Vâkıf Çeviri Fransızca
16 parallel translation
Mahkemenin kararına vâkıf olarak onu ele geçirmelisin.
- Faites-lui connaître la sentence.
- İyi vâkıf olmuşsun.
- Vous êtes bien informé.
Bataklığa da bulaşıp bulaşmadığımıza vâkıf olmaya çalışıyordum.
Je voulais juste savoir si on était aussi dans la merde.
- Vâkıf olmaya mı çalışıyordun?
- Vous vouliez savoir?
Çünkü- - - "Vâkıf olmaya."
- Il voulait savoir...
Bir gün bütün bunlar değişecek ama o gün gelene kadar ihtiyacım olan son şey vâkıf olduğum şeyler yüzünden dikkat çekmek ki o şeyler, bir gün beni New York Polis Teşkilatının kusursuz bir üyesi yapacak.
Un jour, les choses changeront, mais en attendant, je ne dois surtout pas montrer les choses que je sais, les choses qui feront de moi une excellente membre du service de police de New York.
İnsanın, mesai arkadaşlarının derin ve karanlık sırlarına vâkıf olması tehlikelidir.
Connaître les noirs secrets de vos collègues vous amène sur une pente glissante.
Pam, kraliçe. Ve gelecekte de bu sırra vâkıf olanlar. Hayatında olmamamı gerektirse de güvende olmanı sağlayacağım.
la reine... et ceux qui l'apprendront. même si je dois sortir de ta vie.
Smittson'lı bu küçük hanımın hayatına dair kurduğu planların küçük ayrıntılarına henüz vâkıf olamadın galiba?
Tu connais pas le projet d'avenir de Miss Smithson? Le PCAS est sa première étape pour être astronaute.
Değilim ama eşinizin durumuna vâkıfım.
- Non. Mais je connais le dossier.
Mazur gör. Savaş stratejilerine vâkıf değilim.
Je m'excuse, je n'y connais rien en stratégie militaire.
Acımasızlığının sınırlarına birinci elden vâkıf oldum.
J'ai été un témoin privilégié de la profondeur de ta cruauté.
Vâkıf mı?
Une intuition?
Daniel'le kısa süreli evliliğim Grayson'ların en gizli ve karanlık sırlarına vâkıf olmamı sağladı.
Mon mariage de courte durée avec Daniel m'a permit d'avoir accès aux plus profonds et aux plus noirs des secrets des Grayson.
Bu sırra vâkıf olduğun zaman, kulaklarında zamanın yankılarını duyarsın.
Quand vous connaissez les Arcanes, vous pouvez entendre les échos du temps dans vos oreilles.
Bunu senden ilk kez duyuyorum. Bu konuya yeterince vâkıf değilim,..
Il a un peu trop bu.