Varlık Çeviri Fransızca
2,272 parallel translation
Cihaz çalıştığında, Karanlık Varlık'ı geçici olarak etkisiz kılan sınırlı şiddette bir delta-dalgası sesi yayıyor.
Quand il sera activé, l'appareil émettra une explosion de bruits delta localisée pour désarmer momentanément le Méchant.
Ama Karanlık Varlık, herhangi bir şey veya kimse olabilir, değil mi?
Mais le Méchant peut ressembler à n'importe quoi ou qui, non?
Ve düşünmeye de cesaret edemiyoruz. Çünkü düşünürsek, Karanlık Varlıklar yayılan titreşimleri hissedebilir.
Et on ne peut pas en inventer un, car si on le fait, les Méchants pourraient ressentir un genre de vibration.
En korkuncu ise, Karanlık Varlıkların düşünceleri de, seninki gibi okunmaması.
Mais les pensées des Méchants sont indéchiffrables, comme les tiennes.
Evet, eğer başımızı açacak olursak Karanlık Varlıklarca yerimiz hemen bulunabilir!
Oui, si on osait se découvrir la tête, on pourrait facilement découvrir l'être dont on ne peut pas lire les pensées. Le Méchant!
Sonra Karanlık Varlık zihinlerimizi okur ve soğan cücüğü gibi ezebilir.
Mais le Méchant pourrait lire dans nos pensées et il nous écrabouillerait comme des citrouilles.
O halde rahatlıkla Karanlık Varlık'ı tarayabilir- -
- il peut chercher le Méchant sans...
Tamam, düşünceleri okunamayan Karanlık Varlık'a odaklanayım.
Localisons le Méchant en trouvant un être dont les pensées sont indéchiffrables.
Eğer ben Karanlık Varlıksam, bunu bilirdim, değil mi?
Si j'étais le Méchant, je le saurais, non?
Ama, buradayım, tam Karanlık Varlık'ın olması gereken yerde yıldızı patlatmak üzereyim.
Mais me voici, Ià où le Méchant devrait être, sur le point de faire exploser l'étoile.
Karanlık Varlık benim, ama hiçbir şey olmadı.
Je suis le Méchant, mais ça n'a pas fonctionné.
Karanlık Varlık sen değilsin, benim.
Tu n'es pas le Méchant, c'est moi.
Karanlık Varlık benim.
Je suis le Méchant.
Son Karanlık Varlık.
Le dernier des Méchants.
Milyarlarca yıldan sonra, Karanlık Varlıklar artık yok.
Après des lustres, les Méchants ne sont plus.
Biyolojik olmayan dev bir varlık güneşimizi patlatmaya hazırlanıyor.
Le plus important des êtres non biologiques va faire exploser le Soleil.
O artık yeryüzündeki en acımasız varlık.
Elle est maintenant la créature la plus féroce sur Terre.
Bu da bir değil, iki ayrı dünya dışı varlık olduğunun işareti.
Cela indiquerait la présence non pas d'un, mais de deux EBE.
Değerli bir varlık değil, Jack.
Ce n'est pas un atout, Jack.
Bu şey, bu varlık, senin doğmamış ikizini ele geçirmeye çalışmış.
Cette chose, cet esprit, a tenté de posséder ton jumeau!
Bunlar dünya dışı varlıklarsa neden Vizyon Şirketi'nin uzay kıyafetlerini giyiyorlar?
Si ce sont des extraterrestres, pourquoi portent-ils des combinaisons de Vision Enterprises?
Herneyse o varlık.
Quoi que ça puisse être.
" Şu yaptıklarıma bak, yüce varlık. Bak da haddini bil!
" Contemplez mes œuvres, Ô Puissants, et désespérez!
Altı ay önce, araştırma aracı Phaeton başka bir güneş sisteminde akıllı varlık arayışıyla uzak gezegen Epsilon Eridani'ye doğru olağanüstü bir göreve çıktı.
Il y a six mois, le vaisseau de recherches Phaeton fut lancé pour une mission d'exception vers la lointaine Epsilon Eridani, à la recherche de vie intelligente dans un autre système.
Biri insan diğeri de insan olmayan, sıradışı bir varlık olmalı
Un serait humain et l'autre inhumain, une incarnation du Très Ancien Yog Sogoth.
Birazcık dokunmayı tasavvur edemezsiniz işte, böyle bir şey vuku bulabilir insanlar genellikle, özellikle Birleşik Devletler'de varlıklı olunca sinirli olurlar.
On sent une sorte de frémissement. L'inimaginable pourrait se produire, c'est-à-dire que la population des États-Unis pourrait vraiment se mettre en colère
Onun gördüğüm en güzel varlık olduğunu düşünmüştüm.
Je trouvais... Pour moi, c'était la plus belle créature que j'aie jamais vu.
Bir varlık diye adlandırdı.
Elle a dit que quelque chose la tirait sous l'eau.
Paula, bana bir varlık hissettiğini söyledin,
Paula, tu as dit que tu sentais une présence.
Oh! Bu kesinlikle bir varlık.
- Pas de doute, on a de la compagnie.
Avukat, varlık yanıltması önerdi.
L'avocat suggéra une touche d'imagination dans les comptes.
Varlık yanıltmacasına ve gizli banka hesaplarına varım.. .. ama bir eşkıyanın evime girmesini istiyorsun.
Je veux bien une comptabilité fantaisiste et des comptes bancaires secrets, mais de là à payer un voyou pour un faux cambriolage!
Burada şeytani bir varlık var.
Il y a une présence maléfique.
önceden kalan bakteriler... vücudunda sabit bir varlık hissi yaratabilir.
se nourrisent de l'intérieur de tes intestins.
Mantık ve ruhani.. ve fiziksel varlık
Il existe en deux étapes abord le sens spirituel ou mental, second, le sens de l'existence physique.
Aile Varlıkları Müdürü'nün dediğine göre Bayan Horn geçen hafta 300 bin dolarlık hisse senedi satmış.
D'après le comptable de la famille, Mme. Horn a retiré 300 000 $ la semaine dernière.
Ulusumuzun her yerinde, hayvanlar ikinci sınıf varlık muamelesi görüyor.
Les animaux sont traités comme des citoyens de seconde classe où que ce soit dans ce pays.
Tarifsiz varlık gibi. Clooney gibi.
C'est comme une prestance indéfinissable, comme Clooney, Pitt.
Daha fazla varlık, verimliliği ve ileri görüşlülüğü arttırır. Genel olarak iyi olan her şeyi çoğaltır.
- Plus de richesse mène à une plus grande efficacité et à une plus grande innovation, et fondamentalement à toutes les bonnes choses.
Karanlık Varlık, benim!
Je suis le Méchant!
Varlığımızı gizlemek için her şeyi yaptık ve 50 yıl boyunca da işe yaradı.
Et ça a fonctionné pendant 50 ans.
Birazcık parayla buradaki zavallı varlığın ve ben... Tancredi Cinayetten Tutuklandı... rahata kavuşabiliriz.
Votre existence lamentable ici pourrait être améliorée, ainsi que ma vie, avec un petit peu de blé.
İtiraf etmek istemeseniz de varlığınızın büyük bir kısmı şansa dayanıyor.
Quoique vous pensiez, une large part de votre existence est influencée par la chance.
Bütün gece ayaktaydım ve hala gizemli bir katilin varlığını gösteren fiziksel bir kanıt bulamadık. Daha kötüsü?
J'ai fait une nuit blanche et nous n'avons toujours pas la preuve que ce mystérieux tireur ait bel et bien existé.
Artık Bay Dunlap'ın ortağının varlığını kanıtladığınıza göre kamu güvenliği açısından harekete geçmemiz gerek.
Puisque vous avez établi l'existence du complice, dans l'intérêt de la sûreté publique, nous devons agir.
Ağaçların ve açık alanın varlığı aslında insanların duygusal sağlığı için olumlu etkiye sahip.
La présence d'arbres et d'un espace ouvert a un impact positif sur le bien-être psychique des gens.
Çünkü kısa bir süre önce varlığından haberdar olmadığım bir oğlum beni buldu.
Car il y a peu... Un fils que je connaissais pas m'a trouvé.
Aile mal varlığında ahlaksızlık maddesi var.
Il y a une clause morale pour l'argent familial.
Kızıma elini sürdüğün anda, benim için varlığın son buldu.
Tu as touché à ma fille, tu n'existes plus pour moi.
400 yıllık kapitalizm şuna yol açtı : En zengin % 1, varlığın % 40'ını aldı. Fakirlere ise, varlığın % 1'i kaldı.
Quatre cent ans de capitalisme ont permis au centième de la population de s'accaparer 40 % des richesses laissant 1 % aux plus pauvres.
mal varlığını, mülkleri, parayı, köpeği tartıştık. ama bir kere olsun..
On parlait des biens, de la propriété, de l'argent, du chien, mais jamais une seule fois il n'a été question d'amour.