsin assises dans l'appartement de Lauren,
Sanırım Tamsin onları getirerek kötü bir komşuluk yapmış.
Eh bien, j'ai pensé que c'était terriblement sympa de la part de Tamsin de nous apporter ça.
Neden Tamsin bu görevde değil?
Pourquoi Tamsin ne s'en occupe pas?
Tamsin'i Suçla!
Accuse Tamsin!
İşi bitir, Tamsin.
Fini le boulot Tamsin.
Tamsin...?
Tamsin...?
Ben Tamsin.
Je suis Tamsin.
Tamsin, bu da ne oluyor?
Tamsin, de quoi il parle?
Hey, Tamsin. Konuşmamız lazım.
Hey Tamsin, on a besoin de parler
- Tamsin!
Tamsin!
- Yani, Tamsin. - Tamam!
- Je veux dire, Tamsin.
Ne istiyorsunuz Bayan Tamsin?
Qu'est-ce que vous voulez, Mlle Tamsin?
Bu insanları öldürmeyi deneyen - şeyi durdurabiliriz, Tamsin...
Tu essaies d'empêcher ces gens de se suicider, Tamsin...
Bu Tamsin...
C'est Tasmin...
Atalarının onayı olmadan, Dyson / Tamsin deneme programını da sonlandıramayız!
Nous ne pouvons pas la laisser partir sans l'approbation de ces ancêtres au sujet du programme d'essai de Dyson / Tamsin!
Hadi ama.. Tamsin!
Aller... Tamsin! Attention!
Hayır, Tamsin, ben öyle demek..
Non, Tamsin, je ne voulais pas dire...
Tamsin, ne yapıyorsun?
Qu'est-ce que tu es en train de faire?
- Çünkü biliyorum, Tamsin.
- Parce que je sais, Tamsin.
- Tamsin...
- Tamsin...
- Tamsin, senin neyin var?
- C'est quoi ton problème, Tamsin?
Sanırım Tamsin onu incitecek...
Je pense que Tamsin essaye de la blesser...
Of Tamsin.
Oh Tamsin.
En son yatağımızıyakmıştı... eski Kız Yurdu'nda ve sonra biz de güvenlik için Tamsin'i işe aldık.
Elle a réduit en cendres la maison de la sororité, puis on a engagé Tamsin à la sécurité.
- Artık oyununu biliyorum, Tamsin.
Je connais ton jeu maintenant.
- Tamsin içeridemi?
- Est-ce que Tamsin est là?
- Tamsin!
Je suis un peu en retard.
Tamsin!
Tamsy!
Tamsin!
[PLEURS] BO : Tamsin!
Tamsin... bunu yapan Tamsin'di. Tamsin mi onu götürdu?
Tamsin l'a emmenée?