English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ U ] / Uçagının

Uçagının Çeviri Fransızca

4,378 parallel translation
Neyle uğraştığımızı bilmeden o uçağın hiçbir yere inmesini istemiyorum.
Je ne veux pas que cet avion atterrisse où que ce soit, tant qu'on ne connaît pas la situation exacte.
Sen bir ilaçlama uçağısın ve tek yaptığın çok düşük hızlarda ekinleri ilaçlamak.
Tu es un épandeur et tu voles au-dessus des champs - à basse vitesse.
Neden uçmayan bir uçağın koçluğunu isteyeyim ki?
Pourquoi voudrais-je d'un entraîneur qui ne vole pas?
Yaşlı uçağın yardıma ihtiyacı var.
Ce vieil avion a besoin d'aide.
Sen tarım uçağısın!
Tu es un épandeur!
Sayın seyirciler, yarışta ilk kez bir de tarım uçağı var.
Et pour la première fois, un épandeur prend part à la course.
Sen tarım uçağı değilsin.
Tu n'es pas un épandeur.
Bir tarım uçağının seni yenmesinden korkuyorsun.
Tu as peur de te faire battre par un épandeur.
Dünyayı Saran Kanatlar yarışını ilk kez bir tarım uçağı kazandı!
Pour la première fois, un épandeur a remporté le rallye des Ailes autour du Globe!
Hocam 6 yaşımdan beri sizin uçağınızın modellerini yapmaya çalışıyorum.
Sir... J'ai construit les modèles de votre de l'avion quand j'avais six ans.
Sanırım biri uçağını çaldı.
Je crois que quelqu'un a volé votre avion.
Seni buradan götürmek üzere bir uçağın hazır beklediğini sana söylememi istediler.
Un avion est prêt pour vous faire partir d'ici.
Ve uçağı binip, onları arkada bırakmak zorundayım. O nedenle sakın sakin olmamı bekleme, tamam mı?
Je suis obligée de les laisser ici, alors ne me demandez pas de rester calme!
Dönüş uçağım aslında yarın ama belki biletimi değiştirebilirim.
Mon vol est pour demain, mais je peux le changer.
Adam onu uçağına bindirmeye çalışırken kaçtığını söylüyor.
Elle s'est enfuie sur le tarmac.
Pencereden bakıyordum. O da uçağın arkasındaki koltuğu ayarlıyordu.
Je l'observais par la vitre pendant qu'il installait un siège dans l'avion.
Alman Junkers'ın yardımıyla bombardıman uçağı inşa edeceğiz.
On va faire des bombardiers avec les Allemands de chez Junkers.
Japonya'nın da bunun gibi tonla uçağı var!
Des vieux zincs, on en a plein au Japon.
Patronlarınız bu uçağın yanına yaklaşmamak konusunda bir şey söylemedi.
Vos supérieurs ne nous ont jamais interdit d'inspecter vos avions.
Bu bombardıman uçağını Hava Kuvvetleri'ne teslim etmeden önce gizli bir gezintiye çıkalım dedik!
Une sorte de vol inaugural privé avant livraison à l'armée de l'air.
Sakinleşin biraz, uçağın altı düşecek şimdi!
On se calme! Le fond va se fendre.
Benim uçağımsa teneke bir ördek yavrusu.
Mon avion n'était qu'un canard en fer-blanc.
Dünyada ilk tamamı metal avcı uçağı bizimkisi olacak!
Pas cher et tout en métal, notre avion n'aura été vu nulle part ailleurs.
Uçağın tamamını gömme kenet milleriyle giydireceğiz.
Ils sont testés dans le monde entier. Je pense les utiliser partout.
Donanma Japonya'nın bu ilk ileri seviye bombardıman uçağı karşısında havalara uçuyor.
C'est le premier bombardier du Japon. L'Aéronavale est aux anges!
Zero avcı uçağın bu değil mi?
Regarde! C'est ton Zéro.
Bu gece işimiz bittiğinde, bu piyano, saat 23 : 00'daki İsviçre uçağında olacak ki bu muhtemelen, ben onları bu enstrümanın bu gece gideceği konusunda onları temin ettiğimde yönetim kurulunun düşündüğü şey değildi.
Ce soir, ce piano sera sur le vol de 11 h pour la Suisse, ce n'est probablement pas ce que le conseil d'administration a compris quand je leur ai promis que ce soir ils verraient cet instrument voler.
Sıradaki konuğum, uçağını Hudson Nehri'ne sorunsuzca indiren meşhur pilot.
Bon, mon prochain invité est un célèbre pilote qui a crashé son avion en toute sécurité dans le fleuve Hudson.
Dağın dar şeritine uçağı indirmeye çalışıyorduk ve ve rüzgar sürekli kanatları ileri geri oynatıyordu.
On a essayé d'atterrir sur un chemin étroit d'une montagne. Le vent a soufflé et les ailes ont...
- Uçağın kaçta?
À quelle heure est ton vol?
Dinle, tatlım, söylemeye çalıştığım şey,... uçağın telsizini alabilirsek,... bir şeyler yapabilme şansım var.
Écoute, chérie, si on enlève la radio de l'avion, je peux peut-être la réparer.
Uçağın etrafında bekçiler var.
II a mis des gardes devant l'avion.
Bir uçağın ne olduğunu biliyorsun.
Allez, tu sais ce qu'est un avion.
Uçağı kaçırıp günlerce seks yapması. Sanki yarın yokmuş gibi.
Il rate l'avion, ils tirent les rideaux et font l'amour pendant des jours comme s'il n'y avait pas de lendemain.
Marilyn'ın uçağı sahneye iner.
et le rideau se lève sur l'avion de Marilyn qui atterrit sur la scène.
- Uçağı sahneye getiremedik.
Je n'arrive pas à mettre un avion sur scène.
Hafta sonu dört gösteriye çıktın Los Angeles'a uçtun ve dün gece Leno şovuna çıktın gece uçağına bindin ve bugün bizimle Today şovundasın.
Tu as fait quatre spectacles dans le week-end, et tu as pris l'avion pour Los Angeles, fait Leno la nuit dernière, tu étais dans le Red-eye, et tu es aujourd'hui avec nous dans le Today show.
Tamam, bu soktuğumun uçağını indir ama o inerse ben de inerim ve müzikalini kendi başına bitirirsin seni şımarık ibne.
Ok, fais atterrir ce putain d'avion, mais si elle part, je pars, et tu peux finir ta putain de comédie musicale toi même, tu as lésé Ginger.
Uçağın içindeyken şişirmeyin.
Ne gonflez jamais le gilet à l'intérieur de l'appareil.
Kadın hâlâ Toledo'da olduğumuzu ve uçağın patlayabileceğini söylüyor.
Il paraît qu'on est à Tolède, on pourrait exploser à l'atterrissage.
Rezervasyonunuz yapıldı, uçağınız 55 dakika içinde kalkıyor.
Ton vol est réservé, décollage dans 55 minutes.
Uçağın altı buçukta kalkıyor.
Ton avion part à 6 h 30.
Mancınık ve yaban domuzu maymunumuz yok ama bir uçan bizonumuz ve Varrick'in gemisinde de bir uçağımız var.
On n'a ni catapulte, ni porcs-singes, mais on a un bison volant et un avion sur le navire.
Mako, Bolin ve ben dikkat dağıtmak ve savunmanın bir kısmını dağıtmak için uçağı kullanabiliriz.
Mako, Bolin et moi, on crée une distraction avec l'avion et disperser la défense.
Yüzlerce kilometre havada bir uçağın kanadına bağlanmış bir toprak bükücüyüm, yani hayır.
Je suis un maître de la terre attaché à une aile d'avion à cent mètres au-dessus du sol, donc non.
Mancınık ve yaban domuzu maymunumuz yok ama bir uçan bizonumuz ve Varrick'in gemisinde de bir uçağımız var.
Nous n'avons pas de catapulte ni de singes-cochons, mais nous avons un bison volant, et il y a un avion sur le navire de Varrick.
Mako, Bolin ve ben dikkat dağıtmak ve savunmanın bir kısmını dağıtmak için uçağı kullanabiliriz.
Mako, Bolin et moi pouvons prendre l'avion pour créer une diversion et disperser les défenses.
Yüzlerce kilometre havada bir uçağın kanadına bağlanmış bir toprak bükücüyüm, yani hayır.
Je suis un maître de la terre sanglé dans le vent à un avion à des centaines de mètres dans les airs, alors non.
Bu uçağı çaldın, Cadillac'ı da çalmıştın.
Tu as volé cet avion, tu as volé la Cadillac.
Bana şimdiye kadar hiç bir uçağı indirmediğini mi söylüyorsun?
Es-tu en train de me dire que tu n'as jamais posé un avion?
Cadillac'ı çaldığın ve sınırı illegal olarak geçtiğin için yapılan suçlamaları düşürmek için Santa Barbara'daki yargıçı ikna etmeye çalışacağım. Ama o uçağı ait olduğu yere götürmek zorundasın.
Je vais essayer de convaincre le juge de Santa Barbara de lever les charges pour le vol de la Cadillac et le passage de frontière illégal, mais toi, tu dois ramener cet avion là où il doit être.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]