Vec Çeviri Fransızca
89 parallel translation
Yüzmene yarayacak Yüzgeçlerin ve kuyruğun olacak
A vec des nageoires et une queue Pour t'aider à nager
Lydia'dan öğrenebilirsiniz her şeyi
A vec Lydia, on apprend beaucoup
Lydia'dan öğrenebilirsiniz her şeyi
A vec Lydia, on apprend des choses
Bu evin gerçek bir yuva olduğunu bir kadın ve bir beşik ve bir çocuk sandalyesiyle.
c'est une vraie maison, enracinée dans Ia vie a vec une femme, un berceau et une chaise haute pour enfant,
Akşamleyin bir patates yemeğinin etrafında oturan bu insanların, yemeklerine koydukları şeyleri kendilerinin ektiklerini göstermek istiyorum.
Je veux qu'on voit que ces gens qui mangent des pommes de terre Ie soir ont retourné Ia terre a vec Ies mêmes mains a vec lesquelles ils mangent,
Bu ve boya ile tuvalime yaptığım harcamalarla bu ayki param neredeyse bitti.
A vec ça et ce que j'ai dépensé en peinture et en toiles, mon argent du mois est presque tout écoulé,
Yaz başladığı için, bahardaki şeklinden daha farklı her şey. Ama bunu daha da çok seviyorum.
A vec l'été qui est arrivé, cet endroit est très différent du printemps, Mais je l'aime encore plus,
Ölü yaprakları öfkeyle yerden kaldırıyor ve ben de içeride mahzur kalıyorum.
Balayant les feuilles mortes a vec rage de sorte que je dois resté enfermé,
Artık neredeyse bilincim yerimde değil. Ve bu resimler bir rüyaymış gibi geliyor bana, berraklık dolu.
Désormais, j'ai difficilement conscience de moi-même et Ies images me viennent comme dans un rêve, a vec une lucidité terrible,
Tartışmalarımız o kadar hararetli ki genellikle beynim yoruluyor. Pilim bitmiş gibi oluyorum.
Et nos disputes sont si électriques que j'en ressors souvent a vec Ie cerveau fatigué, comme une batterie usée,
Pomeroylar'ın geçmişinde de birkaç garip kişilik mevcut. Gerçekten mi? Ancak profesyönel etik bu konudan bahsetmemi yasaklıyor.
A vec de la musique en conserve, on aurait obtenu quelque chose comme les Beatles.
Κeşke mikrοfοnun kablοsu uzasaydι da... ben de üstü açιk tribünlere gitseydim.
A vec un fil de micro plus long, j'irais dans les gradins avec vous,
El boyaması dizaynlı iğrenç bir turkuaz.
Une cravate bleu ciel, vec un pon brodé.
Polis ikinci kızın can havliyle trenden atlayıp düşerek ölmüş olabileceğini tahmin ediyor.
Une des dolescentes urit été violée vec un couteu. Les ssssins ont jeté du trin les corps des victimes.
Aynı fotoğraflar tekrar tekrar kullanılıyor.
A vec ces photos recyclées.
Gözler açık mı olsun, kapalı mı?
A vec les yeux ouverts ou fermés?
Let lt Be'ye geldiğimizde, eskisi gibi değildik. Birbirimizin içini okuyorduk. Bu da çok rahatsızlık vericiydi.
A vec Let it be, on ne pouvait plus faire semblant, on se connaissait trop, on était mal à l'aise.
BENİM SEVGİLİM OL
SORS A VEC moi POUR LA saint valentin
- Biraz daha alır mısın?
- Je vous ressers? - A vec plaisir.
Sportif siyah, tepeden tırnağa harap görünüm, saçını bile yapmıyorsun.
Veuve noire. A vec ta gueule qui f ait la gueule. Tu te coiffes même plus.
Arada bir o ve arkadaşı posta arabasını Oakland'a götürür.
A vec son pote, ils livrent du courrier à Oakland, en camion.
- Oğlunun adı Lamar iken mi?
Ethiopie, mon cul! A vec un gosse qui s'appelle Lamar?
Böyle bir kadının var, adın gibi şanslısın Lucky.
A vec une belle dame comme ça... Je veux! Pour verni, t'es verni!
Tatlı, değil mi? Bi dahaki sefere, iki tane al.
A vec un automatique, tu en placais deux.
- İyi bir talih
A vec de la chance...
Oyuncular
A vec
Yönetmen | KOIZUMI Takashi Yağmur dursa bile bu sel suları | akıntısı kesilmeden bu nehri kimse geçemez.
A vec ce courant... meme si la pluie cesse, le fleuve restera infranchissable.
| İşte Iüks hayat diye buna derim, | bu ne bolluk!
A vec tous ces mets devant moi, et ma coupe de sake pleine, c'est vraiment luxe et volupte!
Şu yağmur yüzünden, nehri geçemedik...
A vec toute cette pluie, je n'ai pu franchir le fleuve...
Bu yağmurlar yüzünden, uzun zamandır oraya ayak basamadım.
A vec toute cette pluie, cela fait longtemps que je n'y ai mis les pieds.
İzninle.
A vec ta permission.
tükürükle birlikte işe yarar.
A vec de la salive, ca marche.
Bunun nesi var?
qu'est ce qu'il y a vec ça?
Yüzyıl Daireleri Orijinal Asbestiyle Evvet!
AUTHENTIQUES APPARTEMENTS A VEC AMIANTE D'ORIGINE
LEELA DEKAN VERNON'LA RANDEVUYA ÇIKTI, ANCAK DEKAN BİR DAHA ARAMADI
LEELA SORTIT A VEC LE DOYEN QUI NE LA RAPPELA JAMAIS
Aptalla beraberim - - Hem de ayda. Diğer arabam Porsche - Ama ayda.
JE SUIS A VEC CET IDIOT SUR LA LUNE
EL T'nin silahları ve sınırsız sayıda fakir, cahil askerleri vardı. Çok hızlı ve acımasız hareket ettiler ve uyuşturucu ticaretini ele geçirdiler.
A vec ses armes etses troupes de paysans illettrés l'E.L. T. a frappé vite et fort ets est emparé du marché de la drogue
KUTCH İNSANLARINA sevgi, özen ve ilgi ile
A vec amour, intéret et souci pour LE PEUPLE DE KUTCH
Ve erteledim.
A vec délai de paiement, en plus.
Bu sene elimizdekileri yersek bu yılı çıkarabiliriz.
A vec la récolte... de cette année, nous aurons a peine de quoi survivre.
Kalbinde inanç ve cesareti olan sonunda kazanır.
A vec foi et courage, on finit toujours par gagner.
Sağ elinle.
A vec la droite.
Yüzbaşı Russell 38, Teğmen Brooks 32 tur.
A vec 38 courses du capitaine Russell, et 32 du lieutenant Brooks.
Bu 6'lıyla Bhuvan 100 sayıyı tamamladı!
A vec ces 6 courses, Bhuvan en totalise 100!
Kuru erkek deodorantıyla
A vec le déo Pour l'Homme
Yüzündeki o acılı ifade ve o hüzün dolu gözler.
A vec cet air de chien battu, et son regard si triste.
Yaşadığımız onca şeyden sonra daha önce benimle hiç o şekilde konuşmamıştı.
A vec tout ce que nous avons vécu... il ne m'avait encore jamais parlé comme ça.
Bu seferki ev sahibimiz Annie Miller. Önünde birkaç cılız bitki olan mütevazı bir ev.
Vous êtes devant chez notre présentatrice, Annie Miller, une modeste maison a vec quelques rares plantes déplumées devant!
Nor... veç.
La Nor... vège.
Tırnaklarını bile temiz tutmuyorsun.
A vec tes ongles crades!
Eğer yapacağım birşey varsa hazırım.
A vec mon Mate ver, toujours.