English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ V ] / Vagabond

Vagabond Çeviri Fransızca

715 parallel translation
AVARE Bir Charles Chaplin Filmi
CHARLOT VAGABOND
Onu aşağıladığını göstermek için salonun en zavallı avaresini seçti.
Pour montrer son mépris, elle choisit le vagabond le plus minable de la salle.
Berduşun başarısı kendisinin ve kızın yaşamını kolaylaştırır.
Le succès du Vagabond facilite sa vie et celle de la jeune fille.
Göçebe geri dönmüş.
Le vagabond revient.
.. tüm çabalara rağmen tekrar alamadılar. İlk cinayetlerden beri.. .. polis evsizlerin sığınaklarını defalarca aradı..
Depuis le premier crime du meurtrier, la police a inspecté chaque nuit tous les asiles et vérifié l'identité de chaque vagabond.
Son olarak, sizlere pranga kampları sisteminin, karakter gelişimine katkısının değerine kanıt olarak, bugün burada bizlere sunulmuş olan davanın kendisini örnek gösterebilirim Pranga kampına işe yaramaz bir serseri olarak katılan ve oradan çok büyük bir şehrin en değerli ve saygın vatandaşlarından biri olmak üzere ayrılan James Allen'ın davasını.
Enfin, pour prouver que les travaux forcés sont très utiles pour forger le caractère, je ne saurai que prendre en exemple l'affaire que nous traitons aujourd'hui, l'affaire James Allen, qui n'était qu'un vagabond à son arrivé au pénitencier, et qui l'a quitté pour devenir, dans une grande ville, l'un des citoyens les plus méritants et les plus respectés.
Ona dokunma, seni hırsız! Üç kağıtçı! Serseri!
Comment la touches-tu, tu es un voleur, vagabond, voyou, macro!
- Dilenciye mi?
- Ce vagabond?
Şairim ya, zaten berduşum, hırsız olmayı da hemen öğrenirim.
Poéte, je suis déja un vagabond et j'apprendrai vite a voler.
Değirmende uyur vaziyette bulduğun berduşu hatırlıyor musun?
Vous vous rappelez le vagabond trouvé endormi au moulin?
Aslında berduş falan değildi.
Ce n'était pas un vagabond.
Ama bir berduş için garip sayılabilecek bir şey yaptı.
Mais il a fait une drôle de chose pour un vagabond.
Sevimli yaratık cüzdanını geri getiriyor ve hırsızlıkla suçlanıyor.
Cet adorable vagabond le trouve, le rapporte et on l'accuse de vol...
Avare birisine benzemiyorsunuz.
- Vous n'êtes pas un vagabond.
Bir serseri bu akşamki 5 : 48 treninize binecek olsa... nereden binerdi?
Si un vagabond prenait le train, où monterait-il?
Hiçbir şeyim olmaz ve istemezsem, aylak aylak gezerim.
Si je n'ai rien et que je ne veux rien, je suis un vagabond.
Kimimiz öcünü almak istedi.
Je suis devenu un vagabond, M. Leyden.
- Serseri olmak, ölü olmaktan iyidir.
Mieux vaut être vagabond que mort.
- Dolaşmaktan usandım.
- j'en ai assez d'être un vagabond.
"İşçi olmak nasıl bir şey?" demedim. Ben işçiydim. Fark bu.
Je n'ai pas dit : "Comment c'est, d'être un vagabond?" J'en étais un!
Babam hazırdı ve onun okuması için eline bir not verip bana yolladı.
- Non? Papa savait très bien que ce vagabond lirait son message et vous préviendrait.
Seni pis serseri, defol git buradan, çabuk!
Vous feriez mieux de déguerpir, sale vagabond.
İçimdeki avare beni güdüyor.
Au fond, je suis un vagabond.
Serseriliğe meyilliymiş
De tempérament vagabond
Ve bu serseri ile çalışmasına izin vermiyorum.
Et je ne l'autorise pas à jouer avec ce vagabond!
- Pis serseri.
- Satané vagabond!
O kesinlikle bir serseri değil, anne.
Ce n'est pas tout à fait un vagabond, maman.
O sadece gezgin bir serseri.
C'est un vulgaire vagabond.
Seth Lord'un kontrolsüz gözleri ve ayakları var.
Seth Lord a l'oeil vagabond, et le pied agile.
Bu bir prensin kraliyet asası değil... bir gezginin asası.
Ceci n'est pas le sceptre d'un prince... mais le bâton d'un vagabond.
Tam avarelere göre bir iş.
C'est un état qu'on peut toujours prendre, quand on est vagabond.
Benim davetimi bu serseriyle görüşmek için mi reddettin?
Vous préférez sortir avec ce vagabond!
Göçebe bir kumarbazım ben Sürterim sağda solda
Je suis un joueur vagabond Je me balade partout
Ah, bizim yalınayak bu gece dönmüyormuş.
Notre vagabond aux pieds nus ne reviendra pas.
Zaptedilemez Arkansaslı Gezginin sunumuyla, Taşra Sohbetleri.
Le Tonneau à idées avec le Vagabond de l'Arkansas.
Bana hiçbir çiftçi ayak takımı bu isimlerin ve üniformanın onursuz olduğunu söyleyemez.
Je ne laisserai pas un vulgaire vagabond me dire que ces noms et cet uniforme ne sont pas honorables.
Çocukken üstündeki giysiler ve bindiği attan başka bir şeyi olmayan bir serseriydi. 14'ünde avare bir kovboydu.
Quand il est arrivé, ce blondinet n'avait que ses vêtements et son cheval. Un vagabond de 14 ans.
Evet, evsiz barksız bir adamdı.
C'était un vagabond.
Dokuz yaşında trenlerde sürünüyordum.
A 9 ans, j'étais un vagabond.
Evsiz bir serseriydi. Cebinde metelik yoktu.
Un vagabond... sans le sou.
- Bir serseri, tarla işçisi?
Un vagabond ou un journalier?
Bu serseriyi mükemmel bir damada çevireceğiz. Ve bunu yapmak için tam 3 saat 2 dakikamız var.
Nous transformerons ce vagabond en beau-fils idéal... et nous avons 3 heures et 2 minutes pour le faire.
Serserinin teki olacak... Her ne isterse onu yapacak, senin gibi. Gördüğüm kadarıyla azda olsa işe olan çalışma isteği sizin ailenin özelliği.
Il sera fainéant, vagabond, comme toi, car c'est de famille le peu d'envie de travailler, non?
Başı boş dolaşan bir serseri falan mı?
Est-ce que c'est une sorte de vagabond?
Torrani dikkatimi evsiz bir adama çekti.
C'est Torrani qui m'a indiqué un vagabond suspect.
Hem gezgin hem suçlu olan biri kanundan uzak durmalı.
Un vagabond et un criminel devraient se tenir loin de la loi.
Fakat, Kiyokawa sama, o adam bana bir Ronin'miş gibi geldi, efendim.
Mais cet homme avait plutôt l'air d'un samouraï vagabond.
Sadece bir berduşum.
Je ne suis qu'un vagabond.
- Bu kıyafetle değil.
Je vous préfère en vagabond.
- Cosette! Bu beyin atına su vermedin mi?
.. un étrange vagabond creuser le sol.
Kömür madeninde çalışıyor, serseri.
Quel vagabond!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]