English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ U ] / Ulkeye

Ulkeye Çeviri Fransızca

247 parallel translation
ulkeye iki gun once girmis.
Il est arrivé il y a 2 jours.
İrlanda kökenli Amerikalıların bu yönüne hayranlık duyuyorum. Ülkeye olan sevginizi gözler önünde yaşıyorsunuz.
J'ai toujours admiré les irlandais d'Amérique... patriotes et fiers de l'être!
- Ülkeye gizlice girdi. - Bütün gemileri kontrol ettik.
L'homme est arrivé en fraude par mer.
Bu adamın kim olduğunu öğrenmek istiyorum. Ülkeye nasıl girdiğini, hangi gemi ile kaçtığını. 50 dolara karşılık çok şey istiyorsun.
Je veux savoir qui est cet homme et sur quel bateau il est arrivé.
Ülkeye ve mahkemeye bütün hikayeyi anlatacağım.
Je donnerai ma version aux juges et à tout le pays.
Ülkeye hiç gelmemiş.
Pas dans ce pays.
Ülkeye canlı yayın yapılacak. Jett etkileyici bir konuşma yapacakmış.
Jett prononcera un magnifique discours qui sera diffusé.
Ülkeye döndüğünü duydum ve seni bekledim.
Dès que j'ai appris ton retour des Croisades, j'ai décidé de rester.
Ülkeye nasıl getirdin, kaçak mı? Başka bir yol mu biliyorsun? Gümrükten kaçak geçirdin, öyle mi prenses?
Je sais exactement le genre d'enfer pavé d'or qui m'attend.
Ülkeye dışarıdan kaçak olarak sokulanlar... % 70 - % 95 arasında saflığa sahip.
Introduite en fraude, la pureté en varie de 70 à 95 %.
Ülkeye geri dönmek için gemiye binmek üzereydim.
Ce n'est pas un rêve?
Ülkeye kaçak mı giriyorlardı?
Des immigrants clandestins?
- Ülkeye mi? - Körfeze.
- Pour entrer dans le pays?
- Ülkeye rahatça girip çıkabilmeli.
- Qui peut aller et venir à sa guise.
Ülkeye hizmet etmenin ne olduğunu sanıyorsun?
Comme une auberge où tu entres et tu sors quand tu veux?
Ülkeye iyiliği getirdiği için Tanrı Ekselanslarını korusun.
Personne ne les prendrait.
Ülkeye bir hafta önce gelmiş.
Il est entré dans ce pays il y a une semaine.
Ülkeye yeni girmiş Koreli bir doktor var. Ona düşme.
Fais gaffe au docteur coréen, le prends pas.
- Ülkeye yabancı paralar sokarak.
En inondant le pays de devises.
Ülkeye bugün gidemesek bile bir zamanki mutluluğumuzu ve tekrar mutlu olacağımızı düşün.
Même si on ne peut pas partir... pense au bonheur passé, et à celui qui nous attend.
GİZLİ BÜTÜN ÜLKEYE SAYONARA.
SAYONARA. BO YCE
- Ülkeye ait.
- Ça appartient au pays.
Ülkeye pasaportsuz girdi.
Pour entrer dans le pays sans passeport.
Ülkeye girişine izin vermek zorundalar.
Ils devront te laisser entrer.
Ülkeye hayırlı olsun.
Bon pour le pays.
Ülkeye olanlar korkunç. Kendi adıma utanç duyuyorum.
Personnellement, j'ai honte.
Ülkeye nasıl sokuyorsunuz?
Comment elle entre?
Ülkeye, zaferin haberini gönderin!
Informez-moi de notre victoire.
- Ülkeye kaçak mı giricez?
Est-ce qu'on nous fait passer en fraude?
- Ülkeye hiçbir pasaport veya vize olmadan girmiş.
- Il est aux États-Unis sans visa ni papiers.
Burada bir şey yapmadı. Ülkeye yasadışı giriş yaptı. Ne?
Un responsable du F.B.l s'occupe d'immigration clandestine?
Ülkeye aittir.
Le corps et la personne de sa Majesté ne lui appartiennent plus. Ils sont à l'État.
Ülkeye nasıl girmiş?
Comment s'est-il infiltré dans le pays?
Ona iyi bakın. Ülkeye iyi bakın.
Veillez sur elle, sur le pays.
Ülkeye kendi adıyla giriş yaptığını sanmıyorum.
Il a dû entrer sous un nom d'emprunt.
Ülkeye gizlice döndüğümü sanıyorsun, değil mi?
Tu pensais que je revenais en douce?
Ülkeye girebilmek için resmi daireden. veya hükümetten vize almalıydınız. Sonra Nazi'lerden çıkış izni almanız gerekiyordu.
Il fallait obtenir un visa du Département d'Etat ou du gouvernement pour entrer, et un permis de sortie, auprès des nazis.
Koloniden Ülkeye kitabınızda ki gerçekleşmiş bir rüyadır Birinci Kıta Kongresi hakkındaki üçüncü ve dördüncü bölümleri okumanızı ve özetlemenizi istiyor.
L'Amérique : De la colonie au pays. Un rêve réalisé.
Ülkeye her türlü kaçak mal sokulmasına izin veriyormuş.
Il laissait des gens faire rentrer clandestinement toute sorte de trucs.
Ülkeye aynı anda yayın yaptık Brian, biz başardık.
Enfin, il y a 400 demandes par seconde Brian. On a réussi!
Ülkeye getirilişi ayarlanmıştı... Antik piyanonun ayağının içinde..
On s'est arrangé pour le faire entrer au Canada... dans le pied d'un piano ancien.
Ve herşey tam anlamıyla istediğim gibi, nişanlım dışında, ki şu anda Ulaşılamayan Ülkeye uçmuş durumda.
Tout est exactement comme je le rêvais, sauf mon fiancé qui est sur une autre planète.
Ülkeye soktuktan sonra, onları uyuşturucu bağımlısı yapıp fahişe yapıyorlarmış.
Ils les font entrer clandestinement, puis les transforment en toxicos et en prostituées.
Ülkeye karşı savaşı kazanamazsın, Bryan. Bunu biliyorsun.
Tu sais que tu ne peux vaincre l'État, Bryan.
- Ülkeye yasadışı yoldan girdim.
Je suis un étranger sans papier.
Ülkeye kaçak girmiş olabilirsin.
- Vous pourriez être un étranger.
Ülkeye nasıl girdin?
Comment êtes-vous entré dans le pays?
- Ülkeye bile beraber sızmışlar.
Ils se sont même infiltrés dans le pays ensemble.
Ülkeye gizlice giren bir kamyonda tecavüze uğramak?
Violé dans un camion en passant la frontière?
Ülkeye karşı ırk çatışması organize ettiğine inanıyoruz.
On le soupçonne d'organiser des émeutes raciales à travers tout le pays.
Ülkeye gizli girmeliyiz.
Nous devons entrer dans le pays inaperçus.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]