Tenis Çeviri Fransızca
1,956 parallel translation
Aslında Daniel orada tenis kampına gitmişti.
Si en fait, Daniel a fait un stage de tennis là-bas.
Katiller tenis oynamaz.
Les assassins ne jouent pas au tennis.
Pazar günü, abinin okullar arası tenis finali var.
Tu sais, dada a sa finale de tennis interscolaire.
Abin tenis maçı yüzünden çok gergin.
Dada est très anxieux pour son dernier match.
Onu elmas bir tenis bileziğine saklıyorum.
Je réserve ça pour un bracelet en diamants.
Bu tenis bileziklerini sevmedin mi?
Ce bracelet de diamants est magnifique.
Tommy, hafta sonunda tenis oynayabilir hale gelecek.
Il pourra jouer au tennis dès la fin de la semaine.
Öyle mi? Seks tenis gibidir..
Le sexe est comme le tennis.
- Tenis oynayalım mı?
- Une partie de tennis? - Bonne idée. Majesté.
Ve tenis maçı.
Et une partie de tennis.
Ve ne yazık ki tenis oynamam.
Et je ne joue pas au tennis, malheureusement.
Bu benim tenis topum.
Ça, c'est ma balle de squash.
Orlando'daki ünlü Stampard Tenis Akademisi'ne gideceksin. Wimbeldon'a çalışsan iyi edersin.
L'Académie de Tennis d'Orlando te fera jouer à Wimbledon.
Kardeşim bir tenis yıldızıdır.
Mon petit frère est une star du tennis.
- Ne bu, tenis maçı mı, Arch?
On joue au tennis?
Arabalar, tatiller, tenis kortları, yüzme havuzları.
Les voitures, les vacances, les courts de tennis, les piscines?
Bakalım Calculon bunu nasıl karşılayacak, Fry? Özellikle o küçük düşürücü tenis turnuvasından sonra. Fry?
Comment Calculon va-t-il prendre ça, Fry, surtout après l'humiliant tournoi de tennis?
15 yıl boyunca. Şimdilerde, zengin şımarık kızların tenis çantalarını taşıyorum.
Maintenant, je porte le sac de tennis d'une petite fille gâtée.
O zaman beni yarın izle, ışıltılı bir küçük hanımı tenis maçına götüreceğim.
Surveille-moi quand j'emmènerai la petite au tennis demain.
- Tenis nasıldı?
- Comment était le tennis? - Très bien.
Yoksa tenis oynayarak mı?
Jouer au tennis avec les nécessiteux?
- Ondan önce Chuck ile Wii Tenis oynadık. Brantfifth'lerin evinde.
Ben, avant, j'ai... joué à Wii tennis * avec Chuck, chez ce gars à Brantforth's House.
Kimse, sallantılı bir backhand'e sahip olup ta tenis koçu tutmak için iki defa düşünmez.
Personne n'y réfléchit à deux fois si un piètre joueur engage un entraîneur.
Baban ne zaman gerilirse şu tenis topunu vurana kadar durmaz.
Quand ton père se gare ici, il s'arrête pas avant de toucher cette balle.
Tenis oynar mısın, Brian?
Tu joues au tennis?
Tenis.
Le tennis.
Bütün civar okulların tenis kortlarını kontrol edin.
Vérifiez les écoles de tennis des universités du coin.
Ya tenis hakkında?
Et sur le tennis?
Bethany, Evine geri gidip bakarsak, Kırık bir tenis raketi bulacak mıyız?
Bethany, quand on ira chez toi, on va y trouver un raquette cassée?
Bayan Gray, bu yeni bir tenis raketi mi?
Mme Gray, c'est une nouvelle raquette?
Havuz varmış. Tenis kortu varmış.
{ \ pos ( 192,210 ) } Il y a une piscine, un court de tennis.
Tenis golften daha erkeksidir.
Le tennis, c'est plus viril que le golf.
Tenis topu öldürmez.
Pas une balle de tennis.
Ağzında tenis topunun ne işi var?
Tu fous quoi avec une balle de tennis dans la bouche?
Niye tenis oynamadığınızı anlamıyorum.
Je comprends pas pourquoi vous avez pas joué au tennis.
Tenis topu insanı öldürmez.
Une balle de tennis peut pas te tuer.
Tenis oynar mısın?
Un tennis?
Tenis oynarım.
Je joue au tennis.
Bir keresinde tenis oynuyordum ve...
Y'a eu cette fois où je jouais au tennis et...
- Anne dur! Tenis ayakkabımı dışarı fırlattı.
Il a jeté ma basket.
Gonzalo, git ve tenis ayakkabısını getir.
Gonzalo, va la chercher toi-même.
Yani, geçen sezon tenis takımında kavga ettiği için koçu onu şutlamış.
Comme? L'entraîneur de l'équipe de tennis l'a renvoyé pour s'être battu.
Ya da sekizli tenis....
Ou de tennis-pieuvre.
Her zaman beraber tenis oynardık, biz...
On jouait au tennis ensemble tout le temps...
...... Buradaki eşyaları görmen lazım Mesela tost makinesi tenis raketi kaykay bir silah.
J'ai volé! Et tu devrais voir tout ce qu'il y a ici. Un grille-pain... une raquette de tennis... un skateboard...
Birbirimiz için yapabileceğimiz şeyleri satışa çıkarabiliriz, Temizlik ya da tenis dersleri gibi.
On pourra enchérir sur des services que l'on se rend, comme faire le ménage, ou des cours de tennis.
Ayna simetrisini tasvir ettiğim Flash'ın kendisiyle tenis oynaması dip notu hoşuna gitti mi?
Tu as aimé la note où j'illustre la symétrie miroir avec Flash jouant au tennis contre lui-même?
Sen tenis dolandırıcısı filan mısın?
T'es une arnaqueuse du tennis ou quelque chose comme ça?
Grandview Park'taki tenis kortlarına.
Grandview park, les courts de tennis.
- Chorlton'daki bir tenis kulübü.
Un club de tennis à Chorlton.
Demek burada tenis kortu da var.
Il y a même un terrain de tennis ici.