Uzan Çeviri Fransızca
3,934 parallel translation
Git uzan.
Va t'allonger
Geçmişten bugüne, ve hatta geleceğe uzanıyor. Penceresinden dünyanın göründüğü bir ay mutfağına.
Eh bien, ça va du passé vers l'avenir avec une petite cuisine lunaire, d'où l'on voit la Terre par la fenêtre.
Benim ofisim, kadınlar tuvaleti ve yandaki sigorta şirketi arasında boylu boyunca uzanıyor.
Hé, j'ai un bureau en face des toilettes des femmes de la compagnie d'assurance à côté.
Problem olursa direnme, yere uzan.
- Si t'as un problème, tu te couches.
- Şimdi uzan.
- Maintenant, couche-toi.
Şey, uzanıyor.
En haut, plutôt.
Ama tam boğulmak üzereyken bir el bana uzanıp yukarı çekiyor.
Mais chaque fois, quand je vais me noyer, une main apparaît devant moi et me remonte.
Birleşik Devletler ve Meksika arasındaki sınır 2,000 mil boyunca uzanır.
La frontière entre les États-Unis et le Mexique est longue de 3200 kilomètres.
Tüm gündür ilk uzanışım bu.
La première fois que je m'allonge de la journée.
Yatağa uzanıp uykuya dalana kadar dinliyorum.
Je l'écoute dans mon lit, avant de m'endormir.
Tamam mı? Biraz dinlen, uzan.
Reposez-vous un peu.
Sen yakalamadan önce bu baltaya uzanıyordu.
Elle était en train d'atteindre cette hâche quand tu l'as eu.
Sonra, bu büyük, yumuşak, kadife bornozu giyiyorum ve milyonlarca ilmekli nevresime sırtüstü uzanıyorum.
Ensuite, j'enfile cette grosse, douce, velouteuse robe, et je m'allonge sur les draps qui sont comme des millions de petits fils.
Uzan şöyle.
Allonge toi.
Lütfen sandalyenizin altına uzanır mısınız?
Regardez sous votre chaise.
Uzan da sana göstereyim.
Allonge toi je vais te montrer.
Havuzun yanında uzanıyorum, bu karartıcı güneş kremimi sürüyorum.
Je m'étale à la piscine, j'auto-bronze.
Şuraya bir uzan.
Allongez-vous là.
Belki yeterince açabilirim, sen de uzanıp alırsın.
Peut-être que je peux ouvrir le portail suffisamment pour traverser et le prendre.
Sonra kaldırıma uzanıp görünmez olabiliriz.
Et après on pourrais aller sur le trottoir et être invisible.
Ama dün onun enerjisi bana uzanıyormuş gibi hissettim.
Mais hier... Je sentais comme si son énergie venait à moi.
Su 30 derece ve mavi gökyüzü uçsuz bucaksız uzanıyor.
Il fait 30 degrés et il n'y a pas un nuage dans le ciel.
Uzanıp kazağınızı yukarı... -... sıyırır mısınız?
Vous pouvez vous allonger et remonter votre pull?
Aynı peynire uzanıyorduk.
On essayait d'attraper le même tube de fromage.
Bir saniyeliğine arkama döndüğümde buradaki boşluktan uzanıp yirmilikleri aldı.
Je me suis juste retourné une seconde et il s'est glissé à travers le trou et a attrapé une liasse de billets de 20 $.
Yani adam bu aralıktan uzanıp parayı alamazdı.
Donc le gars n'a pas pu saisir l'argent par le trou.
Aşağı uzanıp bir silaha asıldı ve tetiği çekti.
Et tout à la fin, il ramasse une arme à feu, et appuye sur la gâchette.
Ben de Greg'in çalıştığı kurye servisindeki programını yeniden inceledim. Ve olay, günün ilk seferini yaptığı, Cragston Hotel'in köşesindeki Chelsea'deki küçük lokantaya kadar uzanıyor. Kim teslim almış?
Alors j'ai re-parcouru le planning du service de coursiers pour lequel Greg travaillait, et il s'est avéré que son premier ramassage de la journée était en face d'un café-restaurant à Chelsea juste au coin de l'hôtel Cragston.
Mümkünse kendinize şok uygulamadan önce uzanın.
Si c'est possible, allongez vous avant d'envoyer le choc.
Kampüs koltuğunda uzanıyorum, yani hayır
Je suis allongé sur les meubles du campus, donc non.
Yatağan üzerine uzan.
Allongez-vous sur le matelas.
Sen sessizce şuraya uzan.
Met toi ici doucement.
Ekmeğe uzanıyordu kaçık karı!
Il voulait la nourriture, pauvre conne!
Tamam. Jules, bir saniyeliğine uzanır mısın lütfen?
Jules, allongez-vous quelques minutes
Sırtına doğru uzanıyordu sütyen askısının oraya kadardı saçları.
Et des boucles dans le dos qui tombent jusqu'à la sangle de son soutien-gorge.
- Uzanıyor.
Elle s'est allongée.
Hayır, sadece 12 saattir uzanıyordum.
Non. Je me posais juste pour 12 heures.
Yere uzanıp bir hasırın üstünde yuvarlanacak halim yok.
Regardez-moi. Je ne vais m'allonger par terre, faire le paillasson.
Tabii ki uzanırım.
Bien sûr.
Komiserim, katil Bay Egan'ı enerji içeceğine Valium katarak uyuşturmaya çalıştıysa odasına girdiğinde onu hâlâ ayık ve küvette uzanır vaziyette bulmak büyük sürpriz olmuştur.
Vous savez, lieutenant, si le meurtrier a essayé de mettre M. Egan sous sédatif en mettant du Valium dans sa boisson énergétique et est entré dans sa chambre, il a dû être surpris de le trouver toujours éveillé et étendu dans sa baignoire.
Senin saçlarının dalgalı uzanışını..
La caresse de tes cheveux ondulés
Kalbim bu şarkıyı kimin için söylerken, uzanıp kimin kalbini buldu.
Cette chanson, qui lui était dédiée, avait trouvé le chemin de son cœur.
Gözlerin kapalı olarak uzan.
Ferme les yeux.
Gelin, şurada bir saat uzanın.
Venez! Allongez-vous une heure.
Uzan, yalnızca bir dakikalığına.
Allonge-toi juste une minute.
Bir Pazar günü, annem beni dedeme bıraktı ve eve girdiğimde dedem yerde uzanıyordu.
Un dimanche, ma mère m'a déposée, et je suis entré à l'intérieur de la maison. et il y avait mon grand-père allongé sur le sol de la cuisine.
Burada yatakta ağlayarak uzanıyordum ve Wilfred yanıma geldi, bana sarıldı.
J'étais allongée sur le lit en pleurant, et Wilfred est juste venu et s'est blotti près de moi.
Uzan şöyle.
Allonge toi sur le dos.
Uzan.
Ok, viens ici.
- Uzan.
- Allonge-toi,
Uzan sen, biraz buz getireyim.
Allonge-toi. Je vais chercher de la glace.