English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ V ] / Vardık

Vardık Çeviri Fransızca

11,794 parallel translation
Ve ben ve babam bi'anlaşmaya vardık.
Mon père et moi sommes tombés d'accord sur ce point.
Vardık sayılır.
On est bientôt arrivé.
Sean ile fikir birliğine vardık.
Sean et moi sommes arrivés à un arrangement.
3 saat sonra, mekana vardık.
3 heures plus tard, on est arrivé à destination.
O ilk bölümler yok mu... Her tuzağın bir ödülü vardı ve her çıkış aslında bir girişti.
Les premiers niveaux, lorsque que chaque cachette avait une récompense, chaque sortie était en fait une entrée.
Yakalanmak için bir sürü olasılık vardı.
Trop d'occasions de se faire prendre.
Hastalık bulaşmış olduğunu varsayarsak belki yapabileceğimiz bir şey vardır.
Même si tu es infectée, on peut peut-être faire quelque chose.
Kızın arkadaşlarını ve ofisini arayayım, belki bilen vardır.
Je vais contacter nos amis et voir si l'un d'entre eux sait quelque chose.
Benim de bir kız kardeşim vardı.
J'avais une soeur.
Tabutu açtık ve içinde sadece su vardı.
Quand on a ouvert le cercueil, il n'y avait que de l'eau.
Benim de bir zamanlar bir kızım vardı. Onu kaybettiğimde, Acıyı dindirmek için her şeyi yapacağıma yemin etmiştim.
J'avais une fille aussi, et quand je l'ai perdu, j'ai juré que je ne ferai rien pour arrêter la peine.
Evin her tarafında gümüş beyaz güller ve kırmızı zambaklar vardı.
Il y avait des roses argentées et des lys rouges sur toute la maison.
Karım gittikten sonra gerçek bir terk edilme sıkıntısı vardı.
Il a eu des problèmes d'abandon quand ma femme nous a quittés.
Bu ana kadar, sadece karanlık vardı.
Jusqu'à présent, ce n'était que ténèbres.
Zaten başka sıkıntılarımız vardı.
On avait d'autres problèmes.
Frederick'le aramızda sıkıntılar vardı.
Frédérick et moi avions des soucis.
Bir deyim vardır yazarlar yazmaktan nefret eder ama yazmadan da duramaz artık bunu anlıyorum.
Vous savez, il y a une expression qui dit que les écrivains detestent écrire mais aiment être écrit, et, seigneur, ça je le sais.
Tamam, biliyorum orkidelere karşı bir ergen tutumun vardı ama artık endişelenmesen?
Il y avait un petit problème avec les orchidées, mais ne t'inquiète de rien.
Geçen hafta parkta ayarladığımız kızın nesi vardı?
Qu'est-ce qui ne va pas avec la fille du parc de la semaine dernière?
Şansa bakın, Shady Lane'deki evin Zayday'in son görüldüğü yerin kırmızı kil içerdiğini biliyorum. Hem ön hem arka bahçe de vardı.
Maintenant, je sais que la maison sur Shady Lane, où Zayday a été vu pour la dernière fois, avait un substrat d'argile rouge à la fois à l'avant et à l'arrière de la court et peu de drainage.
Parlak bir ışık ve arp müziği vardı.
Il y avait une lumière brillante et la musique d'une harpe.
" Fakat orada onun parçası vardır, bunda ise sıkışmıştır.
Mais il y a des morceaux de l'une sur l'autre.
Meg adında bir kızları vardı.
Ils avaient une petite fille, Meg.
Çok kalabalık bir ailede büyüdüm. Üç büyük erkek kardeşim, bir küçük kız kardeşim vardı.
J'ai grandi dans une très grande famille avec 3 frères aînés, une soeur cadette.
Cappuccino yapıyordum, şarabım ve içkilerim, her şeyim vardı. Massimo, açık mutfağın gerisinde, benim karşımda olurdu. Ve ben mutfağı izleyebilirdim.
Massimo était derrière sa cuisine ouverte en diagonal par rapport à moi, et je devais en quelque sorte regarder la cuisine.
O zamanlar çok saçı vardı. Kıvırcık saçlar.
Il avait beaucoup de cheveux à l'époque, beaucoup de cheveux bouclés.
Daha önce söylediğinize göre yanınızdaki adam kız çifti varken oyundan çekildi, şimdi bu adamın 2 kızı var, ve sizin de kızlı bir floş seriniz vardı?
Vous avez dit avant que l'homme à côté de vous s'est couché avec deux reines, et maintenant ce mec a deux reines, et vous aviez une quinte flush à la dame?
Kızımın kızıl saçları vardı. Onun gibi görünüyorsun.
Ma fille avait les cheveux rouges.
Steven Horowitz'in ruhsal aydınlanmasının haydutlarla eşkiyaların kesişim kümesini kızdırmak gibi üzücü bir yanı vardı.
L'éveil spirituel de Steven Horowitz a eu pour revers de mettre en rage des canailles et des ruffians.
Ne yazık ki, borç tahsildarınızın hassas bir dengesi vardı.
Malheureusement, votre agent de recouvrement a eu un sursaut sentimental.
Akşam yemeğinde misafirimiz vardı. Bu sabah da kızımı okuluna bıraktım.
On avait des amis à diner, et j'ai déposé ma fille à l'école ce matin.
Ön ve arka kapılarda birer birimimiz vardı. Evden ayrılmadı. 18 : 30'da tutuklamak için içeri girdiğimizde bomboş bir evle karşılaştık.
On se pointe pour l'arrêter à 18h30, l'endroit est vide.
"silah ustalığı" ile kılıcı büyük bir gayret ve ciddiyetle kullanmak arasında bir fark vardır.
quand les nobles s'entrainent pour le divertissement et l'utilisation sérieuse d'une épée.
Evet, aynı zamanda dün kanıtımız vardı, ve artık yok.
Nous avions aussi des preuves hier soir, et maintenant ce n'est plus le cas.
Sahtekarlık suçunun beş koşulu vardır.
- Quoi? Prouver une fraude comprend 5 éléments.
Burada büyük bir yazlık vardı.
C'était une grande propriété.
Yön sormak için durduğumuzda kaybolmuştuk, hurdalık vardı.
On... on s'était arrêté pour demander la route... on était perdu... vers une casse auto.
Katta bir ölüm vakası daha vardı, ortalık karışmıştı.
2 personnes sont mortes, c'était le chaos.
Önceden Yahudi bir sevgilim vardı, sanırım ondan hala kıskanıyor.
C'est juste... que je suis sortie avec un juif et il est un peu jaloux.
Bak, teknik olarak size yardım etmemem lazım ama kurallar kırılmak için vardır.
Je sais que techniquement je ne suis pas supposé aider mais les règles sont faites pour être brisées.
Önceki kurbanın telefonunda o ve kız arkadaşı arasında aldatmadan dolayı öfkeli mesajlar vardı.
Un ancien téléphone montrait des messages violents entre lui et sa copine parce qu'il l'avait trompée.
Kilisede EMF vardı ama altı mezarlık alanıymış.
Il y a de l'activité mais l'église est bâtie sur des cryptes.
Belki şurda açık bir cam vardır...
Une fenêtre est peut-être ouver...
- Ama hikayemde anlatmadığım kısımlar da vardı.
- Mais il y a une partie de cette histoire - dont je ne parle pas beaucoup.
Elimde iki tane kıyafet vardı.
Je portais deux tenues.
Barnes dâhil tüm maktullerin göğüslerinin üst kısmına kazınmış aynı törensel üçgen yarası vardı.
Toutes les victimes, dont Barnes, avaient ce même triangle rituel taillé dans les tissus de leur poitrine.
Evet, boynunda asılı açık mavi renkte bir kimlik kartı vardı.
Oui, il avait une carte bleue pale autour du cou.
Ayrıca Boron'un beyaz altın üstünde oksitsizleme etkisi de vardır, tüm bunlar birleşince ortaya yeşil bir duman sütunu çıkıyor!
Vous assurez, pas vrai? Le bore a aussi un effet de Desoxydation... Sur l'or blanc,
Bay Jones, tüm kılık değiştiricilerin hâyâletlerle benzerlikleri vardır.
Ce que je dis, c'est que tous les métamorphes doivent allégeance aux poltergeists.
Ayrıca kızın sevgilisi gibi duran bir adam vardı.
Et aussi un garçon qui ressemblait à sa copine.
Yazın bonus gibi kızıl saçın vardı ben de dünyadaki en beyaz Puerto Ricoluyla çıkmıştım.
Tu as eu un été avec ton afro roux, et je suis sortie avec le Porto-ricain le plus blanc de la planète.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]