Utandım Çeviri Fransızca
2,209 parallel translation
Çok utandım! Hiç bu kadar çok utanmamıştım!
- La honte de ma vie!
Çok utandım. O adama bekaretini mi verecektin?
Tu allais offrir à ce type, ta virginité?
Çok utandım!
J'ai eu la honte de ma vie!
Onu gördüğümde kendimden utandım.
J'ai eu honte de moi en le voyant.
Çok utandım.
- Je suis si gênée.
Utandım.
Je suis gêné.
Ben çok utandım.
J'avais si honte.
O kadar utandım ki yerin dibine geçebilirim.
Je vais mourir de honte.
Öyle çok utandım ki, ölü olmasam utancımdan ölebilirim.
Je voudrais mourir si ce n'était déjà fait.
Öyle kötü ki, sesli söylediğim için utandım.
C'est tellement nul que j'ai honte de l'avoir dit à haute voix.
Tanrım, çok utandım.
J'ai l'air d'un crétin.
Utandım şimdi.
Je suis gêné.
Çok utandım... Bir travestinin sikine dokunduğum için. Tamam, tamam!
J'ai profondément honte... d'avoir touché la bite d'un trans.
Buna, yüksek tansiyonunuzun neden olduğunu sanmıyorum. Çok utandım.
Ce n'est pas dû à vos médicaments pour l'hypertension.
- Daha da utandım.
- Encore plus gênant.
Ve ben... utandım..
J'étais gêné...
- Utandım.
- J'étais gêné.
Ve bugün, Miranda, balkonda oturup senin şişman bir adamın fıtığını tamir etmeni izledim. Ve hayatımda ilk kez senden utandım.
Et aujourd'hui, j'étais dans la galerie en train de te regarder réparer la hernie d'un homme et pour la première fois de ma vie, j'ai eu honte de toi.
Bayan Lauren seni daha çok sevsin diye beni utandırmaya çalışıyorsun.
Tu essayes de m'embarrasser Pour que mademoiselle Lauren t'aime plus que moi.
- Ailenin önünde beni utandırma.
Ne m'embarrasse pas devant la famille.
Utandım ve aşağılandım. bu yüzden bana işleri berbat etmekten bahsetme.
J'ai été gênée et humiliée.
- Tanrım, beni utandırdın.
Tu m'as déshonoré!
Memleketlerindeki insanlar ne yaptıklarını öğrendiklerinde utandılar mı?
Ont-elles eu honte quand on a su en Inde ce qu'elles faisaient?
- Pekala, tamam, ben. - Oh, anne. Onu utandırdım...
Je refuse de tout pardonner et de tout laisser tomber.
- Oh, anne. Onu utandırdım...
- Je l'ai humilié devant tout le monde.
Adamlarımın önünde beni utandırıyorsun.
Vous me faites honte devant mes hommes.
Neden beni utandırıyorsun?
Pourquoi tu m'embarrasses?
Neden açıkça beni utandırıyorsun?
Pourquoi tu ne fais que m'embarrasser?
Yüzüne bakmaya utandığım... bir annem ve bir babam var...
J'ai une mère et un père que je ne peux même pas regarder sans vouloir vomir.
Beni utandırdın.
Tu m'as humilié.
Wally duygusaldı ama çocukluğumuzda ben onu utandırmıştım.
Wally avait été sensible, mais, par ma faute, il avait eu honte de ça.
Sizi utandırmayacağım.
Je ne vous décevrai pas.
İşte burada şöyle diyeceksin : "Teşekkürler, benim için onurdur". "Sizi utandırmayacağım".
C'est là que vous dites : "Merci, cela m'honore, je vous laisserai pas tomber."
- Hayır, beni utandırıyorsun.
Tu m'embarrasses.
Neden beni utandırıyorsun? Sakızın veya nefes tazeleyicin falan var mı?
T'as un chewing-gum ou un Tic-Tac?
Çok utandığım için toplayamadım ve kaçtım.
Comme j'étais trop gêné pour le ramasser, je suis parti en courant.
Hem kendimi hem de sizi utandırdım.
Je vais partir, maintenant. Johnny.
- Baba! - Umarım seni utandırmamıştır, anne.
J'espère qu'il te fait pas honte, maman.
Ancak seni utandırdığımı gayet açık bir şekilde belirttin.
Mais je te fais honte.
Utandığım hiçbir şey yok.
Je n'ai honte de rien.
Oh, adamım, bu... bu çok utandırıcı.
Euh, c'est... c'est embarrassant.
Nedir bu? Biraz utandığımı söyleyebilirim.
C'est gênant, vraiment.
Amacım seni ya da babamı utandırmak değildi.
Ce n'était pas mon intention de vous embarrasser papa et toi.
Şimdi utandırıldığını mı sanıyorsun? Seni ve hamile kızını komşularının önünde hapse tıkana kadar bekle.
Attendez que je vous conduise en prison devant vos voisins.
Benimle beraber görünmekten utandığını düşünmeye başlamıştım.
Je commençais à croire que tu avais honte d'être vu avec moi.
Neden aradığımı bilmiyorum. Kendimi utandırıyorum.
Je ne sais pas pourquoi j'appelle, je suis embarrassée.
Göreceksiniz, dostlarınızın önünde sizi utandırmayacağım.
Vous verrez que je ne vous embarrasserai pas devant vos amies.
Hey, seni hiç utandırdım mı?
Tu vas pas me laisser tomber?
Sizce utanmış mıydı, yoksa sizin utandığınızı mı hissetmişti?
Il avait honte de ce qu'il faisait?
Bak, amacım seni utandırmak değildi.
Ecoutez, je ne cherchais pas à vous embarrasser.
Herkesin önünde beni utandırıyor. Beni böyle yola getiremez, adamım.
Il me fout la honte devant les autres, mais je vais pas me coucher.