Uçuyorsun Çeviri Fransızca
224 parallel translation
Sen uçuyorsun!
Tu voles!
İyi uçuyorsun.
Vous pilotez bien.
İçeri gelirken mutluluktan uçuyorsun... ama onun iyi olmadığını görünce endişeleniyorsun.
Elle a un mal de tête terrible. Tu débordes de joie... mais en la voyant, tu t'inquiètes de son état.
Kız Tokyo'ya gidiyor sen de Randolph Field'a uçuyorsun. Yarından sonra.
La fille part pour Tokyo et vous pour la base de Randolph Field après-demain.
Babam belki öldü, sen havalarda uçuyorsun.
Papa est peut-être mort, et vous exultez.
Benimle havada uçuyorsun, Charlie.
Tu as la cote avec moi.
Paris'e mi uçuyorsun?
Tu vas à Paris.
Ne zamandır uçuyorsun?
Tu voles depuis combien de temps?
Sonra sen kayıp hazineyi buluyorsun kanatlanıp uçuyorsun.
Quand tu auras retrouvé le trésor, des ailes te pousseront.
Gidiyorsun, uçuyorsun. Dağların, denizlerin üzerinden.
Tu voles au-dessus... des montagnes, de l'océan.
Düzgün olması için bastırıyor olabilirim, ama sen sadece uçuyorsun. O sadece arabayı sürüyor.
Je ne veux pas pinailler, mais tu ne fais que piloter, et elle conduit.
Ve İngiltere için uçuyorsun, öyle mi?
Et vous pilotez un avion pour l'Angleterre?
- Böylece Los Angeles'a uçuyorsun.
- Alors, vous partez pour Los Angeles.
Viper'ınla görevlere uçuyorsun, savaşın içinde.
Tu pars faire tes missions de combat, dans ton viper.
Sanırım biraz yüksekten uçuyorsun adamım.
Tu vas un peu trop vite.
Yüksekten uçuyorsun diye bunu mahvedemem.
Je n'ai pas envie d'envoyer tout ça au diable.
Şu yeni çocuk Lymangood ile uçuyorsun.
Vous prenez l'hélico avec le nouveau, Lymangood.
Gerçekten meleklerle uçuyorsun.
Tu dois avoir un ange gardien, mon coeur -
Sen göklerde uçuyorsun, biz ise bir bodrumdayız!
Tu es dans les nuages et nous à la cave.
Çok yüksekten uçuyorsun, hava boşluklarına dikkat et.
Tu es dans les hautes sphères et l'air est rare tout là-haut.
Nereye uçuyorsun?
Parce que tu te propulses?
- lceman'le mi uçuyorsun?
Comme ça tu voles avec Iceman?
Birinci sınıfta uçuyorsun.
Écoute, tu es en première classe.
Sırf ben seyrederken böyle uçuyorsun.
Tu pilotes comme ça que quand je regarde.
- İşte bak, uçuyorsun.
- Voilà, c'est bien.
Hem de daha iyi yaparım. Sen o kadar uçuyorsun ki, onu bile beceremezsin.
Tu es tellement á l'ouest que tu te louperais.
Uçuyorsun.
Il vole dans les airs.
Falcon'la uçuyorsun.
Tu manies toujours le Falcon?
- Don, sen uçuyorsun.
- Don, tu le pilotes.
Yukarda öylece uçuyorsun. Benim başım dönerdi.
Car je m'assurerai que vous ne jouez plus pour personne!
Bir anda sebepsiz yere tuhaf bir şehre uçuyorsun, üstelik sebebini en yakın arkadaşına bile söylemiyorsun.
Partir dans une ville inconnue, sans raison, sans explication.
Hanta işini bırakıyorsun ve Zaire'ye uçuyorsun.
Oublie Hanta, je t'envoie au Zaïre.
- Yalnız başına uçuyorsun, öğrenci.
- Tu voles en solo.
ikiside degil başkası gibi uçuyorsun ve, sen ne konuşuyorsun?
Tu n'es qu'un coureur de jupons, un être méprisable. Que disais-tu?
Aferin. Uçuyorsun.
Tu voles.
Uçuyorsun, Ames!
Tu voles, Amy!
Tam 30 yıl bekleyip buraya uçuyorsun, bula bula bugünü mü buldun?
Tu attends 30 ans pour le dire aujourd'hui?
Bugün uçuyorsun, değil mi?
Le vol est pour aujourd " hui, non?
Bencilce davranırken yakalandın ve sevinçten uçuyorsun!
Tu n'es qu'un sale gamin égoïste et content avec ça!
Bir-iki birayla birlikte alınca uçuyorsun... ama sabah olunca hiçbir şey hatırlamıyorsun.
Mélangé à de la bière, c'est explosif. Ça rend fou et on se souvient de rien.
Neredeyse uçuyorsun.
Tu es aux anges!
Dot, uçuyorsun!
Tu voles!
Çok yüksekten uçuyorsun, Yakılacaksın.
Tu voles trop haut, tu vas te brûler.
Bahse girerim uçuyorsun.
Tendu?
Uçuyorsun.
Tu peux voler!
Bugünlerde çok yükseklerden uçuyorsun.
Tu planes ces temps-ci.
Evet, uçuyorsun.
Ouais, tu planes.
Uçuyorsun.
Tu voles.
Geri uçuyorsun.
Aux quatre lieutenants de la révolution.
Mutluluktan uçuyorsun.
Je suis juste- -
Orada ne kadar yükseklikte uçuyorsun?
On vole à quelle hauteur?