Vestibule Çeviri Fransızca
160 parallel translation
Loxi, antredeki pencerenin yanında seni bekliyor. Jack!
II t'attend près de la fenêtre ronde dans le vestibule.
Verandanın ışığını açıp koridorunkini kapatabilir misin?
- Tu allumeras le perron? Eteins le vestibule, ferme la porte à clé.
Ve verandanın ışığını açıp koridorun ışığını kapatacaksın. Sonra da kapıyı kilitleyeceksin.
Allume le perron, éteins le vestibule, puis ferme la porte à clé.
Beyler, silahları lütfen girişe bırakalım.
Messieurs, déposez vos armes dans le vestibule.
Lobideki kapıdan mı, dış kapıdan mı?
Est-il passé par la porte du vestibule ou est-il passé par la porte de l'extérieur?
Lobiden girdi.
Par le vestibule.
Fikirlerin atılması için çöp sepeti lobide satışta.
Des poubelles pour jeter vos idées sont en vente dans le vestibule.
Çocukken apartman girişlerinde öpüşürdük.
C'est comme quand j'étais gosse, on se bécotait dans le vestibule.
Tess senin içinde. Ben ise her zaman dışarıda, apartman kapılarında olacağım.
Elle est en toi, et moi, je suis toujours dehors, dans le vestibule.
Panine, salonun lambalarını kapatın.
Panine, faites éteindre les lampes du vestibule.
Hay allah! Bu kapılardan biri büyük salona açılıyor olmalı bence.
Une de ces portes doit mener au vestibule...
İçeri gelin. Koridorun sonunda.
Entrez, il est dans le vestibule.
Onunla er ya da geç lobide ya da bir yerde rastlaşırsınız.
Vous finirez bien par vous retrouver. Dans le vestibule, par exemple.
Bayan Lagrange'ın koridorunda karşılaştığınız adamı tanıyabilecek misiniz bakalım?
Reconnaissez-vous l'homme que vous avez croisé vers 2h dans le vestibule de Mlle Lagrange?
Kahrolası yemekhanede oturuyorum.
Je suis assis dans le vestibule.
CEHENNEME GİRİŞ
VESTIBULE DE L'ENFER
Şu kayın ağacının altında... büyük bir koridoru var ve ölüm yada hastalık kokusu yok.
Avec un grand vestibule, sans odeur de mort ni de maladie.
Bir adam sokakta ölü bulundu.
On a retrouvé le cadavre d'un homme dans un vestibule.
- İyi. Arka taraftayız.
Ça se passe dans le vestibule.
Hole girdiler. Önce yaşlı adam, sonra da genç olan. En arkada da kimliği belli olmayan adam.
Ils sont entrés dans le vestibule, le vieil homme en tête, puis le jeune homme, et derrière eux l'inconnu.
Holde.
Dans le vestibule.
Antreye, asansörü kontrol edebilmek için.
Le vestibule, afin que vous surveilliez les ascenseurs.
Kadını lobide yalnız bırakıp... kadının hissettiğini hissedip... onun istediğini mi istedi?
II l'a laissée seule au vestibule... avec ses sentiments... avec ses envies.
Onu girişteki salona koyun.
Ça, dans le vestibule! Le vestibule sera mon bureau.
Lobiyi ; II. French imparatorluğu döneminden esinlenerek Fransız tarzı bir müzik salonuna dönüştürmek istiyoruz.
Le vestibule ressemblera à un salon de musique style Second Empire français.
ATM holünde Jill Goodacre ile kapalı kaldım.
Je suis coincé dans un vestibule avec Jill Goodacre!
Burası hol mü? Yoksa antre mi?
C'est un vestibule, ou un atrium?
Sadece bir ATM holünde sıkışıp kaldım.
Je suis coincée à la banque, dans un vestibule.
Jill hol diyorsa kesinlikle burası holdür.
Jill dit "vestibule". Va pour "vestibule".
Jill Goodacre ile birlikte bir ATM de kapalı kalmış.
Il est coincé dans un vestibule avec Jill Goodacre!
Ne kadar küçük salon bu böyle!
que ce vestibule est petit!
D'Artagnan holde bekliyor.
D'Artagnan garde le vestibule.
Scully'yi senin koridorunda bulduğumuzda bir afrika arısı tarafından sokulmuştu.
Scully a fait une réaction à la piqûre d'une abeille africanisée retrouvée dans ton vestibule.
Antre mi, revak mı?
C'est un vestibule ou un portique?
Girişte bir dünya silah, ne kadar asosyal....
Ah, c'est accueillant, ces armes dans le vestibule
Kapı dışarıya, koridora doğru açılıyor.
La porte s'ouvre vers le vestibule.
Koridorda?
Dans le vestibule?
Ben de güçlü ve iri yarı bir alleenstaande olduğum için bedenini taşımak zorunda kaldım.
[UNCUT] Et comme je suis un si fort "alleinstehender", [UNCUT] J'ai du porter le corps au vestibule,
Cut him off in the lobby and call the cops.
Boucle le dans le vestibule et appelle les flics.
Efendim, eşiniz istediğiniz kravatın stoklarda kalmadığını söyledi.
Monsieur Votre femme dit que le carrelage que vous voulez pour le vestibule est épuisé.
Mutfağa gitmek için ofisimden geçmeliydim. Kitaplarla dolu, yuvarlak bir hol.
Pour aller à la cuisine, je traversais mon bureau, un vestibule circulaire aux murs couverts de livres.
Korumalarınız size antreyi gösterecektir.
Les gardes vont t'accompagner jusqu'au vestibule.
Kireç yeşili tuvalet mi.... tahta kapaklı?
Les toilettes du vestibule vert-olive?
Ve bu giriş sahanlığında kıç duvara yaslı büyük de bir büfe vardı birinci kalite porselenlerin birçoğu burada saklanıyordu.
Dans ce vestibule, il y avait un grand buffet pour ranger les services de porcelaine.
Üçüncü kata Lobide.
Au troisième étage dans le vestibule.
- Aman tanrım!
Le Marquis de la Tour était dans le vestibule.
Beni salonda karşıladın.
Tu m'attendais dans le vestibule.
Doğum tarihi, vesaire vesaire...
" La porte s'est refermée, mais on l'entendait du vestibule
- Sweetchuck! - Ne lobi ama.
Mince, quel vestibule!
Baldrick, antreye kadar gelir misin?
Aie la bonté de venir dans le vestibule.
Antrede.
Dans le vestibule.