Tükenmiş Çeviri Fransızca
612 parallel translation
Her şey soğuk ve tükenmiş.
Tout est froid... tout est fini.
Bay Egelbauer'inkini 10 soruda buldum, ve bu kadarı yeter. Tükenmiş durumdayım.
J'ai percé à jour M. Egelbaur en 10 questions, ça suffit.
Tükenmiş kurallar der ki ; bir yemin ettiysen,.. .. yeminin yüzlerce asırlık nesil boyunca, bozulmuş olarak kalmalıdır.
Le Grand Épuisé a dit que si on prête serment, il faudrait le rompre pendant des générations de siècles de centaines d'années.
Yemin etti, de. - Tükenmiş kurallar der ki :...
- Le Grand Épuisé a dit...
Biletler tükenmiş durumda.
Les tickets sont vendus depuis des mois.
At etleri bile tükenmiş.
Même pas de viande de cheval!
Bitmiş, tükenmiş haldeyim!
Je suis crevé.
"Ya Sezar ya da hiç kimse." Dünya tükenmiş, bitmiş artık.
César ou rien. Le monde est décadent, épuisé.
Bana biraz tükenmiş gibi geldi.
Il m'a l'air pustuleux.
Bütün kasaba korkudan tükenmiş gibi ama sizin durumunuzda, saldırgan köpeğinize, şu açık pencerelere ve şu av tüfeğine bakarsak bu doğaüstü korkusu değil.
Tout le village, a peur. Mais dans votre cas d'après le chien, les barre, aux aux fenêtres et le fusil vous n'avez pas peur d'un monstre. De quoi, alors?
Tükenmiş bir adamı seveceksen kocanı tüket.
Brise ton mari, pas moi.
Ölü, barodan kovulmuş, işi bitmiş, tükenmiş, ayvayı yemiş.
Crevé. Liquidé. Kaputt.
Böylece kendimi, beş parasız, tükenmiş, lastikleri patlak bir araba ve kötü bir şöhretle Albuquerque'de buluyorum.
Et maintenant, je me trouve à Albuquerque sans argent. Une voiture aux pneus usées, et une réputation minable.
"Mısır mumyaları, soyu tükenmiş sürüngenler..." "... ve Tony Hunter, dansın heybetli moruğu. "
"Les momies, les fossiles et Tony Hunter, un vieux danseur."
Uzun süre önce soyu tükenmiş, üç bölmeli bir yaratık.
Une créature à 3 lobes, depuis longtemps disparue!
Şu anda elin güçlü, çünkü tamamen tükenmiş durumdasın.
Vous êtes fort à présent, parce que vous êtes un homme à terre.
-... soyu tükenmiş canlıların kalıntılarını inceleyen palaeontolojistler vardır.
-... En étudiant les ossements des dinosaures, les paléontologues sont capable de... - Eh!
Tükenmiş, heba olmuşsun.
T'as vraiment pas l'air en forme. Vraiment crevé.
Bomboş. Tükenmiş bir ırkın yadigarları sağa sola serpilmiş gibi.
Jonchée de reliques d'une race éteinte.
Senin geleceğin tükenmiş.
Tu as brûlé tout ton avenir.
Yumurtaları çukura bırakmak uzun ve bitkin düşürücü bir iştir. İşi bittiğinde tükenmiş dişi kaplumbağa yarı ölü bir halde denize geri sürünür.
C'est une longue et effroyable opération que le dépôt des œufs... et quand c'est terminé... la tortue femelle épuisée se traîne jusqu'à la mer, à moitié morte.
Zavallı Bay Biggs ayrıldığında tükenmiş haldeydi.
M. Biggs était complètement écœuré.
Giro yarışçısına bak, nefesi tükenmiş.
Tu l'as vu, lui? Il en peut plus!
d Ve tabağımda çipura var. d d Bir tabak, şapırdata şapırdata. d d İkinci bir tabak, şapırdata şapırdata. d d Üçüncü bir tabak istiyordum fakat bütün balıklar tükenmiş. d
Brème de mer dans mon bol... Un premier bol but avec bruit. Un deuxième bol but avec bruit.
- Nesli tükenmiş.
- Morte? - Inexistante, éteinte.
O tükenmiş.
Il a son compte.
Soyu tükenmiş bencilliğin katlanılır gibi değil.
Votre égoïsme de petit saint est intolérable.
Yakıtı tükenmiş olabilir.
On manque de fuel.
Maalesef gönderemiyorum. Kaynaklarımız tamamen tükenmiş durumda.
Hélas, nos réserves sont épuisées.
- Bir güneş günü. O zamana kadar itici gücümüz tükenmiş olacak.
Nous aurons épuisé toute la puissance d'impulsion.
Tükenmiş.
à plat.
Bunların, sözcüklerin sükûnetine yol açan dil tuzakları çoktan tükenmiş bir kültürün suç ortakları, bir strateji dilsel bir mazeret, dilsel-ideolojik bir uzlaşma olduğunun farkına varmıyor musunuz?
SompliSe d'une Sulture dèjà épuisée, une ruse, un alibi linguistique, Un arrangement linguistiSo idéologique qui peut nous emmené à la paix mentale des formules?
Nesli tükenmiş bir ırk.
Une race ancienne.
İki ay sonra, Boston'a tükenmiş biri olarak döndüm.
En deux mois, j'étais de retour à Boston.
Aynen Bette Davis gibiydi, bitmiş-tükenmiş-mahvolmuş halleri.
La grande scéne à la Bette Davis, fini-terminé-kaput.
Uçağının yakıtı tükenmiş.
Son avion est tombé en panne d'essence.
Eşimin altı yaşında bir çocuk gibi konuştuğunu ve soyu tükenmiş bir yumuşakça gibi seviştiğini söylemeyi seçsem böyle yapması için aşığının iznini istemeye de gerek duymazdım.
S'il me plaît de dire que ma femme raisonne comme une enfant de six ans... et fait l'amour comme une planche à repasser je le ferais, et sans demander la permission à son amant!
Sizin gördüğünüz, soyu tükenmiş bir yaratığın son temsilcisiydi.
Ce que vous avez vu est le dernier représentant d'une espèce éteinte.
- Soyu tükenmiş bir yaratık mı?
D'une espèce éteinte?
Tükenmiş gözüküyorsun.
J'aurai des rois, des reines, des quintes royales.
Her şey çok duygusuz. Tükenmiş. Kapanmış
Tout est tellement évident, bouclé, cousu.
Tekerlekli sandalyede bir sakat... gutun ve bir sürü hastalığın pençesinde tükenmiş bir adam.
Un infirme, dans un fauteuil roulant... usé par la goutte, et par une myriade de maladies.
Elinizdeki kaynaklar tamamen tükenmiş durumda... öyle ki... bir şilininiz bile yok.
Votre crédit étant épuisé, vous ne pouvez espérer... emprunter un shilling.
Yorgunluktan tükenmiş bir haldeyim. Dün akşam sekiz saat dans ettim, pratik yaptım marş şarkısında.
Je suis épuisée, j'ai dansé huit heures hier soir, sur le chant de marche.
Bu, her zaman aldığı kağıt. Şu ana dek elindekiler tükenmiş olmalı.
C'est le papier qu'elle prend d'habitude.
Tükenmiş hissediyorum.
Je me sens épuisée.
Bu bir Tupinambá sembolü. Soyu tükenmiş bir kabile.
C'est Ie symbole des Tupinamba, une tribu de cannibales qui a disparu.
- Şimdi tükenmiş olan, elbette.
- et maintenant disparue.
Elinde kılıçla boğayı beklerken bile tükenmiş görünüyorsun.
Tu es vidé.
D.Ö. 6 milyon yılından beri soyu tükenmiş bir adam.
Je ressemble à ça?
- Tükenmiş.
- Epuisées.