Vasıl Çeviri Fransızca
11,987 parallel translation
Bu hoşuna gitmeyecek ; ama belki de onu arasak iyi olur.
- Tu ne vas pas aimer, mais... - on pourrait l'appeler.
Nasıl olsa almayacaksın.
Tu ne vas pas t'en tirer avec ça.
Sen nasılsın? Bebek nasıl?
Comment vas-tu?
Hayır Damon, olacak çünkü oturup beni beklemeyeceksin.
Non, elles ne vont pas l'être, Damon, parce que tu ne vas pas resté assis à m'attendre.
- Ne dersin kızıl kafa?
Que dis tu, Red? Vas-y.
Tanrım, bütün bu olanlara rağmen nasıl olduğunu soramadım sana.
Avec tout ce qui s'est passé, je t'ai même pas demandé comment tu vas.
Eğer sen gidersen, Junior ve Sam karşılık verir ve çocuklar zarar görebilir. Bırak ben halledeyim.
Si tu y vas, Junior et Sam se défendront et ces gamins pourraient être blessés.
Bu işi burada nasıl yapacaksın?
Comment vas-tu faire ça ici?
Bana İspanyolca öğretmelisin.
- Tu vas devoir m'apprendre l'espagnol - Mm-hmm
Milyon satan albümlerinden daha çok yıl yiyeceksin.
Tu vas en avoir pour plus d'années que tout ton or et tes disques de platines combinés.
Hâlâ kiliseye gidiyor musun?
Tu vas toujours à l'église?
Sen de yatırım yapacaksın.
Tu vas l'investir.
- Nasıl gidiyor?
Comment vas-tu?
Keskin nişancılık eğitimi yok ama ordudayken nişancılıkla ilgili vasıflar kazanmış. - Adresi var mı?
Et qu'il a pas eu de formation pour être sniper, il a eu une qualification de tireur d'élite pendant qu'il était à l'armée.
Sen iyi misin asıl?
Et toi, tu vas bien?
Eğer ikisini nasıl dengede yürüteceğini bilmiyorsan ya mahvolursun ya da kendini incitirsin.
Si tu ne trouves pas comment équilibrer les choses, tu vas péter un plomb ou te blesser.
Soruşturma bittiğinde Amy'e çıkma teklif edeceksin.
Tu vas inviter Amy à sortir quand l'affaire sera résolue.
Adını ne koyacaksın?
Comment tu vas l'appeler?
Kiliseye mi geliyorsun? Birdenbire dindar mı oldun?
Tu vas souvent à l'église ces temps-ci.
Orlando'dan alınan DNA örneği ile ilgili bir eşleşme daha buldum.
Vas-y J'ai un résultat sur l'échantillon d'ADN le plus récent d'Orlando.
Şimdi McCauley inceleme yazısı ile birlikte gidiyor ve kesinlikle uzaklaştırma alacaksın.
Et maintenant McCauley va avancer avec l'examen, et tu vas sans aucun doute être suspendu.
Onu geçiştirebilirim ama kulağına bir şeyler geliyor olmalı. Senin iyi görmek ona da iyi gelecek.
Je devrais l'ignorer, mais je crois qu'elle a entendu des choses, donc ça lui fera du bien de voir que tu vas bien.
Halatı pencereden içeri süreceğim ve sen de kancayı beline dolayacaksın.
Je vais descendre le câble à travers la vitre et tu vas l'entourer autour de toi.
İlk romanını bir kızı etkilemek için yazdığından "yazar tıkanması" na inanmadığını büyük yazarları okumanın sana ilham verdiğini ve onlarla beraber içmenin de en çok satanlar listesini alt üst etmene ilham verdiğini söyleyeceksin.
Tu vas dire que tu ne crois pas au blocage de l'écrivain, que tu as écrit ton premier roman pour impressionner une fille. Que de lire des grands auteurs est une source d'inspiration, et que de boire avec eux te donne l'inspiration de les battre sur la liste des meilleures ventes. Okay
Ne olursa olsun, onu sorgulamak zorundasın Castle.
Dans tous les cas, Castle, tu vas devoir l'interroger.
Bu konuda beni örnek alıyorsan çok fena halde yanılıyorsun demektir.
Si tu me prends modèle sur moi, tu vas être extrêmement déçu.
Sen oğlanları al, içeri gir.
Vas à l'intérieur avec les garçons.
Lily nasıl?
Tu vas bien? Comment va Lily?
Ne yapacaksın yani? Onu burada bırakacak mıyız?
Tu vas l'abandonner ici?
Nasıl olduğunu öğrenmek istiyorum.
Je veux savoir comment tu vas.
- Nasıl?
Où tu vas trouver un docteur?
Bunu nasıl yaparsın sen?
Comment est-ce que tu vas t'y prendre?
Nasıl para kazanacaksın?
Comment vas-tu gagner ta vie?
Belki sen de ona yardım etmeye gitmelisin.
Peut-être que tu vas devoir l'aider.
Gerçekten nasıl olduğunu bilmek istemiştim.
Je voulais voir comment tu vas.
Buradaki herkesin konuştuğu şey ne iyi bir doktor olduğun... Ve eve geldiğin zaman nasıl mutlu olacaklar, özellikle de ben.
Tout le monde ici parle du super docteur que tu vas devenir et comme ils sont heureux de ton futur retour... surtout moi.
Şimdi, Dr.Barliss kan testi için senden kan alacak hazır mısın bakalım?
Pour l'instant, tu vas être courageux et laisser le Dr Barliss prendre un peu de sang?
Ameliyatı sen yapmıyorsun.
Tu ne vas pas faire l'opération.
Janko Stepovic, kaçakçımızın bir kaç gün önce onunla iletişime geçtiğini ve sonra da e-mail adresi vasıtasıyla bu gece bir toplantı ayarladığını itiraf etti.
Janko a admis que notre trafiquant l'avait contacté il y a plusieurs jours et prévu par mail de le rencontrer ce soir.
Artık ayın sporcususun tekrar kazanabilir misin görmek için küçük bir test yapmalısın.
Maintenant que tu es l'athlète du mois, tu y as pris goût, tu vas vouloir gagner de nouveau.
Tanrı aşkına, Foster. Eğer merdiven altından aforizma satacaksan en azından bu konuda zeki ol.
Pour l'amour de Dieu, Foster, si tu vas vendre du faux-filet au noir au moins fais-le intelligemment.
Geçen yıl Sal Roberts diye biri başkentte küçük bir bina satın almış.
- Vas-y. L'année dernière, un Sal Roberts a acheté un petit batiment à DC.
- "Küçük L'den haber aldın mı?"
Look : "Sais tu comment vas Little L?"
Onları çalıp bir banka bile yapabilirdim ama bence iyi yerlere gidiyorsun ve ben de dahil olmak istiyorum.
J'aurais pu les prendre et me faire de l'argent, mais je crois que tu vas voyager, et je veux venir.
- Okula gidecek misin?
- Est-ce que tu vas à l'école?
Onu zorlayamam ama sen birkaç gün önce yine babanın silahını kullandın. Bu da demek oluyor ki sen gidiyorsun.
Peut-être, mais tu tirais avec l'arme de ton père il y a quelques jours donc, tu y vas.
Nasıl hissediyorsun?
... comment vas-tu?
Seversin.
Tu vas l'aimer.
Hanna, camdan uzaklaş yoksa alarmı çalıştıracaksın.
Hanna, éloigne-toi de la fenêtre, tu vas déclencher l'alarme.
Kendine bunu nasıl yapabiliyorsun?
Qu'est ce que tu vas bien pouvoir dire pour t'expliqué?
- Atari salonundaki gibi korkup kaçacak.
Tu vas l'effrayer comme aux arcades. - Alison...