Vermis Çeviri Fransızca
7,513 parallel translation
Ona daha büyük bir öfke vermiş.
ça a augmenté son plaisir.
Lance'in kemik iliği nakline ihtiyacı olduğunda Trey ilik örneği vermiş.
Quand Lance à eu besoin d'une transplantation de moelle osseuse Trey a donné un échantillon pour voir s'ils étaient compatibles
Üstünü başını toparlamış, güzel bir iş vermiş.
Elle l'a nettoyé, lui a trouvé un bon boulot.
Bunu yapması için cinlerine $ 75 vermiş.
Il paye ses elfes 75 $ pour le faire.
Lamia hidroliklere zarar vermiş.
- Lamia a saboté les hydrauliques
Gabe'i öldürmeye karar verdiklerinde hazır olduğuma karar vermiş oldular.
Quand ils ont décidé de tuer Gaby, ils ont décidé que j'étais prêt.
Evet. Yanlış adresi vermiş.
Ouais.
O da karşılık vermiş.
Elle l'a cogné aussi.
Sahip olduğu varlıkları daha az talihli birileriyle paylaşmaya karar vermiş.
Il a voulu partager sa prospérité avec un moins favorisé.
Beni buna ne teşvik etmiş bilmiyorum ama bir şekilde aklıma giri vermiş.
C'est irrationnel mais ça m'a marquée.
Bir şey cevap vermiş.
Quelque chose a répondu.
Makineye 5 çeyreklik atıp bana MM şekerlememi vermiş olması gereken B2 düğmesine bastım.
J'ai mis 5 pièces de 25 cents et j'ai appuyé sur le bouton B2, ce qui aurait dû me donner des MM's.
New Mexico siestasından kalkmaya karar vermiş.
Le Nouveau-Mexique a fini sa siesta!
Darbeden sonra tüm bakanların tutuklanması için... polislere talimat vermiş.
Il avait désigné des policiers pour arrêter des ministres après le coup.
O zaman eve dönmeye karar vermiş.
Il a décidé de rentrer chez lui.
Bir Eskimo evinde doğduğum gün annem bana bir isim vermiş bana annesinin adını vermiş, Julia.
Le jour où je suis né dans un igloo, ma mère... m'a donné un nom. Celui de sa mère. Winnie.
Onun yaşında ve ara vermiş olması gerçeği de var, bu adam muhtemelen Hope'un karşısına çıkacak en iyi adam.
Son âge, le fait qu'il ait été absent, et ce gars est probablement le meilleur boxeur qu'Hope aura jamais eu à combattre.
Sweeney bizim lehimize karar vermiş.
Sweeney a tranché en notre faveur.
Belgelerin mühürlerinin kaldırılmasına karar vermiş.
Elle publie les documents.
Kilise, Rahiplerin Tacizine Yıllarca İzin Vermiş
L'ÉGLISE A AUTORISÉ DES VIOLS PAR DES... PRÊTRES PENDANT DES ANNÉES
Evet, Los Angeles'ta yaşadığımız deprem San Francisco'nun tamamına büyük zarar vermiş gibi görünüyor.
- Si. Oui, il semble que le tremblement de terre qui a eu lieu dans l. A. Il a causé des dommages importants à San Francisco.
Anlattığınız tuhaf hikâye ağırlık vermiş bana.
C'est votre étrange histoire qui m'a ainsi assoupie.
"Karnım acıktı ne yapmalıyım?" diye düşünüp iki ekmeğin arasına et koymaya karar vermiş.
"J'ai une petite faim. Qu'est-ce que je vais faire? " Oh, je sais, hé!
Bu adam boş gününde kendini geyliğe vermiş.
Il est vraiment très gai quand il est en congé.
Tanrım, erken hüküm vermiş olmaktan nefret ediyorum ve sana...
Je m'en veux de m'être précipitée...
Büyükannem bunu anneme, yani büyükannene vermiş.
Ma grand-mère l'a donné à ma mère. Ta mamie.
FN-2187 benim bölüğüme rapor vermiş, değerlendirilmiş ve yenilenmeye yollanmış.
FN-2187 a été évalué dans mon unité et envoyé au reconditionnement.
Bugün o sıkı çalışma, şirketin ortağı olarak ilan edilmemle karşılığını vermiş oldu.
Et aujourd'hui, tout ce travail a enfin payé, puisque je viens d'être nommé associé de la société qui m'emploie.
Ama çok geç olacak. Çoktan başkasının kucağına vermiş olacak seni.
Trop tard, il a déjà fait signe au suivant.
4 büyük bankaya saldırıp 46 milyon dolarlık zarar vermiş.
Il a touché quatre grandes banques, causant 46 millions en dommages.
Şu anda ülkemizin tüm onuru, şanı aynı çatısı altında toplandı! Keşke "Banquo" muz da varlığıyla onur vermiş olsaydı.
La gloire de notre pays aurait été à son comble, si la gracieuse personne de notre ami Banquo eût été présente,
Bunların hepsini bana küçük çocukken büyükannem anlatmıştı. Her neyse işte, sonunda taşınmışlar ve büyük büyük annem mekanı ateşe vermiş.
Ce dont je me souviens, c'est qu'ils ont fini par quitter les lieux et que mon arrière-grand-mère a mis le feu à la maison.
- Biri ona haber vermiş.
Ils ont été prévenus.
Hurst, Vanaya herhangi bir hasar vermiş mi?
Hurst, la valve a été touchée?
Anladığım kadarıyla kendini çok kötü hissediyormuş ve kendini vurmaya karar vermiş.
Eh bien, d'après ce que j'ai compris, elle se sentait mal... et elle a décidé de mettre fin à tout, de s'en tirer une.
Bu, size vermiş olduğum yüksek dozdaki yatıştırıcı yüzünden olacak.
Et ça à cause de la dose massive de suxamethonium que je vous aurais administré.
Vücut çalışma karşılığını vermiş.
Le pilates fait des merveilles sur toi.
Tek bir hatada, nükleer bombayı teröristlerin eline vermiş oluruz.
Une seule erreur, et des terroristes auront une bombe nucléaire.
Tanrım, bir işe altı haftasını vermiş bir aktör olsan ve öylece...
C'était très triste. Si j'étais acteur depuis six semaines dans un film, et que...
Deri altından almaya karar vermiş olmalı.
Il a dû se faire une injection sous-cutanée.
Çaresizliğinin sebebini açıkça dile getirerek niyeti olan şeyi yapmasına izin vermiş oldum.
En identifiant clairement la cause de son désespoir je lui avais donné carte blanche pour agir à sa guise.
Elbette senin adını vermiş.
Alors il a donné votre nom, bien sûr.
Karısıysa mesele nedir derken adam telefonu kapatıvermiş.
"C'était qui?", dit sa femme.
Hanes onlara L'eggs adını vermiş.
Hanes les appelle L'eggs.
Geçen ay 600 vize başvurusu işlemleri yapılmış. Bill, Balan'ki dahil 5 tanesine bizzat onay vermiş.
Le mois dernier, nous avons traité 600 demandes de visa, et Bill est intervenu dans l'approbation dans cinq de ces demandes, y compris pour Balan.
- Strange bir haber vermiş Drawlight'a.
- Strange lui a remis un message.
Düşmanınız bunu Leydi Pole'a götürmem için vermiş bana.
Votre ennemi m'exige d'apporter cela à Lady Pole.
Bibb Correctional hapishanesinde yatmış ve orduda hizmet vermiş.
On dirait qu'il a fait un terme en prison correctionnel de Bibb. et a servi dans l'armée.
- O zaman kader, yaşlı babanla biraz daha yaşamak zorunda olduğuna karar vermiş demektir.
Le sort aura ainsi décidé que vous devez vivre un peu plus longtemps avec votre vieux père.
Cehennemin tam ortasında yaşayıp buna tek başına son vermiş birini görüyorum.
Une personne qui a vécu l'enfer et qui en est sortie par elle-même.
- Ruslar ona sakinleştirici vermiş- - - Palavra.
Russes anesthésiés son bas.