Tanner Çeviri Fransızca
1,353 parallel translation
- Onlara göre bu da ona yakın bir şey. - Neden böyle giyindin? - Morgan Tanner'ın 4. doğum günü partisi için.
Je peux te demander pourquoi tu t'habilles comme ça?
- Dalga geçiyorsun.
Pour l'anniversaire des 4 ans de Morgan Tanner Tu déconnes
Avukatın Rudy Tanner'mış.
Rudy Tanner était votre avocat.
Brass ceza yedi, biz de bir haftalık tatilimizi kaybettik.
Brass s'est fait tanner le cul, on perd une semaine de vacances.
Kötü zamanlama Tanner.
C'est pas le moment, Tanner.
Onu evde halletmemiz daha güvenli olur burada değil.
Tanner... on peut s'en occuper à la planque, pas ici.
Tennessee'den John Tanner.
- John Tanner, du Tennessee.
Baban saklandığını düşünür.
Ton père va te tanner le cuir.
Avery Tanner'ın kazandığım başarıda sorumluluğu var.
Avery Tanner est responsable de mon succès.
Açık bir çek için babanla vakit geçirip sonra da ortadan toz mu olacak?
Tanner ton père pour avoir un chèque en blanc puis filer?
Baba, şunu dinle. Arkadaşını karıştırabiliyorsun, burnunu da karıştırabiliyorsun. Ama arkadaşının burnunu karıştıramıyorsun.
On peut se curer le nez, on peut tanner un curé, mais on peut pas curer le nez d'un curé.
Yapma Tanner, ben kız kardeşini sevdim.
Allez, Tanner. J'aimais ta sœur.
- Üstüme üstüme geldik. - Tamam itiraf ediy orum terledim, biraz ama... - Yani...
Elle n'a pas arrêté de me tanner et, c'est vrai, j'ai un peu craqué.
Siz ayıların sorunu bu işte. Hep yanlış ağaca homurdanıyorsunuz.
C'est le problème avec les ours, toujours à vendre votre peau avant de la tanner.
Tanner'ın bir web sitesi olduğu ortaya çıkmış.
Il se trouve que Taner tenait un site web.
Rudy Tanner, Kyle üzerinde Stockholm Sendromu uygulamış.
Ce Rudy Taner a provoqué un syndrome de Stockholm chez Kyle.
Tanner'ın web sitesi hakkındaki FBI dosyasını aldım.
J'ai le dossier du FBI sur le site de Taner.
"Uf, götüm acıdı," der gibi.
C'est-à-dire : "aïe, ça fait mal de se faire tanner le cul".
- Baba. Binbaşı Alex Tanner.
Le Capitaine de corvette Alex Tanner.
Binbaşı Tanner çok gizli bir ulusal savunma projesinde çalışıyormuş.
Apparemment, le capitaine Tanner travaillait sur un projet classé confidentiel de D.O.D *. [Department Of Defense]
Proje liderimiz Binbaşı Tanner'da.
Notre chef de projet, le capitaine de corvette Tanner.
- Onur kodu şeyi Tanner'ın çalışması çalınmış olabilir.
La clé d'Honor sur laquelle le capitaine Tanner travaillait a peut-être été volée.
Buradakilerin dediğine göre nasıl çalıştığını bilen tek kişi Tanner.
Selon les gens d'ici, le capitaine Tanner est le seul capable de le faire fonctionner.
Adam kaçırma olmayabileceğini düşündün mü?
As-tu considéré que le capitaine Tanner n'avait peut être pas été kidnappé?
Virüs, Binbaşı Tanner'ın bilgisayarından çıkma efendim.
Qui? Le virus provient du poste du capitaine Tanner, monsieur.
- Tanner'da en yüksek seviyedeydi.
Le Capitaine Tanner était d'un grade élevé, aussi.
Binbaşı Tanner, kaçırılma olayını kendisi planlamış bile olabilir.
Donc il y a une possibilité que le capitaine Tanner ait fait tout cela pour que ça ressemble à un kidnapping.
Binbaşı Tanner'ın banka hesabı.
Qu'est-ce qu'il y a? Les relevés bancaires du capitaine Tanner.
Bir kez daha söylüyorum, Binbaşı Tanner olaya karışmış olabilir.
A nouveau, je suggère que le capitaine Tanner est impliqué.
Binbaşı Tanner'ı kaçırdığı varsayılan adam otopsi odasında yatıyor.
L'homme sensé avoir enlevé le capitaine Tanner est allongé dans notre salle d'autopsie.
Tanner'ın kurban olduğunu gösteren bir şey yok.
Tanner semble de moins en moins être la victime. Tu veux revenir sur le terrain, Jen?
Tanner'ın elinde istihbarat servisimizi otuz yıl geriye götürecek bir teknoloji var.
Tanner possède la technologie qui renverrait nos systèmes de surveillance 30 ans en arrière.
Q ve R'de Binbaşı Tanner'la birlikte çalışıyor.
Il travaille avec le capitaine Tanner au QR.
Tanner'ın masum olduğunu düşündüğümüzü söyledin mi patron?
Patron, alors, lui avez-vous dit que vous pensiez Tanner innocent?
Bence, Frank Connell Binbaşı Tanner'ın bilgisayarına girdi.
Euh, bien, je pense que Frank Connell a mis un traceur sur l'ordinateur du capitaine Tanner.
Bilgisayara girip, Tanner'ın şifrelerini almış ve yazılımı çalmış olabilir.
Il pourrait avoir mis le traceur dedans, récupéré les mots de passe de Tanner, volé le logiciel.
Binbaşı Tanner'ın aleyhine bulunan kanıtlarla çelişecek bir şey bulamadık.
Bien, dans ce que j'ai trouvé, rien ne contredit les preuves qu'on a contre le capitaine Tanner.
Cinayet silahındaki kurşunlarda Binbaşı Tanner'ın parmak izini buldunuz.
Tu as les empreintes du capitaine Tanner sur les balles d'une arme qui a servi dans un meurtre.
Hiçbir şey yok. Binbaşı Tanner'ın yazılımı sattığını kabul etmeliyiz.
Je pense que l'on doit admettre que le capitaine Tanner a vendu le programme.
Peki ya Binbaşı Tanner aleyhine bulduğumuz kanıtlar?
la preuve que nous avons contre le capitaine Tanner...
Binbaşı Tanner'ı şaşırtmaca için kullanıyorlar.
Ils ont utilisé le capitaine Tanner comme diversion.
Telefon nakit parayla alınmış. Binbaşı Tanner kaybolmadan bir hafta önce.
Le téléphone a été payé en liquide une semaine avant que le capitaine Tanner ne disparaisse.
Binbaşı Tanner 47 saattir kayıp.
Le capitaine Tanner est parti depuis 47 heures.
Binbaşı Tanner'ın bilgisayar şifrelerini ele geçirdim.
J'ai mis un traceur dans l'ordinateur du capitaine Tanner, pour avoir ses mots de passe.
Pazzo ve Hirst, Binbaşı Tanner'ı giriş kodunu almak için kaçırdılar.
Pazzo et Hirst ont kidnappé le capitaine Tanner pour voler le code d'accès.
Binbaşı Tanner, nerede işkence görüyor?
Le capitaine Tanner... Où est-il torturé?
Sadece Binbaşı Tanner ve oğlu.
Il y a juste le Capitaine Tanner et son fils.
Binbaşı Tanner hakkında neler biliyoruz?
Que sait-on sur le capitaine Tanner?
Tanner yakın arkadaşımdır.
Le capitaine Tanner est un ami très proche.
Binbaşı Tanner vatan haini değil.
Le capitaine Tanner n'est pas un traître.
Binbaşı Tanner'a.
Au capitaine Tanner.