Umudu Çeviri Fransızca
946 parallel translation
Birlikte Lilin'in umudu haline geleceğiz.
Laisse-nous devenir l'espoir des Lilins.
Yolculuğu ona umudu öğretecektir.
Il découvre un lieu où l'espoir lui sera enseigné.
Bu onun tek umudu!
C'est son seul espoir! "
Yeni bir toplantı umudu.
À la recherche d'une seconde rencontre.
Tek umudu dalmak ve şansa bırakmaktı...
Son seul espoir est de plonger au sol et de faire confiance à la chance.
Bu onun tek umudu.
Il est son seul espoir.
Af umudu olmayan bir mahkum.
Je suis prisonnière sans espoir de délivrance.
Her şeyin başarısız olduğu dönemde medeniyetin son umudu biziz.
C'est lui qui doit venir à vous. Envoie un homme le chercher.
Eli açık dostlarım, artık bu körle köpeğinin neden... neden kayıp aşkını aradığını biliyorsunuz, az da olsa umudu var. Yine de o umut olmazsa hiç bir şey olmazdı.
Voilà, mes bienfaitrices, pourquoi nous parcourons le monde à la recherche d'un amour perdu, non sans espoir, car sans espoir il n'y aurait rien.
Beni görmeye gelmelerinden umudu kestim ama en azından Lizzie Belle yazar sanıyordum.
J'avais abandonné l'idée qu'ils reviennent me voir, mais je pensais que Lizzie Belle aurait écrit.
Bu umudu asla yitirmedik.
Nous n'avons pas perdu espoir.
Chuck, gençken içindeki umudu dinç tutmak kolay.
Quand on est jeune, c'est facile de garder espoir.
- Tek umudu sizmişsiniz. - Bana da söylemişti.
- Elle vous voit comme son dernier espoir.
Bana yardım edebileceğiniz umudu.
Dans l'espoir que vous puissiez m'aider.
Bu Bayan Hollis'in dokuz aylık ağrısı... ve 20 yıllık umudu için çok fazla.
Pour sa mère, fin des soucis et de 20 ans d'espoir.
"Sessizlik kabuğumu ver bana, Yürümek için inanç asâmı, Mutluluk pusulamı, ebedi perhizimi, Ver kurtuluş şişemi, Mutluluk cüppemi, umudu ver, Ver ki haçça gideyim."
"Donnez-moi mon écrin de paix, " Mon bâton de marche, " Ma besace d'allégresse, Ma gourde de salut,
"Hayır işleri, bir karşılık beklemeden bir ödül umudu taşımadan..."
Agir pour le bien, sans attendre de récompense...
Ayrıca, senin haberlerin hem Frank Wiecek hem de annesinde sahte bir bağışlanma umudu yaratıyor.
Vos articles pourraient créer de faux espoirs de sursis... pour Wiecek et sa mère.
Valastrolar'dan herkes umudu kesmişti.
[Un jour vers Capo Mulini,.. ] [.. on avise la barque d'Antonio, qu'on avait presque oublié.]
Esirlerin gittikçe umudu kırılıyordu.
Les hommes étaient désespérés.
Böylesine zavallı bir nakli kabul etmek onur kırıcı olsa da Sibella'yı her gün görebilme umudu reddedilemeyecek kadar çekiciydi.
L'humiliante condition de parent pauvre était compensée par la chance de vivre auprès de Sibella.
Bilmiyorum Bay Dowd. Ailemin arkadaşlarımı sevmesinden umudu keseli çok oldu. - Faydasıyok.
Je ne m'attends plus depuis longtemps à ce que ma famille aime mes amis.
Senden umudu kesmek üzereydik.
On avait renoncé à te voir.
Umudu kestim.
J'ai abandonné tout espoir.
Böyle dedim zira umudu ayakta tutmanın tek yolu bu.
J'ai dit que nous étions à 100 milles du but pour qu'ils gardent espoir.
Ne umudu? Ayako mu?
Des espoirs au sujet de quoi?
Ona vurup, devirdikten sonra, Başkanlık yolu açık olacaktır, onu vurup deviren yeni Firavun'a! İnsanların umudu, Horemheb olacaktır.
En l'abattant, tu libéreras la voie et autoriseras la mort du prochain pharaon, c'est-à-dire toi, Oramheb.
Dedektifler bile umudu kesti.
Même les détectives ont renoncé.
Ve Güney Amerika'nın ağır sıklet umudu 12 7 kiloda. :
Et le grand espoir, le sauvage des Andes, avec 280 livres...
" Bitmez hiç bulma umudu
" il la trouvera
Rahip Benedict'in senden umudu kestiğini söylemeye gelmiş.
Frêre Benedict s'avoue vaincu.
Bu Tanrı umutsuzların umudu.
Ce dieu est l'espoir des désespérés.
Kraliyet gücünün zirvesinden koparılmış, her türlü rütbe ve dünyevi zenginliği elinden alınmış, ülkesi ve umudu olmayan çaresiz bir adam.
Arraché au pinacle du pouvoir royal, dépossédé de tout rang et de toute richesse terrestre, un homme abandonné de tous, sans patrie ni espoir.
Annesi! Bir annenin umudu ne kadar güzel!
Si belle est la mère qui espère!
Ne umudu?
- Quel espoir?
Yalan söylediği doğru. Ama umudu kalmayanlara acıdığından yaptı bunu.
Mais il donnait du courage à ceux qui ne peuvent pas être guéris.
Evald ve ben umudu kesmiştik.
Nous avions perdu tout espoir.
Tam da senden umudu kesiyordum bebeğim.
j'étais presque prête à partir, chérie.
Sadece kalkınma umudu taşıyabiliyorlarsa anlaşılabilir.
Seule une compréhension mutuelle peut faire espérer des progrès.
Belçika'nın güvenliğinin en büyük umudu olarak önlerinde duruyor.
Voilà qui devrait rassurer les Belges.
Ama onların Almanya'nın umudu olduklarını düşünüyorum.
Mais ils représentent l'espoir en Allemagne.
Bence ondan umudu kes artık.
Vous feriez mieux d'abandonner cette idée.
Sizden umudu kesmiştik.
Nous désespérions de ton sort.
Tek söylediği bu adın zayıf umudu olan bir adama uygun olduğuydu.
Il a dit que c'était parfait pour un homme à l'espoir fréle.
Sizi tekrar göreceğimden nerdeyse umudu kesmiştim.
J'avais perdu tout espoir de vous revoir.
Başbakanın en büyük umudu Sawfish'in mümkün olan en az tehlikeyle karşılaşmasıdır.
Le Premier Ministre, soit dit en passant, a donné l'ordre que l'Espadon s'expose au moins de danger possible.
Sonra kendimi bir umudu ve posta arabasının yolunu gözlerken buldum.
Puis je me suis vue attendre les diligences et espérer.
Birkaç saniye de olsa onu görebilme umudu ve arzusuyla geldim.
J'ai fait cette démarche poussée uniquement par le désir, l'espoir de le voir, ne serait-ce qu'un instant.
Günümüzde insanoğlunun en büyük umudu gençleşmek değil midir?
Parmi les espérances données à l'homme, la plus grande n'est-elle pas de retrouver sa jeunesse?
Seninle aynı umudu neden paylaşmadığımı anlayacaksın.
Tu comprendras pourquoi je le regretterais.
Tek iyileşme umudu dinlenmek.
Il doit se reposer.