Vives Çeviri Fransızca
535 parallel translation
Zavallı minik Nanny. Kimse senin öldüğünü kaldığını önemsemiyor.
Pauvre petite Nanny lls se moquent que tu vives ou que tu meures
Sımsıkı tutar kısmını daha parlak harflerle bassınlar.
Mettez Fidèles en couleurs vives.
Bilirsin işte... Sanırım seni daha parlak renkler içinde görmek isterdim.
Tu devrais essayer de porter des couleurs plus vives.
Akut sıkıntı hatta acı veriyorlar.
Elles produisent son angoisse, même de vives douleurs.
Skulllar'in servetinden faydalanmana izin veremem.
Je ne veux pas que tu vives aux crochets de Skull.
Sana bunu tavsiye edeceğimi düşünmezdim. Ama senin yaşaman çok daha önemli, onu geri getir.
Je souffre en te disant cela, mais je veux que tu vives.
Ölmek için mi beni buraya getirdin?
Je voudrais que tu vives un peu plus!
Seni parlak renkler içerisinde görmek istiyorum.
Je t'aime en couleurs vives. Garde-la.
Baban onun için canını vermeni istemiyor. Onun için yaşamanı istiyor.
Il n'y tient pas, il veut que tu vives pour lui.
Sadece kentte yaşamandan, buralarda bulunmayarak sürekli beni rahatsız etmemenden memnunum.
Je suis contante que tu vives en ville et... ne soit pas toujours là à m'embarrasser.
Ben dönene kadar yaşaman için dua edeceğim.
Je prierai pour que tu vives jusqu'à mon retour.
Onları eskisi gibi hatırlaman ve kendi hayatını yaşaman.
Que ton souvenir d'elles soit intact... et que tu vives ta propre vie.
Jinnai öldü, çünkü o yapmasa senin yapacağını biliyordu.
En mourant, Jinnai a voulu que tu vives.
Benimle yaşamanı, benimle ölmeni, her şeyi benimle yapmanı istiyorum.
Que tu vives et meures avec moi.
İzninizle komutan. Ben bir Kives'a uğrijjaam.
Je vais aller oir Vives...
Sevgili dostum... Sana en içten tebriklerimi sunuyorum.
Cher Professeur, recevez mes plus vives félicitations.
Ölmelisin.
Je ne veux plus que tu vives.
Senden tek istediğim benimle yaşaman. Neden reddediyorsun?
Je veux juste que tu vives avec moi.
Ancak hala iyileşmesi gereken yaralar, uzun ve efsanevi yürüyüşü yapanlar arasında yapılması gereken bir barış vardı.
Mais certaines plaies restaient vives et la paix devait se rétablir parmi ceux qui avaient survécu à la marche héroïque.
Yine her bir şehirden beş bin kişi alınacak ve canlı canlı yakılacak.
5000 personnes de chaque ville devront être brûlées vives.
Ve eğer devlet üzerine ettiğiniz yemin hakkında konuşmak istiyorsanız, yüzünüze karşı söylüyorum, Bu devletin kaslarını sökerek, insanların hisleri ile bilerek oynayarak... korkularını bir kalem darbesi ile atmalarını söyleyerek, yemininizi çoktan ihlal ettiniz.
Quant à votre fidélité à votre serment... vous l'avez violé, en privant le pays... de ses forces vives!
Ama Rose-Ann'le yaşamaya devam etmeni de istemiyorum.
Et je ne veux pas que tu vives avec Rose-Ann.
Senin yaşamanı istiyorum.
Je veux que tu vives!
Yaşlı biri olana kadar yaşamanı istiyorum.
Je veux que tu vives et deviennes vieux.
Bu müziğin sesi az ve duyarlı olduğu için algısaldır fakat müziğin ahenkli büyüsü yine de ayırt edilecektir.
La musique est si douce, si sensible, que seules les oreilles vives et clairvoyantes pourront distinguer sa charmante mélodie.
Muhteşem sakatat.
Des entrailles vives.
Sizinkiler kaçtılar mı, saklandılar mı bilmiyoruz.
Ta mère et ta femme ont-elles brûlé vives? Ou bien ont-elles fui?
Evet, bizler klan reformlarının öncüleriyiz!
Nous, les forces vives du fief!
" sizlere öğrettiğim yasalar ve onların uygulanmasıyla atalarımızın efendisinin sizlere bahşettiği topraklara girebilir, oraya sahip olabilir ve orada yaşayabilirsiniz.
"écoute les lois et les ordonnances que je t'enseigne. " Afin que tu vives et que tu parviennes au pays... " que le Dieu de tes pères t'a donné.
Üç kız kazıklarda yakıldı. Bunları da ekle.
Et trois jeunes femmes ont été brûlées vives!
Başta hoş bir kırılma gibiydi,... oluşan parlak ve yoğun renkler göze hoş görünüyordu,... ancak daha yoğun bir etki yaratmak için müdahale ettiğimde,... görüntünün bir ucunda toplanan ışığın, diğer uca göre belirgin bir şekilde daha bozuk bir yoğunlaşma oluşturduğunu gördüm.
C ´ était d'abord un divertissement très agréable de regarder les couleurs vives et intenses fabriquer par ce fait Mais après un moment je me suis appliqué à les considérer de maniere plus circomspecte J'ai vu que la lumière à tendance à la fin de l'image à faire une refraction considérablement plus grande que la lumière à l'autre extrémité
Ama biz güçsüzleştikçe onlar... güçlenmeye ve atik davranmaya başladı.
Mais à mesure que nous faiblissons, elles deviennent plus énergiques et vives.
Buraya tehdit savurmaya değil ricada bulunmaya geldik.
Il n'est pas question de menaces... mais de vives instances.
Nasıl olur? Bunlar çok güçlü renkler.
Ces couleurs sont très vives.
"Üç Chiefs oyuncusunu sayı için atağa kalkmış görmek, parlak renkli formalarının... süt beyazı buzla kontrastı, bir sanat yapıtını devinirken görmekti." Bu güzel bir yazı Dickie.
"Voir les trois Chiefs mener cette attaque victorieuse, les couleurs vives de leurs maillots se détachant sur la glace, c'était voir une œuvre d'art en action." Bien écrit, Dickie.
Ama yaşayacaksın. Bunu yapmanı istiyorum.
Oui, toi, je veux que tu vives.
Benimle gelmeni, benim yanımda kalmanı... istediğimi söyle ona, tamam mı?
Dis-lui que je veux que tu viennes avec moi, que je veux que tu vives avec moi.
Keşke burada olsaydın. Bunu çok isterdim.
J'aimerais tant que tu vives ici.
Sorun, ikimizin de bizimle yaşamanı istememiz.
Ta mère et moi on veut que tu vives avec nous.
Ama oğlumuzun kral olduğunu gör diye yaşamanı istiyorum.
Mais je veux que tu vives pour voir notre fils être roi.
Küçük bir odada birisiyle beraber yaşıyorsan ve birlikte yaşadığın kişiyle aranızda bir yaşam paylaşılıyorsa o odada başlı başına bir macera yaşanıyor olabilir.
Imagine que tu vives dans une seule pièce avec une femme : s'il y a une vraie vie entre vous, c'est une aventure superbe!
Sana 200... 300 sene ömürler olsun.
Pour que tu vives 200... 300 ans.
Ölmeni istemiyorum.
Je veux que tu vives!
Bazı kadınların şeytanla anlaştıklarını düşünüp, onları canlı canlı yakıyorlardı.
Ils pensaient que des femmes pactisaient avec le Diable, Ils les brûlaient vives.
Yakıyorlar mıydı?
Brûlaient vives?
Sam ile duygusal deneyimler yaşamışsınız.
Toi et Sam avez vécu de vives émotions.
Senin yaşaman için seçiyorum.
J'ai choisi que toi, tu vives.
Ne oldu? Parlak ışığı sevmiyor.
Il déteste les lumières vives.
Fakat tekrar yanımda tökezlerken dikkatli olun doktor... adamların o zaman biraz sinirlenebilirler.
Mes hommes ont des réactions un peu vives.
Ölmek istiyorum!
Je veux que tu vives! Je veux mourir!
Bazıları doğal hallerinde en canlı renklere sahiptir.
Certains aliments ont des couleurs très vives.