Ucar Çeviri Fransızca
1,080 parallel translation
O civatayı kıpırdatırsan bütün her şey havaya uçar.
Si vous défaites ce boulon, tout va exploser.
Ördekler uçar...
Passent les canards sauvages...
Spitfire'la yalnızca subaylar uçar.
Seuls les officiers pilotent les Spitfires.
- Bir patlatsa uçar gidersin. - Bir şey yapamaz.
- Et prendre une trempe.
O gece, Cuma gecesi yatağa yattığımda, gözüme uyku girmedi. Kuş için kaygılanıyordum, uçar gider, bir şey olur diye.
Je suis allé me coucher, mais je n'ai pas fermé l'œil de la nuit.
200 ton jelatin dinamiti yerleştirdim. Bir şeye kalkışırsanız hep birlikte havaya uçarız.
Je porte une charge de 200 tonnes de plastic, et si vous tentez quoi que ce soit, on saute tous ensemble!
Ve kuşlar geceleri uçar...
Et les oiseaux volent au crépuscule...
Bu tren haftanın altı gecesi bomboş gider. Sadece New York'ta sis varsa, millet Boston'a uçar, bu sebeple ekstra kompartmanları açarız.
Ce train est vide 6 jours sur 7, mais si New York est dans Ie brouillard, ils laissent les gens à Boston.
Kuş olur uçar, yılan olur kaçar ama bu olamaz.
Un oiseau ou un serpent mais pas celle-ci.
- Bak, ana arı nasıl uçar!
Fais la reine des abeilles et vole!
Oraya çivi çakıyor, çünkü çok yüksekteyim ve ayağım kayarsa aşağı uçarım.
Il va poser un piton plus bas, car j'ai pas mal progressé, et si je perds prise, je vais dégringoler assez bas.
" Gör bakalım aşk nasıl uçar gider.
L'amour s'enfuit à tire-d'aile
Fakat onun Jaguar'ı, bilirsiniz, gerçekten uçar.
Mais sa Jaguar est rapide.
# Mavi kuşlar uçar #
" Dans le bleu
# Kuşlar gökkuşağının üstünde uçar #
" Volent des oiseaux merveilleux
Eğer bir karga olsaydım uçar giderdim dostum.
Si j'étais corneille, je m'envolerais...
Merhaba. Size uçarı ve huzur bozucu bir parti rapor etmek istiyorum.
je voudrais signaler une réunion lubrique de drogués
Uçarı tahminlerde de bulunmuyoruz.
Mais nous ne faisons pas nos estimations à vue de nez.
Yatağa yat yaksa kellen uçar.
Tu veux te faire couper la tête?
Beni uçarı biri mi sanıyorsunuz?
Qui vivra verra.
Kırlangıç güneşin peşinde güneye uçar, kızkuşları da öyle... kışın daha sıcak yerlere göçerler, ama ülkemizin yabancısı değildir bu kuşlar.
L'hirondelle et le pluvier migrent au sud, ils suivent le soleil, à la recherche de climats plus cléments en hiver, mais on les trouve sur nos terres.
Üstelik o bir anneydi ve küçük oğulları Bryan'ın... giydirilmesi, eğitilmesi ve şımartılması ona huzur verecekti. Barry'ye göre, oğullarının iyiliği için... hanımefendinin dünyevi zevklerden ve uçarılıklardan vazgeçmesi... ve her saygın ailenin görevi olan bu zevklerin ifasını... kendisine bırakması gerekiyordu.
En outre, elle était mère, et trouverait une consolation... à habiller, éduquer, dorloter leur petit Bryan... dans l'intérêt duquel, selon Barry, il convenait... qu'elle renonçât aux plaisirs frivoles du monde.
Beni uçarı biri mi sanıyorsunuz?
que nous sommes tes amis et que Galya t'a pardonné. Zhenya, arrête de flirter.
Sizi sokarsam aklınızı uçar
Tu frappes et ta tête fait "bing!"
Sizi sokarsak aklınız uçar
Tu frappes et ta tête fait "bing!"
# Sonra yıldızdan yıldıza uçar gider...
Depuis quand...
Dışarıda başarısız olursa, kıçı havaya uçar!
Je lui sauve peut-être la vie.
Sen havaya uçarsan, o da uçar! Modaya uymak için ağır bir bedel!
Il se fera descendre avec vous... c'est payé cher la galanterie.
Bu, 400 metre yüksekte uçar.
Tu as pris un canard? Oui, à 400 mètres de haut.
Doğru yapılırsa kötü ruh ağzından çıkıp uçar, öylece ölürdü.
Si c'est fait correctement... l'esprit du monstre s'envole par sa gueule et il meurt.
Sonra adaya, büyük adamın kendisiyle tanışmak için uçarım.
Ensuite je vais aller en avion sur l'Île pour rencontrer le grand homme lui-même.
- Havaya uçar.
- Il exploserait.
"Starbuck, bir Viper pilotu sadece 3 Viper ile uçar."
" Starbuck, un pilote de viper n'en pilote que trois dans sa vie.
Cumadan uçarız?
On prendrait l'avion vendredi.
Bütün ülkede televizyonlar havaya uçar.
Les plateaux télé de la ville vont exploser.
Sana üflesem bile uçar gidersin
Je vous effleure à peine et vous chancelez.
Kanat iyi olmak, ben uçar.
Aile va mieux, je m'envole.
Size uçar.
Voler pour vous.
Ben uçar...
Quand je m'envole...
- Turna uçar.
Crevettes... Grue volante...
Gemi uçar, enerjiyi çeker.
- Oui. Le vaisseau vole et utilise de l'énergie.
Johnson koluna dokunma yoksa benzin deposu havaya uçar!
Ne touche pas à la jauge sinon le réservoir explosera!
Yürümeyiz, uçarız
Nous volerons dans les airs
Dinle birader, asker yüzünden zaten güzergahımı değiştirdim, gerekirse otobüsle beraber nehire uçarım ama geri dönmem.
Ecoute, mon ami, j'ai déjà quitté la route principale à cause de l'armée, et je ne le ferai pas encore, même si je dois tomber dans la rivière avec le bus!
Karga uçar tarlaların üstünde
Les corbeaux volent au dessus des champs
Ortamın ne zaman değişeceğini bilirler... ve oradan uçar giderler.
Ils savent quand il y a du changement dans l'air... et ils s'envolent au loin.
Yoksa üflerim öylesine üflerim ki ev havaya uçar!
Sinon, je soufflerai... Je soufflerai si fort... que la maison va s'envoler!
Havalarda uçarım.
Je m'occupe des arbres.
Akapulko'ya uçarım ve 10 günlüğüne Tayvan'a.
Dés que je rentre, je me fais un steak frites.
Genç bir yönetmen iken, Yale'de Bacchae'yi yönetmiştim ve Pentheus'un annesi ve Tanrıçalar tarafından öldürüldüğü sahnede önce ağacı geriye doğru gererler, sonra onu ağaca bağlarlar ve onu havaya fırlatırlar, havada uçar ve sonra da ölür ölüsünü parçalara ayırırlar ve kafasını keserler benim de niyetim, gidip "New Haven" morgundan gerçek bir kafa alıp bunu seyircilere uzatmaktı.
À mes débuts, j'ai mis en scène "Les Bacchantes" à Yale. Lorsque Penthée est tué par sa mère et les Furies, on rabat un arbre, on l'y attache, et puis on le projette en l'air, à travers l'espace pour le tuer, puis on le taille en pièces on lui coupe la tête...
Maxwell, ben çok uçarıyım.
Je suis si frivole.