English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ V ] / Voile

Voile Çeviri Fransızca

1,870 parallel translation
Katara, sen mayıstra yelkenini sağlama al.
Katara, tu t'occupes de la grand-voile.
Aang, az yelken aç.
Aang, réduis la voile.
Aang, şu yelkene hava lazım ol'cak.
Aang, donne de l'air à la voile.
Ve bu da duvak için.
- Et ceci servira de voile.
Bu süslü duvağın sana daha iyi uyacağını nasıl da düşünebildim.
Comment ai-je pu penser que ce voile ridicule vous aurait mieux été?
Şafağa kadar, göreceğim içinde neler koptuğunu. Çünkü, şu anda bütün benliğimi sardığını bildiğini biliyorum. Ve şüphesiz ki göstereceksin bunu.
jusqu'à l'aube, je ne te lâcherai pas car je sais que tu sais que tu fais partie de moi maintenant et je sais que tu te dévoileras le voile se lèvera
Rota falan bilmeden seyredeceğiz.
Faire voile sans avoir de cap!
- Yelken açmaya hazır olun, beyler!
- On savait que vous reviendriez. - Parés à faire voile!
Hidayete ermeden önce hoş bir münasebetimiz vardı.
Avant qu'elle prenne le voile, on était très intimes, elle et moi.
Ve seyir başladı.
La voile est hissée.
Bir Sunfish'imiz vardı.
On avait un bateau á voile.
Duvağını boyuyorsun, sanki sevdiğinin rengi.
Elle a coloré son voile aux couleurs de son bien-aimé.
Duvağındaki ıslakları bile sende bırakmayacağım.
Je ne te laisserai pas mouiller ton voile non plus.
Şu şekilde düğüm vur.
Fais faseyer la voile!
O halde lütfen peçeni kaldır ve sargıyı düzgün yap.
Alors, s'il vous plaît, enlevez votre voile et pansez-moi correctement.
O zaman neden peçeni takmıyorsun?
Alors pourquoi ne portez-vous pas de voile?
Bu yüzden peçe takıyoruz.
Voilà pourquoi on porte un voile.
Küçük mavi botlarıyla seyahat eden bir çift gördüm. ve birbrilerine öyle bir baktılar ki, yedi denizin hiçbir yerinde böyle bir bakış görmemiştim.
J'ai vu ce couple qui faisait de la voile sur leur petit bateau bleu, et la faà § on dont ils se regardaient l'un l'autre, c'est un regard que je n'avais jamais vu nulle part ailleurs dans les sept mers.
# Nezaket dolu peçemi indirmek isterim # # Sınırları seninle geçmek isterim #
"Nous devons laisser tomber le voile de la modestie et des pêchés"
# Ürkek yeryüzü sapsarı çiçeklerle bezelidir #
"Le voile jaune couvre les champs timides"
"Sensiz bir hayat zaten bir hiçtir..." "Yüzümü peçene gömüp ağlasam, uzunca ağlasam sakin sakin."
"Je regrette que je ne puisse pas enterrer ma tête dans votre voile et pleurer, pleurer juste..."
"Bırak uçsun rüzgârlara."
'Si ton voile s'envole, laisse-le'
Beraber yelken açarız. - Yatımı getiririm!
- Tu viendras à Hampton, une bonne fois, on fera de la voile.
Bu bindi ve bu peçe.
"Cette marque sur le front et cette voile."
Yüzlerini örten pelerinlerle bize saldırılması alçakça bir durumdu.
C'était méprisable de nous attaquer sous le voile de la nuit.
"Artık başörtünü takarsın adi kaltak seni!"
"Comme ça, tu mettras le voile, sale pute."
Kırmızı senin peçen, kırmızılar parlatıyor saçlarını... kırmızı alnında nokta olmuş, miskle güzel koku.
Votre voile est rouge. Vous portez du vermillon dans les cheveux. Le point rouge sur Votre front est parfumé du musc.
Bu renk yerı saydam bir maskede kırılıyor. Ve bu maske batı takvimine göre 2005 yılının Tokyosunu kaplıyor
" De ce voile, recouvrez-en Tokyo tel qu'existant en l'an de grâce 2005.
Puget Sound'da rüzgar sörfü yapıyorduk.
On faisait de la planche à voile.
- Hep merak ettim. başörtüsünün altında saçları var mı?
- Je me suis toujours demandé si elles ont des cheveux sous le voile.
Duncan, hayatı boyunca yelken yapmış.
Il a fait de la voile toute sa vie.
Ben bir düğün peçe kaldırmak için istiyorum Hayır, çünkü, bir cibinlik, seni öpmek yapacağım zaman.
J'aimerais soulever ton voile, pas une moustiquaire, pour t'embrasser.
Bu arada, ben bir peçe giyen değilim.
Je ne porterai pas de voile.
Nasıl bir peçe giymeden evlenmek mi?
Tu veux te marier sans voile?
Gelinlik için tül aldım.
- J'ai acheté mon voile.
- Bunlar yazlık şeyler.
Kayak, plongée en tuba, de la voile...
Honor, tatlım, duvağını kap.
Honor, chérie, prends ton voile.
Dalbaba sürücüleri, manika satıcıları, astroloji uzmanları...
Conducteurs de Dalbaba, vendeurs de planches à voile, astrologues...
Rahibe kıyafeti de giyecek miyim?
Vais-je devoir porter le voile?
Anna, dikkat etmezsen, duvağı yırtacaksın!
Anna, attention au voile. Tu vas l'abîmer.
Gelinliğini duvağı da bu kadar uzun muydu?
Il était long comme ça, ton voile?
Kartallar gozleriyle avlanir. siddetlenen kar yagisi yuzunden avi birakiyorlar.
Les aigles chassent grâce à la vue et doivent abandonner quand le voile de neige s'épaissit.
Yelkenler fora. Şeye... Genel olarak...
Faites voile... dans la direction... générale... de là-bas...
Vay canına.
La voilé.
- Dostlarım da işte şurada!
- Voilé mes amis!
- Larry.
- Voilé!
Paolo'nun senin için ne hissettiğini görmek istemediğini hiç hesaba kattın mı?
Tu insinues quoi? Si ça se trouve, tu t'es voilé la face pour pas enfreindre ta règle.
Renklerin sezgisi
" et la tisser en un voile translucide.
Islak bir kapsül gibi maske çözülüyor.
" Le voile se dissout à la façon d'une gélule.
Senin gibi, kuşku ve güvensizlik benim kararlarımı da etkiledi.
Comme vous... mon jugement était voilé par la suspicion et la méfiance.
Fransız kapılar kışın yamulmuş.
Faites attention. Le froid a voilé les portes-fenêtres.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]