Uçmayı Çeviri Fransızca
512 parallel translation
Bu havada uçmayı düşünmüyorsunuzdur eminim?
Vous ne pensez pas sérieusement à voler par ce temps.
"Uçmayı öğrenin ve hızlandırın... "... sevda başıma geldi.
Rapporte-moi tout de suite comment va mon amoureux.
Çok kısa bir zaman zarfında uçmayı öğrendi, bir uçak çaldı, yakalandı... hapse atıldı, hapisten kaçtı.
Il a appris à piloter un avion, en a volé un, a été pris, mis en prison, s'est échappé, tout ceci en quelques mois.
Uçmayı bırakmazsam her şeyin biteceğini söyledi.
Que si je n'arrêtais pas de voler, tout était fini.
- Uçmayı bırakmayacak, Bonnie.
- Il n'arrêtera pas de voler, Bonnie.
Bir daha hiç uçmayı denemedin, değil mi?
T'as jamais réessayé de voler?
Çok küçükken uçmayı denemiştim.
J'ai essayé de voler trop jeune.
Uçmayı denediğimden beri yürümek benim için zorlaştı.
C'est dur, de marcher, depuis mon vol raté.
"Niye uçmayı sürdürmeyeyim ki?" dedin.
Vous avez dit : "Pourquoi ne pas rester pilote?"
Çok geç varma riskini göze almak yerine uçmayı tercih ederim.
Je préfère voler plutôt que de courir le risque d'arriver trop tard.
Daima kendisiyle Venedik'e uçmayı soracağı zaman daima gelir.
Arrive le moment où il vous demande de prendre l'avion pour Venise avec lui.
Uçağımla bu sabah Venedik'e uçmayı planlıyordum.
Je projetais d'aller avec mon avion à Venise ce matin.
Eğer uçmayı red edersen, İyi ses getirir ve bir daha Shenandoah zeplinini uçurmazlar.
Si vous refusez de le faire décoller, le trouble sera tel qu'on pourra enfin le réformer.
Uçmayı seven bir adamla sevmeyenler arasında ki çarpışma, havacılar gibi düşünenlerle... düşünemeyenler arasındaki.
Elle oppose des hommes qui aiment voler à d'autres qui n'aiment pas voler. Des hommes qui pensent en termes d'aviation, à d'autres hommes qui ne pensent pas du tout.
Ay ışığında hala aya uçmayı istiyor musunuz?
Et... avez-vous toujours envie, par un beau clair de lune, de vous envoler?
Uçmayı sevmem. Beni korkutur.
Il a été remarqué pour ses travaux.
Bu adam uçmayı uzaktan öğrenmiş.
Il a appris par correspondance.
Biz uçmayı biliyoruz sadece.
Tout ce qu'on sait faire, c'est voler.
Ama heyecan istemiyorsanız onunla uçmayın.
Mais pas de vols pépères avec lui!
Av kuşu gibi uçmayı öğrenmiş ve şimdi de su kuşu gibi yüzüyor.
Il a déjà appris à voler comme une oie, et il sait à présent nager comme un canard.
Bu adi savaştan sağ çıkarsam uçmayı bırakıp, sizin işinize geçebilirim.
Quand j'en aurai fini avec cette guerre... j'exercerai peut-être votre profession.
Ben hep uçmayı hayal etmişimdir. Ben bir kuşum ve gökyüzünde istediğim gibi süzülüyorum.
J'ai bien souvent rêvé que je volais, que j'étais un oiseau et que je batifolais en plein ciel, au-dessus de tout.
Kanarya satan bir adam uçmayı öğrenmek zorunda mı?
Malhonnête? Un vendeur de canaris doit-il apprendre à voler?
Zeno tek başına uçmayı öğrenmek zorunda.
Il doit apprendre à utiliser ses propres pouvoirs.
Emilio artık uçmayı bıraksan ha?
Emilio! Abandonne!
Gelin ve bana uçmayı öğretin.
Venez. Apprenez-moi à voler.
Uçmayı bırak artık, ha?
Cette fois, fini le vol!
Yükseklere götür beni... Uçmayı öğret bana...
Fais moi monter au ciel... apprends moi à voler...
Maymunlara bile uçmayı bundan daha iyi öğretebilirsin.
Même un singe peut piloter mieux que ça!
Kesinlikle kuzusuna uçmayı öğretmeye çalışıyor.
Il est évident qu'elle essaie d'apprendre à son agneau à voler.
- Uçmayı mı öğrenecektiniz?
- M. Chigger. Pour les leçons de vol.
Dünya tarihinde hiç kimse öyle uçmayı başaramamıştır.
Personne au monde n'a jamais réussi à voler comme ça.
Uçmayı bilmeyen ufak bir kuşçuk varmış.
Il y avait un petit oiseau qui ne savait pas voler.
Hala çalışmaya ve pratik yapmaya ihtiyacın var ama uçmayı iyi biliyorsun.
Tu dois encore travailler la souplesse et la patience, mais tu connais très bien le vol.
Şey, ben..., ben hızlı uçmayı seviyorum....... ama sınırları sevmiyorum.
Eh bien... j'aime voyager vite, mais je n'aime pas les limites.
Bana böyle uçmayı öğretebilir misin?
Tu peux m'apprendre à voler comme ça?
Uçmayı anlamak zorunda değilsin, değil mi?
Tu as besoin de comprendre le vol, n'est-ce pas?
Uçmayı, gerçek anlamda öğrenmenin yüceliğini kavrayamıyorlar mı?
Ils ne peuvent pas penser à la gloire que ce sera quand on aura vraiment appris à voler?
Martı Fletcher Lynd uçmayı öğrenmek istiyor musun?
Fletcher Lynd le goéland, veux-tu apprendre à voler?
Eğlencesine uçmayı öğreniyoruz.
Nous apprenons à voler pour nous amuser.
Uçmak için yaratışmış ve uçmayı öğrendiğinde yaşayan canlıların en safı, en güzeli, en zarifi olur.
Il est fait pour voler, et quand il apprend à voler, il est la plus pure, la plus belle, la plus gracieuse des créatures.
Uçmayı severim.
J'aime voler, peut-être.
Ve böylece uçmayı öğreneceksin.
Et tu sauras comment voler.
Ve gösteri hafızanız için, bugün, bizimle ilk kez uçmayı kabul eden çok önemli bir misafirimiz var.
Vous garderez ce jour en mémoire, car nous avons une invitée qui a accepté de participer au premier vol de la journées.
Uçmayı yani.
Voler, je veux dire.
Uçmayı sen istedin!
Tu voulais voler, non?
Fandor, uçmayı bilmiyorum!
Fandor, je ne sais pas voler!
Fakat uçmayı nasıl öğreneceğim?
Et comment apprendrai-je?
Ona uçmayı öğretiyor! Ne kadar saçma.
Il lui apprend à piloter.
Kanatlanıp uçmayı mı?
Des ailes, c'est ça?
Uçmayı seviyor musun?
Tu aimes voyager en avion?