Unique Çeviri Fransızca
8,316 parallel translation
İnsan deneyimleri bizi makinelerden ayıran tek fark bunlardır.
L'expérience humaine est en fait l'unique chose qui sépare l'homme de la machine.
Imperial Otel, cayır cayır yakan büyüleyici eşsiz Rahini'yi sahneye sunar.
L'Imperial Hotel vous présente sur scène la torride, la ravissante, la seule et unique... Rohini!
Bu gece onun ve benim için özel olsun istedim.
Je veux que cette soirée soit unique.
O bizim tek demircimiz.
C'est notre seul et unique forgeron.
Bunun tek seferlik, isimsiz bir hediye olduğunu belirtti.
Il exige que ce soit un don anonyme et unique.
İşte şimdi baylar, eşsiz melek.
La voici, messieurs. La seule et unique Angel.
- Bu tek seferlik, isimsiz bir hediye.
C'est un don anonyme et unique.
Onu kızına kavuşturan kişi olacaksın. Sağ salim, hem de koşulsuz.
Car tu lui ramèneras sa fille unique, indemne et ce sans conditions.
En mantıklı seçenek olduğunu anladıklarında mecburlar sağlamaya.
Lorsqu'ils réaliseront que c'est l'unique solution qui a du sens, ils devront le faire.
Eşsiz bir bakış açın var.
Vous avez une perspective unique.
# Ram ve Sita'nın bir araya gelmesi...
dans l'histoire d'amour unique..
# Ram ve Sita'nın bir araya gelmesi...
L'histoire d'amour unique..
Good Fortune'da muazzam değerde bir ganimet vardı.
Le Good Fortune est une pièce unique d'une grande valeur.
Ertesi sabah yanında uyandığında yüzünden okunan o kafa karışıklığı. Binlerce adamla yatmana karşın ona kendisini eşsizmiş gibi hissettiren o ifade.
Le regard rempli de confusion que tu lui montres au réveil le lendemain matin, qui lui fait dire que malgré le millier des autres hommes, tu t'es rendue compte qu'il est unique.
- Biricik albümüm.
Le voilà. Mon seul et unique album.
Elinde onun biricik kızıyla karşısına çıkacaksın da ondan.
Car tu lui auras rendu son unique fille en personne.
Bu tek kızım Masumiyet.
Voici ma fille unique, Innocence.
Başka bir gündemim yok.
C'est mon unique but.
Kızevkçiliği sonraki çok satan kitabın yapacağı kesin olan şey senin o eşsiz mizah anlayışındır.
Ton sens de l'humour unique est sûrement ce qui fera de She-donism ton prochain best-seller.
Pratt ve Whitney J57 P-37 modeli, 4,5 tonluk itme gücü olan bir tekli motorla donatılmış.
Propulsé par un puissant moteur unique Pratt et Whitney J57 P-37.
Eğer bunu yanlış yaparsak hayatımızın iş fırsatını yok ederiz.
Si on se plante, on peut saboter une occasion unique!
Hooli xyz'nin baş hayalperesti olmaya layık yegane insan.
L'unique homme taillé pour être le 1er rêveur en chef de "Hooli XYZ".
Lordlarım, baylar ve bayanlar lütfen ayağa kalkın ve bardaklarınızı Mercia'nın tek hükümdarına kaldırın.
Mes seigneurs, mesdames et messieurs, levez-vous et levez vos coupes à la seule et unique reine de Mercie.
Tanrı, baba, oğul ve kutsal ruh hepsi tek bir tanrı!
Dieu le Père, le Fils et le Saint-Esprit sont l'unique Dieu!
"Tek, sahici renkli plak şirketi. Diğerleri, siyahilerin yalnızca durak noktasıdır."
"Le seul et unique label des gens de couleur."
Margaret, tek bir oğlu olan tek bir oğlanın tek kızı.
Margaret est la fille unique d'un fils unique qui est fils unique.
Dünyaya getirdiği, tek şey ve tek çocuğu Eric...
Vint au monde leur premier et unique enfant Eric
Bir sürü deneyimim oldu ama bu bambaşka.
J'ai fait tant de choses, et maintenant cette expérience unique.
Tek görevin sultanın oğlunu Roma'ya gitmeye ikna etmekti.
Ton unique mission fut d'amener le fils du Sultan jusqu'à Rome.
Yegane kızını bırakacak mısın?
Tu abandonnerai ton unique fille?
Oldukça nadir görülen bir çift sorunu. Yine de sizi sorununuz.
Certes un couple unique, mais c'est un problème de couple.
Gerçek olan, başta size uygulanan deneme şokuydu.
L'unique choc est celui que vous avez reçu au début de l'expérience.
Tek kendinin olduğunu söylemiştin ama onun gözlerini gördüm.
Tu nous as dit que tu étais unique, mais j'ai vu ses yeux.
Dünyadaki eşsiz yerimi her zaman sevmişimdir.
J'ai toujours apprécié ma place unique dans ce monde.
Onların yolunun tek geçerli yol olduğuna.
Que leur chemin... est le seul et l'unique.
Senin kanının özel olduğunu düşünüyorum.
Je pense que ton sang est unique.
Eğer operasyonunu durdurup geri çekilirsen bir kereye mahsus altı milyon dolar alacağını iletmemi istediler.
On m'a chargé de te dire que si tu arrêtes tout, tu recevras un versement unique de 6 millions.
Hadi ama tatlım, Pepper tarafından ayartılan tek sen değilsin.
Allez, chérie, tu sais que tu n'es pas l'unique qui a été séduite par Pepper.
Görünüşte ölü bir dil olan Verbis Diablo'nun tek yazılı örneği.
L'unique trace écrite de cette soit-disant langue morte.
Dünyada böylesi yok.
C'est une pièce unique.
O yüzden sahip olduğum emsalsizlik hoşuma gidiyordu.
J'en suis venu à apprécier ce qui me rendait unique.
Bu eski ve kederli öykümüzde kendisi gerçekten eşsiz bir varlık.
Dans notre vieille et douloureuse collection, c'est vraiment... Une créature unique.
Sırf aramızdaki o eşsiz bağı sürdürmek için mi?
Juste pour que je puisse conserver mon unique lien avec lui?
Anlaşılan Lucifer tek çocuk değilmiş.
Apparemment, Lucifer n'est pas un enfant unique.
Biz eşşiz bir şeyin koruyucularıyız.
Nous sommes les gardiens de quelque chose d'unique.
Eşin benzerin yok Gary.
Tu es un unique dans ton genre, Garry.
Ortak noktamız kahvaltıdan ibaret.
Nos points communs commencent et s'arrêtent à cet unique problème.
Benim tek güvenilir takipçim.
Mon unique vraie fidèle.
Ve senin gerçek kaynağın, ortağın olarak ise benim yanımda dalga geçiyorsun.
Quant à ton unique vraie ressource, ta partenaire, tu en baises une autre.
Tek çocuğum.
Je suis fille unique.
Sıra dışı bir şey.
Quelque chose d'unique.