Uyumsuz Çeviri Fransızca
354 parallel translation
İki uyumsuz.
Deux totalement marginaux.
Berbat, uyumsuz ve kaba Dövüşçü, Doğu Londra'nın vahşi ormanlarının gorili, şeytani bir zevkle "Limehouse kaplanı" zaferini düşlüyordu.
Battling Burrows, un animal brutal, un gorille des jungles de Londres, se réjouissant de sa victoire sur le "Tigre de Limehouse".
Öyle mi? Tabi Preston, sen nasıl istersen. Uyumsuz olma.
Mais voyons, puisque vous le dites!
Uyumsuz olmak veya kabalık etmek istemiyorum.
Mère, je ne veux pas être désagréable.
Gergin veya endişeli olduğum zamanlarda... sanki duyduğum bazı uyumsuz sesler bende bu değişikliğe yol açıyor.
Quand je suis tendu ou irrité, tous les sons discordants semblent les provoquer.
Yoksa yüzüm gözlerimle uyumsuz mu olmuş?
Ou le visage ne va pas avec les yeux?
Alfred kesinlikle çevreyle uyumsuz, ve ben O'na yardım ediyorum.
Il est inadapté. Je l'aide. Inadapté?
Çevreye uyumsuz mu! Çevreye uyumsuz diyen sensin.
Vous pouvez parler!
Kulağa uyumsuz biri gibi geliyor.
Il m'a l'air invivable.
Myles'la evlendiğimde iki uyumsuz tiptik.
Quand j'ai épousé Myles, nous étions des marginaux inadaptés.
Hala iki uyumsuz tipiz ve her dakikasından keyif aldık.
Nous le sommes encore, et nous avons adoré chaque instant.
Evliliği yürütmek biraz zor ama diğer çiftlerden daha uyumsuz sayılmayız.
Elle a besoin d'être un peu prise en main. mais elle n'est pas pire que d'autres.
Bay Biegler, şimdiye dek gördüğüm... en disiplinsiz ve en uyumsuz avukat.
M. Biegler est probablement l'avocat le moins discipliné et le plus extravagant que j'aie jamais vu.
"Ve şimdi o vadiye giren yolcular kırmızı pervazlı pencerelerinden uyumsuz bir melodinin fantastikliğiyle gezinen boş ruhları görürler."
"Et les voyageurs maintenant dans la vallée " Voient par les rougeâtres fenêtres " De vastes formes s'agitant fantastiquement
Evi yaptıran kişi, uyumsuz bir adammış. İnsanlardan ve geleneksel fikirlerden nefret edermiş.
L'homme qui l'a bâti était un raté, un misanthrope, qui détestait les conventions.
Topluma tamamen uyum sağlamanın... toplum içinde tamamen uyumsuz olmak kadar kötü olduğunu öğrendim.
J'ai appris que s'adapter à la société coûte que coûte est aussi nuisible que de ne pas s'y adapter du tout.
Hâlâ insanlığı birleştirmenin mümkün olduğuna inanıyor musun uyum aşkıyla birleşen bir avuç idealistin artık ne kadar uyumsuz olduğunu ve ne sudan sebeplerle birbirlerini öldürmek istediklerini görmene rağmen?
Vous croyez qu'il est encore possible d'unir l'humanité mais voyez déjà que les quelques idéalistes, réunis au nom de l'harmonie, sont à prèsent en désaccord, et s'ètriperaient pour des broutilles?
Muhtemelen bize bu uyumsuz insanları gönderenlerden. Artık, adam adamdır, ve onlar dünyadaki en iyi birimdir.
D'homme à homme, c'est la meilleure unité de combat du monde.
Uyumsuz Amerikalılar ve gururlu Kanadalılar bir çok yerde öldüler.
Les Américains ratés et les fiers Canadiens jonchaient, morts, des centaines de champs et de chemins.
Sanırım onlara topluma uyumsuz kişiler diyebiliriz.
On pourrait dire un inadapté social.
Bu şehirdeki herkes uyumsuz.
Ici, on est tous déracinés.
Uyumsuz olduğunuzu yazıyor.
Attitude beIliqueuse.
Girdi uyumsuz!
Données contraires!
Avokadoda kan kimyana uyumsuz bir enzim var.
L'avocat contient une enzyme incompatible avec votre sang.
"Kadının ruhu ve bedeniyle tamamen uyumsuz şekilde. Deha, sadece erkeklere aittir".
étant donné la physiologie et la psychologie des femmes le génie ne peut être que masculin.
Petrol ve sığır birbirlerine uyumsuz şeyler değildir.
- Pétrole et bétail peuvent cohabiter.
Uyumsuz çiftlerin en alasıyız.
Nous sommes l'exemple du couple mal assorti.
Gerçeklerle uyumsuz olan ne varsa.. ne kadar hoşlansak da... ya revize edilmeli ya da devre dışı bırakılmalıdır
Toute théorie éloignée des faits, même si elle nous plaît... doit être écartée ou corrigée.
Nasıl? Bunların hepsi beş para etmez ve uyumsuz kişiler. Kararsızlar ve güvenilmezler.
Lls sont tous des tristes marginaux... instables, pas sérieux.
Uyumsuz olma.
Fais pas l'imbécile.
- Sadece uyumsuz olma.
- Sois raisonnable.
Evet. Uyumsuz, değil mi?
C'est pas raisonnable, hein?
Alıntı yapıyorum : "Ranger JJ McQuade vahşi, modası geçmiş, uyumsuz... günümüz Ranger'larının yaşayan abidesidir"
Je cite : "Le Ranger J.J. McQuade est le symbole vivant... " de la nature brutale, peu coopérative, discriminatoire... "et dépassée des Rangers d'aujourd'hui."
Ritimler uyumsuz.
Les rythmes sont syncopés.
Sesler yankı yapıp başka uyumsuz seslerin çıkmasına yol açıyormuş.
Tous les sons font écho et leur excès crée un effet non harmonieux.
Uyumsuz renkte giysiler giymiş kişilerle konuş.
Discutez avec des gens aux vêtements dépareillés.
HATA - MODEL UYUMSUZ
ERREUR REFUSÉ
Ne kadar psikopat varsa bana yollarlar. Ne kadar uyumsuz varsa. Tüm sahtekarları, buraya gelip de kendilerini bir bok gibi gösteren tüm yalancıları.
On m'envoie les paumés, les tarés, les frimeurs qui croient qu'en se déguisant en oiseaux rares, ils échapperont au boulot!
Üzgününüm, gördüğüm için... Hala uyumsuz olduğunu.
Désolé de voir que vous ne me croyez pas.
Veau au vin rouge'la biraz uyumsuz değil mi sizce?
Un peu rude avec le veau au vin rouge, non?
Suçlamaların metninin bile düzgün yazılmış olmadığını göstererek başladı. Tarihlerin uyumsuz olduğunu, sundukları teamüllerin tamamının alakasız durumlarda alınmış kararlar olduğunu gösterdi. Sessiz ol Charlie!
Il a fait remarquer que l'énoncé de l'accusation n'était pas conforme, que les dates étaient toutes erronées et que les précédents cités faisaient référence à de toutes autres affaires.
Acınası bir insanım, efendim... büyüklük tutkusuyla uyumsuz bir hastalık.
Je suis un être humain pitoyable, monsieur. Un inadapté possédé de la folie des grandeurs.
Toplumun kenarında kalmış uyumsuz... tatminsiz ve bir halt olmamış... birine benziyorsun.
Tu m'as l'air d'un inadapté social en marge de la société... n'ayant jamais rien fait de sa vie.
Uyumsuz Yazan Nicholas Lang
En plein désarroi Roman de Nicholas Lang.
- "Uyumsuz". - Ne? Sana o lanet viskiyi verdikten bir dakika sonra okumadığını söyledin.
En plein désarroi Après t'avoir versé un verre, tu as dit que tu l'avais pas lu.
- "Uyumsuz" u.
- En plein désarroi.
Birbiriyle iletişim kurmaya çalışan tam anlamıyla uyumsuz iki bilgisayar var.
Nous avons donc deux systèmes incompatibles qui tentent de réagir.
Disiplinsiz, uyumsuz ve taktik bilmez.
Il ne respecte ni discipline ni organisation.
İyi, uyumsuz olmayacağız.
Oh, parfait.
Adamlarınızın tamamı uyumsuz, bana gelen bilgi bu.
Beaucoup de vos hommes sont des ratés, à ce qu'on m'a dit. Je ne sais pas d'où viennent les informations du général, mais je peux imaginer.
- Bazen... en uyumsuz şeyler, iki kişiyi çok iyi dost yapabilir.
Parfois, les éléments les plus antagonistes se marient très bien!