Ultimatum Çeviri Fransızca
391 parallel translation
Şanlı büyükannesinden son emirleri getirmiştir.
Vous communiquer le dernier ultimatum de sa grand-mère.
Önce, Madame Fanny hepsinin bir haftaya biteceğine dair... ciddi bir ültimatom verdi.
D'abord, mme fanny a envoyé un ultimatum très sévère exigeant que tout devait être fini en une semaine.
Böyle bir şeyin devam ettiği bir evde kalmam ve bu son sözüm!
Je ne reste pas dans cette maison. C'est un ultimatum.
Teslim gününe kadar senin meydanda olmaman için geldim.
On va se cacher jusqu'après l'ultimatum.
Von Scherbach çıkıp ultimatomunu verene kadar bizi altı saat öylesine ayakta beklettiler.
On nous tint debout pendant 6 h. Puis Von Scherbach lança son ultimatum :
Ültimatom gibi geldi diyebilirim.
Je pense que ca m'a tout l'air d'un ultimatum.
Bayan Plimsoll bir ültimatom yayınladı.
Mlle Plimsoll lance un ultimatum.
Ruslar 20 bölük teklif etti ve 48 saat içinde cevap istedi.
Les Russes leur ont offert vingt divisions sous forme d'ultimatum.
Sasagawa'ya bir meydan okuma mektubu götür.
Envoie vite un ultimatum aux Sasagawa.
Sen mektubu götürdüğünde sandalları çıkaracağız.
Nous attaquerons sitôt que tu auras remis l'ultimatum.
Bu bir ültimatoma benziyor.
On dirait un ultimatum.
Ve Peppino'nun yanına vardığında ona şu ültimatomu ver :
Pose un ultimatum à Peppino Califano
Bir ültimatom verdiler.
Ils nous ont lancé un ultimatum.
Neredeyse bir ültimatom verdiniz.
C'est presque sous la forme d'un ultimatum.
- Geri çekilmemiz için ültimatom verdiniz.
- Vous avez prononcé un ultimatum.
Bu mektup, elimize yeni geçti bize santaj ediyorlar.
Les bandits nous ont envoyé un ultimatum.
Ultimatomumuz, saldırı başlamadan önce Washington'a gönderilmeli.
Notre ultimatum devra parvenir à Washington avant les hostilités.
" Japonlar bugün Doğu Standart Saati'ne göre öğleden sonra saat 1 itibariyle bir ultimatom gönderdiler.
" Les Japonais ont présenté à 13 h... heure de New York... ce qui ressemble à un ultimatum.
Ancak Amerikan Radyosu'na göre, Pearl Harbor'a Washington'a verdiğimiz ultimatomdan 55 dakika önce saldırı düzenlemişiz.
D'après la radio américaine, Pearl Harbor a été attaqué... 55 minutes avant que notre ultimatum... ne parvienne à Washington.
- Bana bir ültimatom daha vereceksin.
Je ne sais pas. Tu vas sans doute me donner un ultimatum.
Bu bir ültimatom mu?
Tu me donnes un ultimatum?
Cevap versene aşağılık sürtük!
C'est un ultimatum?
Eğer öyle ise, sana ültimatomunu ne yapabileceğini söyleyeceğim!
Réponds-moi, espèce d'emmerdeuse et de salope castratrice! C'est un ultimatum, oui ou non? Parce que si c'en est un... je vais te dire ce que tu peux en faire de ton ultimatum.
Ya ültimatomumuzu red ederlerse?
Et s'ils n'acceptent pas notre ultimatum?
Kısa bir süre önce... Başbakan'a... Demokrat Parti'den bir ultimatom verildi.
Il y a quelques instants, Monsieur le Premier Ministre... a reçu un ultimatum du Parti centriste... qui nous menace de nous retirer son soutien... dans le cas où le Gouvernement cèderait... au chantage de Sofianos.
Yine de, bilindiği gibi, bu ultimatom... Muhafazakar partiden birinin öncülüğünde yapıldı... tam olarak zıt isteklerle... şöyle ki, milletvekilini kurtarmak için
Vous savez tous pourtant que cet ultimatum... a été précédé par celui du Parti conservateur... dont les exigences sont diamétralement opposées :
Bu bir ültimatom!
C'EST UN ULTIMATUM.
Aşağılık bir ultimatom.
UN VULGAIRE ULTIMATUM.
- Ültimatomumuz ne olacak?
Et notre ultimatum?
Ültimatomumuzu Bay Başkan'a iletecekti.
Il allait donner notre ultimatum au Président :
- Bana ültimatom verdi.
- Elle m'a lancé un ultimatum.
Bana ültimatom verirsen işimiz biter.
Si tu me donnes un ultimatum, c'est fini.
Hiroshima'yı bombaladıktan sonra... Amerika Japonya'yı teslim olmaya... ve eğer olmazsa ikinci bir... atom bombası atacaklarına dair bir ültimatom yayınladı.
Après le bombardement d'Hiroshima, les Américains lancèrent un ultimatum aux Japonais, leur demandant de se rendre... sous peine d'un deuxième bombardement atomique.
Dün gece Moskova'ya verilen A.B.D. ültimatomuna... Sovyet hükümetinden henüz bir cevap gelmedi.
Toujours aucune réponse de la part du gouvernement Soviétique à l'ultimatum des États-Unis soumis à Moscou la nuit dernière.
Cennetteki babamız... Cennetinin... Öğlen 12 : 00 :
Que votre règne vienne... 12 : 00, l'ultimatum Américain prends fin.
ABD'nin Sovyetler Birliğine verdiği ültimatomun dün sona ermesinden beri... iki ülke arasında yoğun arabuluculuk çabaları yaşanıyor.
Depuis l'expiration de l'ultimatum adressé au Soviétiques hier, des efforts intenses ont été entrepris afin d'intercéder entre les deux pays.
" Sayın Bay Clavin, bu size göndereceğim son mektup.
" Cher M. Clavin, cette lettre est un ultimatum.
Ona ültimatom çektim.
Je lui ai adressé un ultimatum.
Bu bir ültimatom mu?
Tu me poses un ultimatum?
Bana ültimatom verilmez Lou.
Je ne tolérerai pas d'ultimatum.
On ultimatom verdim, ve yapabilecek bişey yok.
Je lui ai lancé un ultimatum, je suis foutu.
- Bu bir ültimatom olabilir mi?
Qu'est-ce que c'est, un ultimatum?
Bana emir mi veriyorsun?
Tu me donnes un ultimatum?
Yaklaşın ve komutu daha da kararlı bir ses tonuyla tekrar edin.
Approchez et répétez ultimatum d'une voix plus ferme.
"Evrak" çoğul kullanılır mı?
Le pluriel d'"ultimatum"?
Saldırıyı durdurun. Tarihin uzatılmasını talep edin.
Demandez un report de l'ultimatum.
Artık rehineler için gereken fidyenin verilmesine sayılı dakikalar kaldı. Raporlar net değil.
A quelques instants de la fin de l'ultimatum pour le paiement de la rançon des otages, la situation est confuse.
Anlaşma 4 saat sonra.
L'ultimatum expire dans 4 heures.
Shimazaki, bir ültimatom verdi.
On nous a lancé un ultimatum.
- Dört gün sonra teslim günü.
4 jours avant l'ultimatum.
Dinliyorum.
Nous vous donnons un ultimatum :