Ugras Çeviri Fransızca
11,348 parallel translation
Size ayırdığım parçaların kapılmasını engellemek için çok uğraşıyorum.
J'ai des difficultés à vous garder ces pièces de côté pour éviter qu'elles ne soient vendues.
Biz hâlâ buralarda uğraşırken o yukarıda öğle yemeği yiyor.
Voilà qu'elle déjeune à l'étage, et nous sommes toujours coincés ici.
Vay be. Ben senin yaşındayken,... hala ayakkabılarımın bağcığını bağlamakla uğraşıyordum.
À ton âge, je cherchais encore comment lacer mes chaussures.
Siz her gün ölüm ve yaşam arasında uğraşıyorsunuz.
Vous êtes confrontée tous les jours à la vie et à la mort.
Ne işle uğraşıyordunuz peki?
Vous faisiez quoi là-bas?
Tamir işiyle uğraşıyorum.
Je fais des réparations.
Hayır, demek istediğim... Oyun kısmında kodlarla uğraşıyoruz sürekli, değil mi?
Ce que je veux dire... au niveau des jeux, on améliore toujours le code.
Gates böylesine uğraşırken, her önlemi almalıyız.
Avec Gates étant imprévisible, on doit prendre toutes nos précautions.
Bir an için şöyle düşündüm, "Dışarıda arkadaşlarımı ve Ulusal Parkı patlatan biri varken ben neden bu işle uğraşıyorum?" Sonra birden fark ettim.
"Pourquoi faire ça aux parcs ou je ne sais quoi." Mais ce n'est pas l'important.
Boğayla uğraşırsan boynuzu yersin.
Je devais jouer avec le taureau... voir ses cornes.
Anneniz sizi yulaf lapası ile beslerken, o bu köy için uğraşıyordu.
alors qu'elle dirige ce village depuis l'époque où vous mangiez votre porridge chez votre maman.
Duymuşsundur, babam tek seferde kaç kişiyi dava edebileceğiyle uğraşıyor.
Vous avez surement entendu, mon père est entrain d'essayer de décider combien de personne il peut suivre.
Kimse bakmıyor telefonuna, boşa uğraşıyorum.
Personne ne répond au téléphone, ça ne sert à rien.
Tehlikeli madde ekibi için uğraşıyorum ama toplamak biraz zaman alacak.
J'ai une équipe Hazmat, mais ils prendront du temps pour se réunir.
Büyük olasılıkla hâlâ ölü terörist ve kayıp nükleer bombayla uğraşıyorlardır.
Probablement encore en train de faire des affaires avec les terroristes morts et l'arme nucléaire manquante.
Artık sen uğraş.
Et vous pouvez vous creuser.
Salim sahtecilikle uğraşır. Onunla görüştüm.
Salim est un faussaire, je lui ai déjà parlé.
- Daha değil ama uğraşıyorum.
Pas encore, mais j'y travaille.
Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, geriye getiremeyiz.
Et peu importe à quel point nous essayons. Nous ne pouvons pas les faire revenir.
Onları haklı çıkarmak için neden bu kadar uğraşıyorsun?
Pourquoi travaillerais-tu dur pour leur donner raison?
Burada işlerin yürüme şeklini düşünürseniz. ... ben olsam New York'ta hapis yatmak için uğraşırdım.
Vu comment les choses sont gérées ici, insistez pour être incarcéré à New York.
Bir eroin bağımlısı ile uğraşıyoruz.
C'est un toxico.
Prens ve prensesin yarınki ziyaretlerinde hiçbir aksaklık olmaması için uğraşıyoruz.
Nous voulons être certains que rien ne viendra déranger la visite du prince héritier et de la princesse demain.
Boşuna uğraşıyormuşuz.
Cette piste est un cul-de-sac.
Üç yıldır uğraşıyoruz ve 450'ye dayandığını biliyorsunuz.
On travaille depuis trois ans pour qu'il atteigne 450.
Kendimi zorlarsam, gerçekten uğraşırsam başarabilirim sandım.
C'est juste...
Her zaman paspası bırakıp okula geri dönmem için uğraşırdı.
Il voulait me faire abandonner le balai pour retourner à l'école.
Benimle uğraşılacak bir gün değil.
Me faites pas chier aujourd'hui!
Herkesten daha iyi olduğunu sanıyordu ama kendini çöpte buldu. İşte benimle uğraşırsan böyle olur.
Elle pensait qu'elle valait mieux que tout le monde, et maintenant elle est ce truc que l'on jette avec les ordures, et c'est ce qui arrive à tous ceux qui me cherchent.
Bir site kurdum, iyi gidiyor gibi, onla uğraşıyorum.
J'ai monté un site qui commence à décoller, voilà ce que je fais.
Affedersin. Beni aşan bazı yasal meselelerle uğraşıyordum da...
Désolé, j'étais juste en train de m'occuper d'affaires juridiques hors de mon contrôle...
- Ne işle uğraşırsın?
Tu fais quoi dans la vie?
Bir web sitesi kurdum, onunla uğraşıyorum.
J'ai monté un site qui commence à décoller.
Neden bizim kodlarımızla uğraşıyorsun?
Pourquoi tu fous en l'air notre code?
Paul sanki bir şeylerle uğraşıyor gibi ama sana geri dönmesini sağlayabilirim.
Paul semble être occupé. Peut-il vous rappeler?
Uğraşılan sen mi olmak istiyorsun? - Tehdit mi ediyorsun?
Vous préféreriez que ça soit vous?
Bir şeyler yapmak için uğraşıyorum.
J'essaie vraiment là.
Kötü elle uğraşıp kendi imkânlarınla kendini yukarı çektin.
Tu as distribué une mauvaise main, et tu t'es tiré vers le haut par tes bootstraps.
Bilirsiniz, uğraşıyor.
Vous savez, il gère...
- Uğraşıyorum!
- J'essaye!
Tıpkı biz başka işlerle uğraşırken arka planda çalışan bir program gibi.
Comme un programme en tâche de fond, silencieux, pendant qu'on est occupé à faire autre chose.
- Fazla uğraş gerektirmeyen yerden.
Le moins d'effort requis.
Kaç gündür çete cinayetleriyle uğraşıyor.
- Non, non. Ça fait des jours qu'elle est occupée avec plusieurs meurtres liés à des gangs.
Karım dışarıda hayatta kalmak için uğraşıyor.
Ma femme se bat pour sa vie dehors.
- Son zamanlarda bazı sorunlarla uğraşıyorduk.
On a pas mal de problèmes.
Müsait olduğundan emin misin? - Evet. Siz tam olarak ne ile uğraşıyorsunuz?
Vous faites quoi, exactement?
Sanırım çözdüm. Hâlâ neyle uğraşıyorsunuz?
Pourquoi êtes-vous encore en train de travailler?
Callen bizi dışarıda tutmak için bu kadar uğraşıyorsa eminim iyi bir sebebi vardır.
Si Callen s'enfonce dans tout ce problème Pour qu'on soit à l'écart, je suis sûr qu'il a de bonnes raisons.
Sağ ol. Nasıl gidiyor? Tişört tasarlayıp mağazaların satması için uğraşıyorum.
Il prend le micro et il dit "Votre attention, s'il vous plaît"
- Yanında böyle biri varken ne diye dövmelerle uğraşı... - Sessiz ol!
Qu'est-ce qui te prend d'aller te faire tatouer quand il y a...
Colby benim için uğraşıyordu. Ama şimdi belki de senden onunla ilgilenmeni istemeliyim.
Colby faisait l'arbitre pour moi, mais maintenant je veux que tu prennes bien soin d'elle.