English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ U ] / Uzanıp

Uzanıp Çeviri Fransızca

803 parallel translation
Sadece seninle birlikte uzanıp gökyüzüne bakmanın eğlenceli olabileceğini düşünmüştüm.
et...
Uzun bir süre yatakta uzanıp okudum.
Je lisais au lit depuis un moment.
Sanki onlara uzanıp dokunabilirsin.
On pourrait presque tendre la main et les toucher.
Söylemeye çalıştığın ama nezaketinden söyleyemediğin şey eğer kamaramdan çıkmaz yatakta uzanıp en ufak yanıltmacalar da dahil her şeyi inkar edersem sanatoryum da harika bir hayata yelken açabilirim.
Ce que vous voulez dire et que vous n'osez pas, c'est que si je reste dans ma chambre, au lit, me prive de tout, même les plaisirs les plus anodins, je peux vivre assez longtemps pour voir votre joli sanatorium.
Dört gün boyunca - 96 saat - Havalandırma boşluğunda uzanıp bekledim, ve şu an hepsinin arkasında kim var biliyorum.
Pendant quatre jours... 96 heures... je suis resté sur le toit!
- İlk önce uzanıp, biraz kestiririm diye düşünmüştüm.
J'ai pensé m'allonger un peu d'abord et faire une petite sieste.
Şezlonga uzanıp kamarotun elinden et suyu çorbamı alırken hayal ederdim kendimi.
Je me voyais dans une chaise longue, un steward m'apportant de la soupe.
Mahkumun o anahtarlara uzanıp arka taraftan kaçmış olma olasılığı yok mudur? - Hazır mısın?
Est-il inconcevable que le prisonnier s'en soit emparé pour fuir?
Geçerken uzanıp sakalını çekeceğim.
Je lui attraperai la barbe en passant!
Uzanıp şu şeyi bir tutsana.
Vous ne voulez pas me le tenir?
Ama önce, şu kapıdan gireceksin. Uzanıp biraz kendine geleceksin.
Tu vas d'abord entrer là, tu vas t'allonger et prendre un peu d'ammoniaque.
- Teşekkürler. Biraz uzanıp dinlenmeyi düşünüyoruz.
On pensait se dégourdir les jambes.
Odamda uzanıp gaz lambasını izliyorum. Kimsenin olamayacağı bir yerdeki ayak seslerini dinliyorum.
Allongée, je fixe la lampe à gaz, et j'entends quelqu'un marcher là où on ne peut aller...
Neden ıslak çimlere uzanıp biraz serinlemiyorsun?
Vous devriez vous reposer dans l'herbe.
Kaliforniya'ya gidince, her canım istediğinde uzanıp bir portakal koparacağım.
Attends que je sois là-bas. Je cueillerai des oranges ou du raisin à volonté...
Uzanıp, toplamanın sırtımı ağrıtacağını tahmin etmezdim.
Je pensais pas que j'aurais si mal au dos.
Fakat orada öylece uzanıp düşünmek güzeldi.
Mais j'aimais rester couche et reflechir.
Uzanıp yatmana gerek yok.
Vous n'êtes pas obligé de vous rendre.
Bu savaş bittiğinde mavi İtalyan suyuyla dolu küvetime uzanıp şarkı söyleyeceğim.
Après la guerre, je remplirai ma baignoire d'eau bleue italienne et je chanterai à tue-tête.
Yakında küvetine uzanıp pirelerden kurtulabilirsin.
Dans votre bain, vous noierez bientôt vos puces.
Hadi. Yukarı çıkalım. Önce sıcak ve güzel bir banyo yapacaksın, sonra da uzanıp dinleneceksin.
Tu vas prendre un bon bain et te reposer.
Sırt üstü uzanıp dinlenirken ve benim de sık sık yaptığım gibi tepedeki bulutları seyre daldığınızda o insanlarla olabildiğince yakınlaşmış oluyorsunuz öyle ki atlarının toynak tıkırtılarını duyabilir yollarda tepinen arabalarının tekerlek gıcırtılarını işitebilir kahkahalarını ve konuşmalarını çaldıkları müzik aletlerini duyabilirdiniz.
Quand on s'allonge sur le dos pour admirer les nuages, comme je fais souvent, on est si proche de ces gens qu'on entend le son des sabots de leurs chevaux, le vacarme des roues sur le chemin et leurs rires, leurs bavardages, la musique des instruments qu'ils avaient emportés.
Arka koltuğa geçtim ve uzanıp beklemeye başladım.
Je suis monté à l'arrière. J'ai attendu, couché sur le plancher.
İşte size uzanıp uyuyabileceğiniz boş bir tane.
Un compartiment vide. Vous pourrez dormir.
Kimi zaman hissediyorum ki neredeyse uzanıp ona dokunabilirim.
Parfois je pourrais presque la toucher.
Bir bulutun üzerinde olacağız, ikimiz üzerine uzanıp ve sohbet edeceğiz.
Toi, tu seras dessus, et on restera allongés à parler.
Oraya uzanıp, kendim hissettiğimde cevabı bilirim ancak.
Je connaîtrai la réponse quand c'est moi qui serai au lit.
Kömür madeni dizisinde, yatağıma uzanıp, araştırma yapmadım, öyle değil mi?
Pour l'article sur les mines, je n'ai pas fait de recherches.
Sanırım biraz uzanıp dinleneceğim.
Je vais me reposer.
Şimdi burada uzanıp sizlere yine yük olacağım. İzleyip de yardım edememek çok acı bir durum.
Je continue à ne rien faire, à vous peser, à voir la misère sans pouvoir intervenir.
Şimdi biraz uzanıp dinlenin.
Maintenant couchez-vous, et reposez-vous.
Halkının yolu, senin ardında uzanıp gidiyor ve sen başsın ve sen kalpsin ve sen kansın.
Le long chemin de ton peuple s'étire derrière toi. Tu es sa tête, son cœur et son sang.
Senin gibi insanlar öylesine uzanıp ölemez.
Les gens comme toi ne meurent pas si facilement.
- Hayır, sanırım uzanıp yatacağım...
 Je me couche.
Her gece karanlıkta uzanıp senin birkaç adım ötede olduğunu bilmek çok rahatsız edici bir şeydi.
C'était vraiment très inconfortable... d'être là dans le noir, nuit après nuit... en sachant que tu n'étais qu'à quelques pas de moi.
Uzanıp işi kolaylaştırabilir miyim?
Je peux m'allonger? Ce sera plus facile.
Çabucak uzanıp manyetoya geç.
Et sur la "magne". La magnéto.
Belki oraya uzanıp onu boğabiliriz.
Nous pourrions l'attraper Et le noyer.
Neredeyse uzanıp...
On peut presque voir...
Göğsüme uzanıp da dinlen.
Repose-toi là
Çok şık olurdu, küvete uzanıp şampanya içmek.
Ç'aurait été très élégant... de boire du champagne dans mon bain.
Öylece uzanıp, boğulduğu suya bakıyorum.
Je revois l'endroit où il est tombé à l'eau!
Onu boğazlamak için uzanıp bıçağını aldı. "
"Abraham étendit la main... " et prit le couteau pour égorger son fils... "
Sonra dışarıdan uzanıp bize bunu yaptılar.
Maintenant, c'est ton histoire qui nous tombe dessus.
"... uzanıp da yakalarken çanı tüm gücüyle...
Elle s'agrippe au battant sombre :
Yerinde olsam biraz uzanıp uyurdum.
Dors un peu.
Sen yokken birisinin bana eşlik etmesi gerekiyor. Bazı geceler kendimi yalnız hissettiğimde, uzanıp ona dokunmak yalnızlığımı azaltıyor.
- Oui, j'ai trouvé une chaussette tirebouchonnée sous ton oreiller... et j'ai compris assez vite pourquoi les fibres étaient collées au milieu quand j'ai trouvé la photo du petit garçon tout nu à côté...
Bazı zamanlar uzanıp bir yıldıza bile dokunabiliyorum.
Parfois, je pourrais tendre la main et toucher une étoile! "
Savannah Nehrine kadar 25 kilometre uzanır tüm Güney'in en zengin pamuk ve tütün tarlalarını aşar Lesterların bizzat yapıp içinde yaşadığı büyük evleri geçerdi.
Elle parcourait 24 km jusqu'à la rivière Savannah, traversait les plus riches plantations de coton et de tabac de tout le Sud, longeait les magnifiques demeures construites par les Lester.
Yanıma uzanıp üzerini ört.
Viens sous les couvertures.
Molozların içinde öylece uzanır, parmaklarımı oynatıp pıtırtıları dinler, bir gün güzel ayakkabılar giyen, bir hanımefendi olmayı düşlerdim.
Je m'allongeais dans la poussière. Je tortillais mes orteils, j'écoutais le vacarme et je rêvais d'être un jour une grande dame avec de belles chaussures.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]