Uyardı Çeviri Fransızca
1,883 parallel translation
Ireneu... Hep ava çıkmak isterdin ama şimdi hiç istemiyorsun. Arkadaşlarına uyardın tarlalarda çalışırdın ve Fazendeiro'ya satıldın.
Ireneu, tu n'as plus voulu aller à la chasse, tu as suivi tes amis, tu es allé travailler dans les champs, tu as laissé les fazendeiros t'exploiter.
Seni uyardım, Alek.
Je t'avais mis en garde, Alek.
- Hayır, söylememem için beni uyardı.
Non, - il m'a prévenu pas à.
- Onu aradım ve sabıkalarının ona başvurusunda zorluk çıkarabileceği hakkında uyardım.
- Je l'ai appelé pour le prévenir que des pressions compliqueraient sa demande.
Seni uyardım, çaylak.
Je t'avais prévenu.
Onları asıl tehlike konusunda uyardım.
Je les ai avertis du nouveau danger
Öldürücü oldukları hakkında seni uyardım ama yok, ille de burnunu sokacaksın, değil mi?
J'avais dit qu'elles étaient mortelles, et tu y mets quand même le nez.
Seni uyardım, tamam mı?
Je t'ai prévenu.
Seni uyardım.
- Et le vôtre? Je vous avais averti.
Sana hiç bir şey göstermemem hakkında beni uyardı.
Il m'a prévenu de ne rien vous montrer.
İyi ki uyardın.
Merci pour l'info.
Onu defalarca uyardık. Sen de uyardın, Mario, ama o kendine yardım edemedi.
On l'a souvent mis en garde.
Kaledeyken Kara beni Brainiac'ın öldürmeye çalışacağı konusunda uyardı.
Quand j'étais à la forteresse, Kara m'a prévenu que Brainiac essaierait de me tuer.
Takip ettiğimiz birkaç bin adam var Arkady. Fakat uyardığın için sağ ol.
Des milliers de personnes sont recensées dans nos dossiers, mais je vous remercie pour l'alerte.
Evet, izleniyordunuz fakat sizi fark edip gelip sizi uyardığımda bu sona erdi.
Quand j'ai vu que c'était ton cul, j'ai arreté de regarder.
Sen... beni uyardın.
- Tu m'avais prévenu.
Oh, seni, ayakkabılarını girişte bırakman konusunda kaç kez uyardım, Kate?
Oh, combien de fois je t'ai dit de ne pas laisser tes chaussures dans l'entrée, Kate?
Birçok insan seninle olmam konusunda beni uyardı.
On m'avait prévenu de me méfier de toi.
- Herhangi biri uyardı!
- N'importe qui, mais pas lui!
Bunları söylemek için Teresa'yı birçok kez uyardım.
Souvent, j'ai dû calmer Teresa.
Ona benim gerçek görüntüme bakmaması için uyardım.
Je lui avais dit de ne pas regarder ma véritable forme.
Amy bunun hakkında uyardı.
Amy m'a averti.
Dikkatli olması için milyonlarca kez uyardım.
Je lui avais dit un million de fois de faire attention.
İcabına bakarım. Uyardığın için sağ ol.
- Je m'en charge, j'apprécie que tu sois venu m'en parler.
Beni uyardığın için sana teşekkür etmek istedim.
Je voulais te remercier, pour m'avoir prévenu.
Seni uyarmaya geldim,... emeklilik tazminatın gümlemek üzere. Olivia beni uyardı.
Je viens vous prévenir que votre parachute doré tombe en lambeaux.
Uyardığım için sağ ol birader.
Merci pour l'info.
Onu sen aradın. Öfkelenip dışarı çıkması için onu uyardın!
Tu l'as appelé, tu l'as prévenu, pour qu'il sorte en tirant.
Jared kendini sabote ettiğin konusunda beni uyardı.
Jared m'a prévenue que vous aviez tendance à vous saboter.
Kendisini büyük bir tehlikeye attığı konusunda onu uyardı.
Il l'avait prévenue qu'elle était en grand danger.
Kimlik hırsızlığına karşı yazdığım güvenlik programı uyardı.
Grâce à mon programme de sécurité qui protège des intrusions. - Il vient de m'avertir.
- Senatör Robert McCalister yandaşı vali Eve Kern ile özel olarak buluştu ve kendisini genel seçimler öncesi sınırlı evlilik aktiyle ilgili sert bir şekilde uyardı. - Hayır, henüz- -
J'avais un truc à...
Ed, seni uyardığım an, bu andı.
Ed, je vous avais prévenu. De ce moment.
Birbirlerine arkadaşlık etsinler diye, çift olarak almak istedim. Ama kadın, günün birinde, eşlerden birinin diğerini öldüreceği konusunda beni uyardı.
Je pensais en acheter deux, mais il parait qu'elles se mangent entre elles.
Onu kredi kartıyla alakalı uyardım.
- Je l'ai prévenue pour cette carte.
Kardeş / kız rolleri bana çok iyi uyardı.
Et je serais parfaite pour le rôle de la sœur et fille.
Onu uyardım.
Je l'avais prévenu.
Bu gün, devlet daireleri kamu hizmetlerini hastalık yüzünden işe gelemeyen bir çok kişi yüzünden yaşayabilecekleri karışıklıklara karşı uyardı.
Aujourd'hui, les organismes gouvernementaux ont annoncé de sérieuses perturbations des services publics en raison d'un fort taux d'absentéisme causé par la maladie.
Rahip Phil tatillerde ticari hediyeler konusunda bizi uyardı.
Le Pasteur Phil nous a encouragé à oublier... les pièges commerciaux des fêtes.
Ayağındaki sinirleri iğnelediğini ya da bir şeyleri uyardığını mı sanıyorsun?
Tu crois qu'elles pincent un nerf ou stimulent quelque chose?
- Beni uyardığın için sağ ol.
- Merci de m'avoir prévenu.
- Ama uyardığın için teşekkürler.
Mais merci de m'avertir. Ta règle de vie.
Bir polisin Washington Heights baskınıyla ilgili Tezo'yu uyardığını söylemiş.
Elle a dit qu'un policier a prévenu Tezo de la descente qui se préparait.
Katil seni uyardı mı?
Il vous a averti?
Sizi uyardım.
Vous avez eu votre préavis.
Bak, onu seviyorum çünkü senin arkadaşın ama onun hakkında seni uyardım. Mutsuz birisi.
Écoute, je l'aime parce que c'est ton amie mais je t'avais prévenu.
"Savaş henüz bitmedi," diye uyardı.
'La guerre n'est pas encore finie', a-t-il dit.
Seni uyardığımı düşünüyorlar.
Que je t'en ai dissuadé.
Uyardığın için sağ ol.
- Merci d'avoir prévenu.
Yanında durup uyardı.
Attention!
Seni uyardım.
- Je t'avais prévenue.