Tomber Çeviri Fransızca
34,390 parallel translation
- Boş ver Esther.
- Laissez tomber, Esther.
- Roseline'den vazgeçemeyiz.
On ne peut pas laisser tomber Roseline.
Ofisiyle burası arasında tuzağa düşürülmüş olabilir.
Il a pu tomber dans une embuscade entre son cabinet et ici.
Tabi bu arada, ben, Fiona'ya bağlanamam ve, ah, aynı anda egzersiz düzenimi koruyamam, yani... geri çekildin o zaman.
Je ne peux pas m'engager avec Fiona sans laisser tomber mes "exercices", alors... j'ai arrêté.
Kes şunu!
Laisse tomber!
- Olmaz, tedbiri elden bırakmasını istemezsin.
Tu ne voudrais pas qu'il laisse tomber sa garde, non.
Adama tutulup ondan sonra bir şeyi olduğunu fark edip taklaya gelmek istemiyorum.
Je ne veux pas tomber amoureuse et puis découvrir que c'est le mec du Silence des Agneaux.
İşleri oluruna bırakamıyorsun.
Tu ne peux pas laisser tomber.
Belki de kayıp zamanının peşini bırakmalısın. Çünkü bakmaya devam edersen cevabı aramaya devam edersen ne tarz bir sıkıntıyla karşılaşacağını söylemenin bir yolu yok.
Peut-être que tu devrais laisser tomber cette période oubliée, parce que si tu continues de chercher, si tu continues de chercher cette réponse... il est impossible de savoir quel enfer tu vas découvrir.
Yani bir insan normal hayatı süresince kaç defa balondan hayvan yapan bir insanla karşılaşır ki?
Comme si une personne, dans le cours normal de sa vie, pouvait tomber sur autant de gens qui font des animaux en ballons.
Notta Little Brown'ın yayınlamayacağı materyalleri geri gönderdiği yazıyor.
Little Brown retourne le document puisqu'ils laissent tomber la publication.
Little Brown bizi bıraktı.
Little Brown nous laisse tomber.
Barbekümüz şahanedir.
Le barbecue est à tomber.
Her yeri gece boyunca kazamayız ki. Görünüşe bakılırsa hava fazla erken karardı.
Nuit... qui semble tomber bien tôt.
Kocam aşık.
Il est en train de tomber amoureux.
Beni sevmeyen kadınlara aşık olmayı bırakmam gerek.
Il faut que j'arrête de tomber amoureux des femmes qui ne m'aiment pas.
Mikrofonu bırak ve hemen uzaklaş.
Laisse tomber Mike et passe à autre chose.
Bir noktada bırakmayı öğrenmen gerek.
A un moment, tu dois apprendre à laisser tomber
Bir zamanlar asla aşık olmayacağını düşünen bir uzaylıyı da canlandırmıştı.
Il a aussi joué un extra-terrestre qui pensait ne jamais tomber amoureux.
Karakterler, hafızaları silinerek bir sonraki dramalarına hazırlanır ve böylece ilk kez aşık olabilirler, yeniden ve yeniden ve yeniden. "
La mémoire des personnages est effacée en préparation de la prochaine, de sorte qu'ils puissent tomber amoureux pour la première fois, encore et encore. "
Kurallarda açıkça belirtilmiyor ama... başrol oyuncusuna aşık olamazsın. Biliyorsun değil mi?
Je sais que ce n'est pas spécifié dans les règles, mais... tu ne peux tomber amoureuse du premier rôle, d'accord?
Kahretsin az kalsın sana aşık oluyordum!
Merde, j'ai failli tomber amoureux de toi!
Şimdi sevgilim gitti ve beni terk etti Ve lanet olsun! İzinler de iptal edildi
Ma copine m'a laissé tomber La permission a été annulée
Kız arkadaşı merdivenlerden aşağı atmış.
Sa copine la fait tomber dans les escaliers.
Onun olabileceğinin en güzeli olmasını istedik. Çünkü Scrat ona bakmalı ve hemen tutulmalıydı.
On voulait qu'elle ait l'air aussi belle que possible, car Scrat doit tomber amoureux au premier regard.
Eğer onu üzdüm ve kendinizi seçsin.
Tu l'as laissé tomber et tu t'es choisi.
Jo vücudu yıkmak başladı. Sadece en kısa sürede bu vampir ruh onu yaşadığı olarak.
Le corps de Jo a commencé à tomber aussitôt que l'âme de vampire a commencé à l'habiter.
Hangi mükemmel I bu bedeni pes planı yok çünkü.
Ce qui est parfait, parce que je ne prévois pas de laisser tomber ce corps.
I Böyle karanlık bir yerde düşmüş ı nasıl düşünüyorum. Benim hakkımda çok az umurunda birisi üzerinde?
Comment ai-je pu tomber si bas que personne ne se soucie même plus de moi?
Oof, mutfaktaki koku neredeyse beni bayıltacak.
L'odeur dans la cuisine est à tomber raide.
Eğer gerçekten arkadaşım olsaydın, buna bir son verirdin.
Si tu étais vraiment mon ami, tu laisserais tomber, ok?
Hayır, ben saldım onları.
On les laisse tomber.
İnsanların, beni terk ederken kullandıkları basamakları çıkmalarına yardım ediyorum.
J'aide les gens à grimper à une échelle qu'ils utiliseront pour me faire tomber.
Çünkü biliyorsun eğer burada çok kalırsam, şeyle karşılaşacağım...
Parce que tu sais, que si je suis dehors trop longtemps, je vais tomber sur...
Sana, Schmidt'in soyadlarımızı bırakıp yeni bir tane uydurmayı düşündüğünü söylemiş miydim?
Je t'ai dit que Schimdt pense qu'on devrait laisser tomber nos noms de famille et en créer un nouveau?
Maxine gösterimizi berbat etti.
- Maxine nous a baisées. - C'est Danielle qui nous a fait tomber.
Spencer kitabını düşürdü.
Spencer a fait tomber un livre.
Daha önceden hiçbir şeye üzülmeyen biriydim çünkü çok olumlu bir insanım ama bu Sue'nun Yılı 2.0.
Je pense qu'avant, j'aurai laissé tomber parce que je suis une personne très positive, mais c'est l'année de Sue 2.0.
- Gallo'nun gardiyanlara para verdiğini söyle. - Bunu yapamam.
Et maintenant, tu nous laisses tomber.
- Balığı alma.
- Laisse tomber.
- Kapat şu konuyu.
Laisse tomber.
"Kapat konuyu" lafının neresini anlamadınız? Tampon.
Quelle partie de "laisser tomber" n'est pas claire?
Maggie, kapat artık şu konuyu.
Maggie, tu dois laisser tomber.
Kapatamam.
Je ne peux pas laisser tomber.
Artık konuyu kapatabilirsin.
Alors laisse tomber.
- Beni rahat bırak artık.
- Tu dois laisser tomber.
Eğlenceli gibi görünüyor ama aslında bir Alman çoban köpeği ile takılmak istemezsiniz.
Ça a l'air marrant, mais tu ne veux pas tomber sur un berger allemand dans la nature.
Şebeke sistemine atarım.
Faites-le tomber dans le système municipal,
Güzel, çünkü buradaki korumalar bayılmış olabilir ama Steelson merkezinde bir alarm çalmamış olma ihtimali yok.
Bien, parce que les gardes peuvent tomber dans les pommes mais il n'y a pas moyen qu'une alarme n'ait prévenu le quartier général de Steelson.
Ama bunu düşürdü.
Mais il a laissé tomber ça...
Aş artık.
Laisse tomber.