Vieux Çeviri Fransızca
46,433 parallel translation
- Selam kanka.
Salut, mon vieux.
Sakallı tuhaf tipler, hikayeler ve disk itelem oyunu vardı.
Il y avait tous ces vieux cinglés avec des barbes et des histoires, et le jeu de palet.
Bu dosyanın üzerinde başka bir cerrahın adı yazsaydı iki kez düşünmeden yapardın bence.
S'il y avait le nom d'un autre chirurgien sur ce vieux dossier, tu n'y penserais pas à deux fois.
Eski dosyaların bilgisayar sistemine yüklenmesi gerek.
J'avais besoin de faire charger de vieux dossiers dans le système informatique.
Eski ben olabilirim.
Je peux être mon vieux moi.
Eski halin bir bakıma berbat.
Ton vieux toi est un espèce de branleur.
I a umurumda değil. Eski vampir ruhlar bir grup hakkında.
Je n'en ai rien à foutre d'un groupe d'esprits de vieux vampires.
It bir kocakarı masalı hatırlattı. Cinayetlerin hakkında. Bu 1880'lerde memphis oldu.
ça me rappelle un vieux conte de femmes à propos d'une vague de meurtres qui a eu lieu à Memphis dans les années 1880.
Iyi, eski Marty'nin kalbi hala atıyor, Modern tıbbın mucizesi sayesinde.
Le cœur de notre vieux Marty bat toujours, grâce à la médecine moderne.
Ya doğrusu sizi olur. Yukarı çalışmada eski dünyayı döndürün. Ve kader karar versin?
Ou peut-être faire tourner le vieux globe à l'étage et laisser le destin décider?
Şu anda, bu arada, müşteri listemiz ihtiyara yetmiyor.
Au fait, pour l'instant notre liste de client n'est rien comparé à celle du vieux.
Bunu önce ihtiyarla konuşmamız lazım.
On doit régler ça avec le vieux.
İhtiyarla konuşmayacağım.
Je ne règle rien avec le vieux.
Ön camdaki park fişi oldukça eski, bir süredir Çelik kardeşlerin, buradan takip edildiğini, varsayıyorum.
Les tickets sur le pare-brise sont vieux, on peut supposer que vous surveillez les frères Celik depuis un moment.
Eski görünümlü ama sanki modifiye ettirmiş gibiydi.
Paraissait vieux, mais quelqu'un l'avait réparé.
Eski dost Bay Pırtık.
Ce bon vieux M. Rags.
Tüm o hatıralar.
Les vieux souvenirs...
Anılarımızdan bahset yeter. - Olur. - Eskiden nasıl olduğumuzdan falan, herhangi bir eski şey işte.
Parle du bon vieux temps, de comment on était, de nos souvenirs.
Ama her zamanki Louis gibi davranacaksan o zaman her zamanki dansımızı yapacağız sonrasında ise bu şirket de seninle birlikte cehennemi boylayabilir.
Mais si tu comptes être le même vieux Louis et que l'on va faire la même vieille danse alors peut être que toi et cette firme peuvent pourrir en enfer.
Louis, o benim en eski müvekkilim.
Louis, C'est mon plus vieux client.
Bir kaç arama yapıp bizi burdan çıkartmaya mı geldin?
Vous allez tirer quelques ficelles? Nous faire sortir d'ici, en souvenir du bon vieux temps?
Şimdiye kadar bunu açamamıştık ama eski sen şifreyi biliyordu.
Personne ne savait comment l'ouvrir, mais ton vieux moi connaissait la combinaison.
Yaşlılar bu sıcakta bir bir telef oluyor. O yüzden siz serinlikte kalın, beyler.
Les vieux tombent comme des mouches avec cette chaleur, donc restez au frais, les gars.
şanslı kristal, osuruk kalemi anahtarlık, yüzden fazla yoğurt sosu, yassılaştırılmış bozuk para koleksiyonun, Paul Reiser'ın imzalı biyografisi yavru havuçlu usb flash senin ve Dave Coulier'in olduğu bir fotoğraf gevşek PEZ oyuncağı, annemin telefon numarası Çiş kasabasından bilet yapıştırması.
pierre porte chance, porte-clés péteur, plus de cent couvercles de yaourts, ta collection de centimes aplatis, un exemplaire dédicacé de la biographie de Nicolas d'"Hélène et les Garçons", une clé USB carotte, une photo de Patrick Sébastien et toi, un vieux Pez, le numéro de portable de ma mère, un talon de ticket pour la Ville-Pipi.
Garip kokuyor. Yaşım daha büyük ama yaşlı değilim.
Je suis plus âgé, mais je ne suis pas vieux.
Diğer asistanlar onlardan daha yaşlı olduğum için bana takılmayı seviyorlar ama günün sonunda en bilgili olan hala ben oluyorum.
Les autres internes aiment me charrier parce que je suis plus vieux qu'eux, mais en fin de compte, je suis aussi plus raisonné.
O yaşlı aptal yüzünden 33 yılım gitti.
J'ai perdu 33 ans avec ce vieux con.
Ama bu arada eski dostun Andre müşterilerimizi alıyor.
Ton vieux pote Andre attaque nos clients.
İhtiyara ne söyleyeceğiz?
Bordel, que dire au vieux?
İhtiyarlar için o.
C'est pour les vieux.
Bilmiyorum... iki tane ihtiyar beyazmış gibi geldi kulağa.
On dirait le nom de 2 vieux blancs.
Benim gördüğüm şeyse eski şaşasına ulaşmaya çalışa bir fosilin benim yıldızıma otostop çekmesi.
Tu sais ce que je vois? Un vieux fossile espérant revivre ses glorieuses années à travers moi.
İhtiyar gecelik konusunda haklı ama sabahtan beri Orleans'a sövüyor.
Le vieux a raison, mais il dénigre la Nouvelle-Orléans depuis ce matin. - Hé.
Eski bir iş ortağımın.
Un de mes vieux associés.
- Senin ihtiyar.
- C'est ton vieux.
Bunun vadesi doldu artık.
Tu sais que celui-ci est vieux.
Rick geri dönüşüm için eski laptobunu getirebileceğini söyledi.
Et Rick a dit que tu pouvais emmener le vieux pour le recycler.
Bütün eski Ziploc torbalarımla dolu bir Ziploc torbam var.
J'ai un sac à dos remplis de mes vieux sacs à dos.
Gerçekten harika mağara turları var ve kapalı yüzme havuzlu Pine Cedar Lodge'da kalacağız. Ve daha sonra arabayla gidip Old Fort Harrod'da bir gün geçireceğiz.
Ils ont ces super visites de grottes, et on restera au Pine Cedar Lodge avec une piscine intérieure, et après on conduire jusqu'au Vieux Fort Harrod pour y passer une journée.
Pekala, Old Fort Harrod'a gidiyorum.
Ok, je vais au Vieux Fort Harrod.
Bu 70 senelik bir eski dava.
C'est un dossier vieux de 70 ans.
Başka bir fabrika var. Gerçek bir fabrika. Büyük silahların yanında.
Il y a une autre usine, une vraie usine à côté de la grosse, de vieux pistolets.
Eski bir depo.
Seulement un vieux bunker.
40'lı yaşlar SWAT'lama için yaşlı kaçıyor.
La quarantaine est vieux pour un farceur.
Küçük şehir insanı gibi olacağım ama karanlık bir yolda bir kadını bir başına bırakamam ta ki güvende olduğundan emin olana dek.
Je suis peut-être vieux jeu, mais je laisse pas une femme seule sur une route dans le noir.
Ole Billy Harris.
Ce bon vieux Billy Harris.
Dustin adına sevindim.
- Il a fait de la finance. Eh ben, tant mieux pour ce vieux Dustin.
Eğer suçlu senin tuhaf müvekkilin değilse paramı Chris'e yatırırdım.
Si votre client taré n'était pas là, je parierai que c'est ce bon vieux Chris.
Bir adam yıllar içinde...
Quand un homme commence à se faire vieux...
Sen söylersin diye umuyordum. - Onu dolandırıcılıktan içeri soktum. - Hiç mantıklı değil.
Mais si tu vas être le bon vieux Louis et on va faire la même vieux numéro, alors peut-être que vous et ce cabinet pourrez aller croupir en enfer.
Yani senin eski günlerindeki gibi.
Le bon vieux temps.