Tutamıyorum Çeviri Fransızca
570 parallel translation
Boğazımda. Dışarı çıkmaya çalışıyor. Artık tutamıyorum.
Il est dans ma gorge, il lutte pour sortir...
Biliyorsun sözlerimi tutamıyorum.
Je ne pouvais pas tenir ma promesse.
Daha fazla tutamıyorum.
Faut que je respire.
Tutamıyorum!
- Impossible!
Haydi Forney, onu daha fazla görüş alanımda tutamıyorum.
Dépêche, Forney, je ne peux pas rester plus longtemps.
Daha önce kimseye bundan bahsedemedim ama artık içimde tutamıyorum.
Je n'ai jamais parlé de ça à quelqu'un. Mais je ne peux plus me taire.
Kendimi tutamıyorum.
Je ne peux pas me contenir.
- Nereden aldın? - Martin'in Fransız bölümünden. Yılda bir kez kendimi tutamıyorum.
Une fois par an, je m'offre une folie chez Martyn's.
- Şişeler ses çıkardığınde kendimi tutamıyorum.
Je n'y peux rien si les bouteilles...
Taşrada üç haftadan sonra gözlerimi açık bile tutamıyorum.
Trois semaines à la campagne, cela m'endort!
Kendimi tutamıyorum. Çok komik.
C'est trop drôle.
Yer açmadan adamlarımı aynı yerde tutamıyorum.
Je ne peux pas rassembler mes gars si je n'ai pas de place.
- Tutamıyorum.
- Je ne peux pas tenir.
Kendimi tutamıyorum. Büyük suçluluk duyuyorum.
Je me sens si coupable!
Odaları istediğim gibi tutamıyorum... ama bana yardımcı olacak başka birini bulamadılar.
J'aimerais faire mieux, mais on ne trouve personne pour me prêter main forte.
Tutamıyorum, Dingy.
Je ne peux pas tenir!
Karımı muayenehanesinden uzak tutamıyorum.
Elle y va sans arrêt.
Hayatı. Her sabah uyanıp yeni bir günle karşılaştığımda kendimi tutamıyorum.
Tous les matins, de savoir qu'une nouvelle journée commence, je suis folle de joie.
Düz tutamıyorum.
Je ne garde pas le cap.
Artık gözlerimi açık tutamıyorum.
J'ai du mal à garder les yeux ouverts.
Hakikaten baba bugün ne yedik böyle? Tutamıyorum!
C'est vrai, papa, cette sale bouffe nous a rendus malades.
Hep yaparım. Kendimi tutamıyorum.
Je ne peux pas m'en empêcher.
Düşeceğim... kayıyor... tutamıyorum.
Faites-moi descendre, s'il vous plaît!
Kendimi tutamıyorum.
Je n'y peux rien.
Kılıcımı tutamıyorum.
Je ne peux pas tenir mon sabre.
Kendimi tutamıyorum.
Je n'y tiens plus!
- Onu tutamıyorum.
- Je ne peux pas le retenir.
Bahtınız açık olsun. Ne diye çenemi kapalı tutamıyorum ki ben?
Pourquoi je ne la ferme pas?
Onu tutamıyorum.
Je ne tiens plus!
Tutamıyorum seni ama hala görüyorum.
Je ne te tiens pas, et je te vois.
- Tutamıyorum.
- Je peux pas tenir.
Tutamıyorum. Olmuyor.
- Je peux pas tenir.
Yakalanırsak bunun yasalara aykırı olduğunu biliyorum ama kendimi tutamıyorum.
Je sais que s'ils nous attrapent, c'est contre le règlement... mais c'est plus fort que moi parce que...
Onu tutamıyorum! Buz çatlıyor!
Impossible de le retenir, la glace lâche!
Tutamıyorum!
J'en peux plus!
Oh, düğünlerde kendimi tutamıyorum.
Je pleure toujours aux mariages.
Bilirsin, ben o lanet masalları hiç aklımda tutamıyorum, Jai.
Tu sais bien que je ne me souviens jamais des histoires!
Daha fazla tutamıyorum!
Je ne peux plus tenir!
- Kendimi tutamıyorum Harry, çok komik.
Je ne peux pas m'en empêcher.
- Pansiyoner kadını uzak tutamıyorum.
Ma logeuse devient carrément collante.
Çişimi tutamıyorum.
Je peux pas me retenir.
İsimleri aklımda tutamıyorum.
Je ne connais pas les noms.
Gözlerimi açık tutamıyorum.
J'ai du mal à garder... les yeux ouverts.
Tutamıyorum kendimi
~ Je perds juste le contrôle ~
Onu tutamıyorum.
Je n'arrive pas.
Onu tutamıyorum.
Je ne peux pas le retenir!
Fakat yine, kendimi tutamıyorum....
Et pourtant, je n'arrête pas de me dire :
- Kendimi tutamıyorum.
Impossible.
Onu tutamıyorum!
Arrête, Nordstrom!
Evet, haklısın. Gerçekten gözlerimi açık tutamıyorum.
Mes yeux se ferment tout seuls.
- Çünkü kendimi tutamıyorum.
- Je ne peux me retenir!