Tırman Çeviri Fransızca
2,718 parallel translation
Tıbbi araştırmanın en önemli kısmını söylüyorum.
Voici la partie la plus importante de cette étude médicale :
Sabahın ilk ışıklarında burada buluşacağız, birkaç iş kaskı ve bıyık bulacağız... -... oraya tırmanıp onu yakalayacağız.
On dort ici et, à l'aube, on prend des casques, des fausses moustaches, on se faufile là-haut et on l'attrape.
Ağaçlara çok iyi tırmanırdın. Ama bazen inmek için yardım isterdin.
Tu grimpais très bien aux arbres, mais tu avais parfois besoin d'aide pour descendre.
Duvarlara tırmanıyor.
Il pète un câble.
Ama gördük. Bu da demek oluyor ki evren sonsuz hikmetiyle beni yatağa yapıştırmanı söylüyor. Hem de çok sert.
Mais on l'a vu, ce qui veut dire que l'univers, dans sa sagesse infinie, te dis de me planter, et de t'appliquer.
Tırman.
Allez, monte!
Başka kimse bilmeden seni köprüye ulaştırmanın bir yolunu bulmam gerekiyordu.
Je devais trouver un moyen de t'amener sur le pont. sans que personne ne le sache.
"K2'ye tırman"?
"Escalader le K2"?
Eğer bakıcımsan, neden camdan içeri tırmanıyorsun?
Si vous êtes mon baby-sitter, pourquoi vous grimpez dans ma chambre par la fenêtre?
Sen şebek maymunluğu yapıp, ağaçlara tırmanıp, armadillo yerken biz hep senin arkanda kalıyoruz. Öyleyse bu dünya ile ilgili hiçbir fikrin yok.
Tu es peut-être assez calé pour pouvoir dire pourquoi le babouin se gratte le cul, monte aux arbres et mange des tatous, mais t'as vraiment aucune idée de ce qui compte dans mon monde.
Başının üstüne tırmanıyorlar, ve oraya yumurtalarını bırakıyorlar!
Des bêtes qui grimpent sur ta tête et y déposent plein d'oeufs!
Hiç sormayacaksınız sandım. Planımız şu : Geçen seneki genom araştırmanız için kontrol olarak alınan bu kan örneğini AF-15 Laboratuarında kilitli tutulan kanımla değiştireceksiniz.
J'ai cru que t'allais pas demander. enfermé au labo AF 15.
Araştırmanızı istediğim 2 kişiyle aralarında ne tür bir ilişki var, bulabildiniz mi?
As-tu réussi à trouver le lien personnel... entre ces deux hommes que je t'ai demandé plus tôt?
Satışlarımız tırmanıyor, kadınlar da nihayet jenital kokunun tedavi edilebilir olduğunu anladılar.
Les femmes comprennent enfin qu'on peut traiter leurs odeurs.
- Pazar günü de Orta Atlantik Kaya Tırmanışı gösterileri var.
Et le salon de l'escalade dimanche.
Kaya tırmanışı ya da Graphicon.
Escalade ou GraphiCon?
Müthiş seçim, Tacoma Park'ta kaya tırmanışı ve gezinti yaparak geçirmek olur.
Dis-nous ce qu'on devrait choisir, sachant que le mieux, c'est l'escalade.
- Kaya tırmanışına gidiyor da olabiliriz.
Ou on ira faire de l'escalade.
Şimdi de hafta sonu için Graphicon ve kaya tırmanışı planları yapabilirsiniz öyleyse.
Mais uniquement d'un plan. Vous pourrez aller au GraphiCon et à l'escalade.
Bulduğun beyin cerrahlarıyla istediğini yaptırmanın yollarını konuşmuş olabilirsin ama bizde işlemez bu.
Les neurochirurgiens que t'as ramenés pourront peut-être t'aider, mais pas nous.
- Ben dağa tırmanırım.
- Je fais de l'escalade.
Oldukça hızlı tırmanışa geçmiş.
Elle a vite grimpé les échelons.
Kafasının üstüne tırmanıp pis am kıllarını gözlüklerine sürtmek istemez miydin?
Tu ne voudrais pas frotter ta plote sur ses lunettes?
Hatırlamanız gereken son bir şey daha porsuklar çok iyi tırmanır, o yüzden bir gözünüz yukarıda olsun.
Une dernière chose à retenir : les blaireaux sont les plus grands grimpeurs, regarder toujours au-dessus de vous. Hamon :
Kaymamak için tırmanış demirlerini alsaydın.
As-tu pris des crampons au cas où.
# Sonra biraz egzersiz, belki biraz eskiz Tırmanış, biraz dikiş, biraz da okuma #
Gymnastique, art plastique, corde et Pascal m'épate
Hadi tırman bebeğim!
Allez, bébé, monte!
Tırmanın, beyler.
En route!
Bryce, kardeşlerim ve benimle ağaca tırmanır mısın?
Bryce. Tu grimpes dans l'arbre avec moi et mes frères?
Renee de seninle o ağaca tırmanırdı.
Renee se serait assise avec toi dans l'arbre.
Buraya tırmanırken yaralandım.
Je me suis fait mal en allant sur le toit.
Bence fiziksel kondisyonu ona yavaş yavaş verip böyle bir tırmanışla, daha sonra yüzleştirmeliydin.
Je ne crois pas qu'il a la capacité physique pour affronter une telle surface.
Lani'ye kaya tırmanışı sırasında, "Kıç çatalına düşmek istemiyorum" deyip eş olmayı reddettiğini söylemeyi unuttum.
J'oubliais que Scottie ne fait pas d'escalade avec Lani pour ne pas tomber dans son slip.
Erkek ve dişi baş döndürücü yüksekliğe tırmanırlar. Ve işte o an... Özgürce bir düşüşte... aşağı doğru yönelir... birbirine kenetlenir... en son aşamada ayrılırlar.
Le mâle et la femelle montent à des hauteurs vertigineuses, puis... ils s'unissent en chute libre, plongeant vers le sol, prisonniers d'une étreinte mutuelle, et se séparent au tout dernier moment.
Beni böyle takip etmen, sıkıştırman ve bu şekilde konuşman hiç hoşuma gitmiyor.
T'essaies de me coincer et j'aime pas ça. - J'aime pas ce ton.
Yüce Efendimiz, bu kulunun ruhunu ellerine almanı ve onu iyiliklere ulaştırmanı diliyorum.
Je prie, Seigneur, pour que tu t'occupes de l'âme de cet homme, et que tu sois à ses côtés.
Tepeyi tırmanıyor.
Elle est dans la côte.
33 ve tırmanıyor.
33e et il continue de monter!
Biliyorum, buraya tırman!
Je sais, monte!
Evet. Üstelik iki tane yaptırman lazım.
Et il t'en faut deux.
Hadi Sezar, tırman!
Allez, César, grimpe!
Tırman!
Grimpe!
Ya da Everest Dağı'na tırmanırken.
Ni en escaladant l'Everest.
Tırmanıyorum ve hava kararmıştı.
Je faisais du stop, il commençait à faire tard.
- Baba, bu iyi bir fikir mi? - İyi bir tırmanıcısın!
C'est une bonne idée?
Kıçını sevgili sandalyemden kaldırmanı söylediğim kısmı duymamış olmalısın.
Tu m'as pas bien compris. Je t'ai dit de dégager.
Şaşırmanı anlıyorum
T'as pas bien compris.
Güya bizi cezalandırman gerekiyor.
T'es sensé nous aider à nous en sortir.
Bana verdiğin acıya nazaran yönetmenimi kırman kalbimi daha çok acıtıyor.
Plus que la douleur que vous m'avez infligé, ça me fait plus de mal que vous l'ayez blessé avec mon visage.
- Pekâlâ, dağa tırmanıyoruz.
- Allons sur la crête.
Bak, o geziye gitse bile, romantizm kilidini kırman için hala bir kaç günün var.
Et puis, même si elle décide d'y aller, t'as deux ou trois jours pour faire grimper - ta cote amoureuse.