Vereyim Çeviri Fransızca
7,507 parallel translation
Gözlüğümü vereyim mi?
Tu veux mes lunettes?
- Şu kovaları sat sana kazancın yarısını vereyim.
- Vends ces seaux pour moi et je te donnerai la moitié de l'argent.
Sana okuyacak bir şey vereyim, al.
Voici de quoi lire!
Ona ben karar vereyim.
À moi d'en juger.
- Bisikletini vereyim.
Je vais prendre le vélo.
Ajanstilere vereceğime sana vereyim dedim.
Je préfère que tu regardes toi et non l'agence.
Karar vermeme yardım edin bu hayaleti mezarında mı bırakayım yoksa dirilmesi için ona fırsat mı vereyim.
J'ai besoin que vous m'aidiez à décider si je dois laisser ce fantôme dans sa tombe ou lui donner une chance de ressusciter?
Ben sana bir not vereyim, sen de bir soruyu yanıtla.
Un conseil contre une réponse.
Chuck, bizi zorla götürdüğün... şirket gezisindeki güven düşüşü oyununda... beni yakalamış olabilirsin, ki hakkını vereyim... büyük bir marifetti... bu arada gezileri sevmiyorum, kimse sevmiyor.
Chuck, le simple fait de m'avoir attrapé, un exploit de taille, je l'avoue, au jeu de la confiance lors de la retraite que tu nous as imposée, et que je n'aime pas d'ailleurs, ni personne d'autre.
Sana kalem vereyim, adresini ve ismini yazarsın.
J'ai un stylo. Écrivez-moi votre adresse.
Ha Therese, sarhoş olup unutmadan şunu vereyim.
Au fait, avant que je sois trop saoul pour y penser
Sana küçük bir sır vereyim Charlie Brown.
Laisse-moi te confier un petit secret, Charlie Brown.
Sana tam not aldığın sınav kağıdını vereyim.
Laisse-moi te remettre ton examen parfait.
Bubba'ya biraz su vereyim.
Je vais lui passer un peu d'eau.
Bir ipucu vereyim.
Petit indice.
Seni küçük bir baba tavsiyesi vereyim.
Je vais te donner un conseil de père.
- İstiyorsan biraz, vereyim sana.
- Si tu en veux, je t'en donnerai.
Sana bir örnek vereyim.
Je te donne un exemple.
Örnek vereyim.
Comme, par exemple.
Ağzına vereyim mi lan?
Tu en veux, putain?
- Sana küçük ıstakayı vereyim.
Je te laisse la petite baguette.
Kızı bize ver, yaşamana izin vereyim.
Donne-nous la fille et je vous laisse en vie.
Bir ipucu vereyim.
Un indice : C'est du papier pelure.
Sana biraz daha pirinç vereyim.
Prenez un peu plus de riz.
İzin verin sevgili topluluk liderlerimizden aldığım itirazlara yanıt vereyim.
Permettez-moi d'adresser les objections de mes collègues chefs de faction.
Size ne vereyim?
Qu'est-ce que je vous sers?
- Hemen vereyim.
- Je le cherche.
Öbür gün muhabbet ettikten sonra bir uğrayıp selam vereyim dedim.
Oui, l'autre jour, quand on a parlé, je me suis dit après qu'il faudrait que je passe. Dire bonjour.
- Dur ben vereyim.
- 9,95. Non, c'est pour moi.
Beni içeri al, vereyim.
laisse-moi rentrer et je te les donne.
Yani çok meraklıysan sana elmaslarını vereyim sen de bana sürücüyü ver ve hepimiz mutlu ayrılalım.
Donc je te donne tes diamants, comme tu as l'air si heureuse de les appeler, et tu me donnes la clé, et tout le monde repart content.
Battaniye vereyim mi?
- Couverture?
... hafta içi tekrar gelin ve size güzelliğimi tek başına yansıtan bir parçamı vereyim.
revenez dans une semaine et je vous donnerez une partie de moi qui illustre à elle seule ma beauté.
Uğrayıp bir selam vereyim dedim.
J'ai juste pensé que j'arrêterais en disant "salut".
Yol için bir parça turta vereyim mi?
Tu devrais... Je pourrais juste vous donner une part de gâteau pour la route?
Sana hoş geldiniz broşürü vereyim.
Oh, j'ai une brochure de bienvenue pour vous.
Karımı getir, sana telefon numarasını vereyim.
Prenez avec vous ma femme Je vais vous donner le numéro de téléphone.
Sana uyumana yardım edecek bir şey vereyim Mike.
Je vais te donner un truc.
Doktor, küçük bir tavsiye vereyim.
Un petit conseil.
Ben sana asıl bir akıl vereyim. Radyoyu yastığının altına koy. Kumar Sanu'nun aşk şarkılarını dinle.
Mets ta radio sous ton oreiller... et écoute les chansons d'amour de Kumar Sanu.
Yarın beni ziyaret edin de davetiye vereyim.
Venez me voir là, demain. Je vous donnerai un carton d'invitation.
oranları vereyim.
Il me faut une cote valable.
"Yastığı vereyim." ve ben de her seferinde "Aa, olur." derim.
[Rires] "Je vais te prendre le coussin." comme... et à chaque fois, je dis, - "Oh, OK."
Mola vereyim...
Je vais, euh...
İyisin, hakkını vereyim.
Je vous le concède.
Tamam. Sana bir yüzlük vereyim.
OK, je te file ça.
Sana bir torba vereyim. Torba gerek.
Je vous donne un sac.
- Evet, vereyim.
Oui, bien sûr.
- Dürüstçe mi cevap vereyim?
- Honnêtement?
- Tamam. - Daha büyük vereyim.
- Tiens, je t'en donne un plus grand.
Ceketimi vereyim.
Je vais te donner ma veste.