Turf Çeviri Fransızca
55 parallel translation
Ise dönmem lazim.
Faut que je retourne au turf.
Stalag 17 Hergele kulübünün tek sahibi ve yöneticisiydi.
Il était seul propriétaire du "Stalag 17 Turf".
Yarış pisti hazır, açık bir hava var, ve 1 kilometre yol katedecekler.
Turf rapide, temps clair, six furlongs à parcourir.
Paris-Turf alın!
Paris-Turf!
Bu adamla "The Horses" de tanıştım. Telif hakkından bana pay verecek.
C'est un type rencontré au turf qui m'a mis sur le coup.
Şimdi o işin dışındasın. Benim karımsın.
Tu n'es plus sur le turf à présent.
Kazanan, 3 numara ile jokeyi William Boland olan Mr. Turf...
Le gagnant, no 3, Mr. Turf, monté par William Boland... 3 - 60 et 2-90.
- Ne? Çıkardın mı?
Tu l'as mise au turf?
- Yine kandırıldım. Surf and Turf Spesiyali.
- Leur plat Terre-Mer m'a tenté.
Benim işim onu sevip nereye isterse götürmek. Öyle değil mi?
Mon turf, c'est de l'aimer et de l'emmener où elle veut.
Yirmi yıldır hipodromdayım ve kimse bana bu kadar aptalca bir soru sormamıştı.
Je suis dans le turf depuis 20 ans, et jamais je n'ai eu question si stupide!
Onu orospuluğa ittin diye seni suçlamıyorum.
Je t'accuse pas de l'avoir mise au turf
Tanrım teşekkürler. Yoksa bu fırçayı sallamak için devletten binlerce yıllık bir eğitim mi gerekiyor?
Ou faut-il des milliers d'années de formation payée par l'état pour faire ce turf?
Bilinen adıyla Tin Pan Alley olan Brill Binası'nın çatısına taşınmış Turf Restaurantta geceliği 4 Dolar 11 Sentten bulaşık yıkamış.
Il a vécu sur le toit du Brill Building, en plein Tin Pan Alley. Il a fait la plonge au Turf pour 4 dollars la soirée.
Ben hindi yiyebiliyorum, Edward surf and turf yiyebiliyor... ve mükemmel balkabağı bisque yapıyorlar.
Je peux avoir ma dinde, Edward sa viande aux crustacés... et ils font une merveilleuse bisque de citrouille.
Surf ve turf ne oluyor?
C'est quoi la viande aux crustacés?
Koşu çimde mi, toprakta mı?
C'est sur turf ou sur gazon?
"Surf'n turf" leri var mı?
Ils ont du steak et du homard?
Bu işi ben yönetiyorum.
C'est mon turf.
Görüyorsun, Müdür Sykes'ın Yarış Gazetesi ve diğer... gazeteleri almasına izin veriyor.
Le directeur permet à Sykes de recevoir ses journaux de turf, en mains propres.
- Hey bizim bölgemize girdin birader.
- C'est notre turf.
Bende beleş bi yemek kuponu gördün ve nakde çevirdin.
J'étais ton gagne-pain et tu m'as mis au turf.
Aldığın sonuçlara bağlı olarak yaparız bir şeyler.
- C'est encore loin. On verra selon les résultats. Au turf!
Yedinciden sonra at yarışı.
Le Turf Club après la 7 e.
O mekanın hala ayakta durduğuna inanabiliyor musun?
Tu peux croire que ce vieux bar est toujours ouvert... le Track and Turf?
" Son Astro Turf'a kadar dayan.
"Secouez astro nation arrive."
- Son Astro Turf'a kadar dayan.
Secouez astro nation arrive.
Bunlar doğru olmasaydı... ben, Cy Tolliver, bu kampta, bu dönemde... kampın bir ucundaki... bu üst düzey orospuluk işini... gizli ortakları olmadan desteklemezdim.
Et si tout cela n'était pas vrai, à ce moment précis, dans ce camp, moi, Cy Tolliver, je n'aurais pas approuvé une affaire de turf de luxe tout au bout du camp, sans avoir accès en secret à son commerce.
Biftek yemek iyi gelebilir.
Je suppose que je pourrais noyer mon chagrin dans Surf et Turf.
Ben yengeç köftesi istiridye, Sezar salata bir de surf and turf * alacağım. Fileto olsun.
Je prendrai des crabes farcis, douze huîtres, une César sans anchois et en plat principal... un filet de bœuf à point.
Hayır, 6 mı? Sen, koşmayı bırak.
Mon journal de turf?
Önemli değil, Turf.
Ce n'est rien, Turf.
Antwon'un ekibi kentten çıktıktan beri Turf tarafsız kaldı. - Görgü tanığı var mı?
Il y a plus de gangs ici depuis que les mecs d'Antwon ont dégagé.
Sokağa atarsam belki anlarsın çalışmak ne demekmiş.
Je vais te foutre au turf. Tu verras ce que c'est que de bosser.
Bunu Turf Lodge'daki Allan'a götür.
Apporte ça à Allan, à Turf Lodge.
Onu kopyaladığımı düşünmemeleri için 12 dakikaya Turf Lodge'da olmam gerek.
J'ai 12 min pour aller jusqu'à Turf Lodge, avant qu'on pense que j'ai copié ça.
Özel bir şirket olarak fena sayılmaz, ama ayarları yapmaları gerekiyor.
C'est peut-être son turf, mais il doit suivre quelques normes.
Yani, dinle, haberciler her saniye At Yarışı Kulübü'nde olabilirler.
Le reporter arrive au "Turf Club" - bientôt.
Ne istiyorsun Surf ve turf.
Qu'est-ce que je veux? Faire du rodéo et du surf.
Ben bir tane surf'n'turf-osaurus alacağım. Ve birkaç şişe şarap.
Je prendrai les ufs de ptérosaures, et deux bouteilles de vin?
- Babası Surf Turf'te çalışıyor.
- A Surf and Turf.
Surf and turf istedim.
Un mélange poisson viande.
Yani diyorsun ki, pazarları oynadığımız softball sana yetmiyor?
Tu veux dire que frapper le Astro Turf le dimanche au lieu de faire du softball ne fais pas le poids?
Deniz tarağı ve karidesli ızgara bonfile ve bir bardak bira alayım.
Je vais prendre le "surf turf" et une Root Beer.
Deniztarağı ve karidesli ızgara bonfilen.
Et ton Surf Turf.
Alex, şunu söyleyebilirim ki bu tüm seyahatim boyunca gördüğüm en güzel deniztarağı ve karidesli ızgara bonfile.
Alex, je dois te dire que c'est le plus beau Surf turf que j'ai vu au cours de mes voyages.
comezlerin mintikasina gelmis olmaliydik.
Nous aurions du atteindre Blip turf.
Burası Hipodrom, Goodfellas değil gerçekten yaşanmış şeyler olmasına ve meydana gelmesine rağmen buradan çok uzakta değil.
C'est le turf club ici, pas les Affranchis. même si c'était inspiré d'une histoire vraie et que ça s'est passé pas loin d'ici.
Burası artık onun mekanı değil!
C'est plus son turf, ici!
Haydi, işe koyul.
Au turf!
Gizlilik gerektirecek bir durum olduğunu sanmıyorum efendim.
C'est pas mon turf, monsieur.